- 670 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Diyordum ki…
Diyordum ki, bazı sesler var. O an olması imkânsız sesler. Duymamın gerektirmediği ve aslında duymamam gereken sesler. Devam etmesin diye, başka sesler duymaya çalışıp, onu duymamaya çalıştığım sesler. Garip… O sesleri duymamak için, televizyonun sesini açmak, müzik dinlemek. Kendimi inandırmak duymadığıma… Ama beynim bir kere algıladı. Çıkartamıyorum kafamdan. Sessizliğin içinde o sesin ne işi var. Yoksa sesi çıkaran şey “sessizliğin” ta kendisimidir. Düşünüyorum, düşünüyorum ama bulamıyorum. “Sessizlik” neden kendi huzurunu bozsun diyorum. Sırf beni huzursuz etmek için olabilir mi? Hayır. Olamaz. Ben kendi huzurumun kaçmasını göze alıp, başkasına böyle bir şey yapar mıydım? Hayır. O zaman “sessizlikte” yapmaz diyorum. Ama bir yanım düşünmekten alıkoyamıyor kendini. Acaba neden? Bir sebebi yoktur belki. Kim bilebilir. Bence bir “kişi” bilemez bunu. Bir insan bilemez bunu. Bilebilecek şeylere de sormak hiç içimden geçmiyor. Beynim yine de düşünmüyor değil. Ama bir yanım “artık iyi midir, kötü müdür o yan bilmiyorum ama” düşünme diyor. Kendi haline bak. Bırak her şeyi akışına. Kendi gözlerini düşün, kendi sesini. Kırpma bir an mesela. Nasıl oluyormuş bir hisset. Mesela konuşmaya çalış ama ağzından tek ünlü harf çıkmasın diyor. Benim içimde biraz garip. Evet. Garip. Bu yaşananlar çok garip. Yaşananlar mı? Yaşanıyor mu ki? Yaşamak! Gözlerinden kalbine aktığım zamanlar değil miydi o anlar? Öyle bir şey hatırlıyorum bak. Çocukluğumu hatırlamazken bu nasıl geldiyse aklıma artık? Demek çocukluğumdan daha derinmişsin ya da ben gözlerinden kalbinin çok derinine inmişim. Çok. Evet çok. Çok muydu sence? Çok muydu benim mutlu olmam, âşık olmam sana? Bırak cevap vermen gereken yer burası değil. Sus! Bunları konuşmak değil niyetim. Asıl olan şey, aslını göremememmiş. Hayalin, gerçeğinin önüne geçmiş. Ben bir üst katmanını öpmüşüm meğer. Aslı altındaymış. Ben kalbine ulaşamamışım ki aslında. Damarlarda bir tur attırmışsın, göndermişsin. Ben nefesini içime çekmemişim ki, gelen sigara dumanıymış. Kapalı alanlarda içilmesi yasak diye mi çekiyorum acaba ben bu cezayı. Çok çektim seni içime, demek yasak yasak üstüne gelmiş. Ben yasakları çiğnemek istemedim hâkim hanım. Hayatıma hâkim hanım. Hani her adımıma, her anıma, her sözüme hâkim hanım. Sana göre yaşadım ben. Senin yasalarını çiğnemek istemedim. Sen çiğneyip, tükürdün beni bir ağacın altına. Gölgede vurmuyordu yandım kavruldum. Orada bile kuru dallıya denk geldik. Orada bile güneşin en tepedeki haline denk geldik. O kadar yandım ki, dua ettim birinin ayakkabısına yapışayım da biraz serinleyeyim. Ezilirim, büzülürüm ama biraz serinlik. Zaten senin karşında ezilmedim mi? Alışkınım. Evet. Gerçek bu değil mi? Alışkanlık. Koskocaman bir alışkanlıktım. Vazgeçemediğini söylediğin sözlerde, aslında sadece alışık olduğun biriydim. Kopamamak değil, boşlukta olacağın için, bırakmıyordun beni. Peki, şimdi nasıl bıraktın? Bunu da düşünüyorum. Düşünüyorum fakat bulamıyorum. Senden kalan hiçbir şeyi bulamadım zaten. Hepsini alıp gitmişsin. Bana seni hatırlatıp, ağlayıp içimi dökecek bir resim bile bırakmamışsın. İçimi dökemedim bir türlü. Rahatlayamadım. Belki de budur amacın ömür boyu azap. Azat et beni ne olur! Ben sana ne yaptım ki; sevmekten başka. En büyük hatan oydu deme. Yapma! Engel olmak istemedim bile buna. Severek yaptığım en büyük şeydi, seni sevmek! Gözlerine çok bakmam mı rahatsız etti acaba? Yoksa ellerini çok mu sıktım tutarken? Of… Bulamıyorum. Bir bulsam zaten seni. Bir bulsam. Hah. Sanki farklı bir şey yapacakmışım gibi konuşmaya başlıyordum tam ama ben bile inanmadım. Yine aynısını yapardım sevgilim. Yine severdim seni. Yine burcum sen olurdun. Yine saatim beni sen geçerdi. Yine gözlerinden kalbine akardım. Yine tutardım o sımsıcak ellerini.
Uğur İNCEKARA
Yazım Tarihi : 28 Mart 2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.