HANGİ ŞUBAT? 2
Ali Rıza beyin sessiz sedasız gidişinin ardından iki buçuk ay geçmiş delikanlı dahil tüm köy, diğerleri gibi onunda köyü terk ettiği kanısına varmıştı..
Kimsesiz oluşu olayı daha da karmaşık kılıyor kimse nereye gitmiş olabileceğini tahmin bile edemiyordu...Belki başka bir köye belki başka bir semte ama nereye ve en önemlisi neden?Özellikle delikanlı olup bitenlere bir anlam veremiyor çaresizlik içinde bir sabah çıkıp gelmesini ümit ediyordu...
Birlikte geçirdikleri geceleri düşünüyor konuştukları konuları anımsayıp nereye ve neden gitmiş olabileceğiyle ilgili ipuçları bulmaya çalışıyordu..
İlkbahar yavaş yavaş kendini göstermiş kardan kapanan yollar tamamen açılmıştı...Delikanlının milli eğitim bakanlığına ve çevre illerin emniyet müdürlüğüne yolladığı dilekçelere hala cevap gelmemişti..Bu olayla ilgili kafasını kurcalayan tek tesadüf giden her öğretmenin kimsesiz oluşuydu...Bunun içindir ki hiç birinden haber alınamıyordu...O köye atanan öğretmenlerin içinde ailesi olan tek kişi delikanlıydı..Ancak o bu olaylardan ne annesine ne de nişanlısı Arzu’ya söz etmedi...Gereksiz yere endişelenmelerini istemiyordu..
Kendisi de olanları unutmaya çalışıyor, öğrencilerine yaklaşan yirmi üç nisan etkinlikleri için çeşitli gösteriler hazırlarken Hatice ninenin kendilerine katılması ve çocuklar gibi oradan oraya zıplaması biriken stresini alıyor bir nebze olsun rahatlatıyordu..Okuldan arta kalan zamanını köyün gençlerine öğütler verip kitap okuyarak ve zaman zaman köyün bir kaç kilometre uzağında içi çam ve meşe ağaçlarıyla dolu sonu yokmuş gibi görünen ormanını gezerek geçiriyordu..
Gündüz tebessüm saçan yüzü havanın kararmasıyla düşüyor yerini endişeye bırakıyordu...Her gece gördüğü garip rüyalar artık kabusa dönüşmüş uyumamaktan hatta yatağına bakmaktan bile korkar olmuştu..’’Sanırım psikolojim iyice bozuldu, iki aydır aynı rüyayı görüyorum, ama bu imkansız..’’Yarın kasabaya inip uyku ilacı ve sakinleştirici almalıyım’’ dedi kendi kendine...Ertesi sabah uykusuzluktan bitkin bir halde gözleri yarı açık içerisinde tek kişilik bir yatak minik bir kuzine ve bir masada başka hiç bir şey olmayan odasının camından dışarı baktı..Dışarıda baharı fırsat bilen çocukların neşe içinde koyun ve kuzuları kovalamasını izledi uzun bir süre..Kolunu kaldıracak hali yoktu. ’’Sanki dayak yemişim offfff her yanım ağrıyor’ diye mırıldandı..Tam elini yüzünü yıkamak için avludaki musluğa yönelmişti ki öğrencilerinden koyun tüccarı sakar Ali’nin ortanca kızı Rukiye avluyu inleten sesiyle beliriverdi...
_Öğretmenim, öğretmenim, öğretmenim............!
_Dur kızım sakin ol..Hayırdır ne oldu?
Öğlen oldu gelmediniz çok merak ettik..
Delikanlı şaşkınlıktan açık bıraktığı musluğu bir hamlede kapatıp göz ucuyla saatine baktı...
_Hakikaten yaaaa..Saat on bir olmuş ..eeee bütün gece kabus göreceğin korkusuyla uyumazsan olacağı bu .....
Rukiye git arkadaşlarına söyle bugün gelemeyeceğim...
Rukiye göz pınarlarına biriken yaşları gizlemeye çalışırken yalvaran bakışlarla öğretmenine:
_Yoksa...
_Hayır hayır kasabaya kadar gidip döneceğim..Biraz rahatsızım bu yüzden ilaç alacağım.Arkadaşlarına öyle söyle olur mu?
_Döneceksiniz değil mi öğretmenim?
_Elbette döneceğim..Hadi şimdi git dünkü verdiğim ödevleri kontrol et..Daha sonra provalarda size yardım etmesi için Hatice nineyi bul..
Yarından sonra bayram biliyorsun...
_Tamam öğretmenim..
Delikanlı o gün aylardan sonra gürültü ve mazot kokuları arasında yorucu bir gün geçirmenin yanı sıra modern hayatı özlediğini fark etmişti..
Yer yer vitrinlere göz gezdiriyor yoldan geçen arabaların üzerine sıçrattığı su ve çamura aldırmadan boş boş geziniyordu..
Birden kasabaya geldiği ilk günü hatırladı..Nasılda heyecanlıydı...Her şeyin filmlerde izlediği yahut kitaplarda okuduğu gibi olmasını umuyordu..
Ali Rıza beyin ansızın ortadan kaybolması dışında öyle de oldu sayılırdı aslında...Ancak sık sık gördüğü kabuslar ona huzur vermiyor her geçen gün katlanarak daha da ürkütücü bir hal alıyordu....Hele de ellerinden kayıp simsiyah bir boşluğa doğru süzülen kız çocuğunun beyninin her zerresine yayılan çığlığı onu delirtiyordu..Bir anlamı olmalı diyordu her uyandığında. Bir anlamı olmalı.......
Bu gece bir otel odası kiralayıp burada mı kalsam diye düşünürken Rukiye’ye verdiği sözü hatırlayıp vazgeçti..
Aradığı ilaçları bulur bulmaz hava neredeyse kararmak üzereyken köye son giden minibüse ucu ucuna yetişti..Bir adımını attı diğer adımını atacak yer bulamadığından sendeledi tam düşmek üzereydi ki kocaman etli mi etli bir el kendisine doğu uzandı..Minibüs o kadar doluydu ki kendisine uzatılan elin sahibini seçmekte güçlük çekiyordu..Zor bela ortalara kadar ilerledi...
_Buyur beyim şöyle otur, sen şehir çocuğusun belli, dayanamazsın o kadar yola’ derken eliyle yerde duran un çuvalını işaret etti genç bir köylü..
Hemen yan koltukta, kucağındaki bebeği susturmaya çalışan yaşlı kadın lafa karıştı:
_Dellendin mi sen ne diyon yaaaaaa..Aman oğul sakın oturma nimet o nimet çarpılırsın Alimallah.
_Yok teyzem ben böyle iyiyim zaten .dedi delikanlı mahcup bir sesle..
Minibüs ağır ağır ilerliyor iki yaşlarında minik bir bebek ve onu susturmaya çalışan yaşlı teyzenin dışında kimseden ses çıkmıyordu..
Delikanlı yorgun ve uykusuz olmasına rağmen kendisine bakanlardan tebessümünü esirgemiyor, ara sıra başını dışarıya doğu çevirip neredeyse batmakta olan güneşi takip ediyordu....Gözü iki koltuk önde oturan bir adamın rengi siyahtan griye dönmüş paltosuna ilişti..Bu adamı birine benzetiyor bir türlü çıkaramıyordu..’’Saçmalama dedi kendi kendine burası İstanbul mu her adım başı tanıdığa rastlayayım...
Minibüs yavaş yavaş boşalıyor yolcular inerken kasaba pazarından getirdikleri erzakları indirdikçe sanki hafifliyor ve hızlanıyordu..
Köye yaklaşmışlar minibüste delikanlı şoför ve bir türlü kime benzettiğini çıkaramadığı adamdan başka kimse kalmamıştı..
Hıh dedi şimdi anlarız...
Öndeki adam konuşmadan topallaya topallaya minibüsten indi ama delikanlı adamın yüzünü hala görememişti..
Hemen ardından o da indi.
Uzunca bir süre takip ettikten sonra koşar adımlarla adama yaklaşıp eliyle adamın omuzuna dokundu...
Tam bu esnada iki el silah sesi duyuldu delikanlı ne olduğunu anlamadan az önce omuzuna dokunduğu adam ayak uçlarına yığılıverdi..
Adam vurulmuştu..Delikanlı adamın yüzünü kendine doğru çevirdi..
Bir anda tüm vücudu sıtma tutmuş gibi titremeye başladı.
Saatlerdir benzetip bir türlü çıkaramadığı kişi Ali Rıza beyden başkası değildi....
5.Bölüm
Delikanlı olayın şokunu atlattıktan sonra silah sesinin geldiği yöne doğru koşmaya başladı...Minibüsün kendilerini bıraktığı yer köyün girişindeki ormanlık alana yakın olduğundan ateş eden kişi muhtemelen ormana saklanmıştı...Bir süre sonra koşmayı bırakıp Ali Rıza beyin yanına dönmeye karar verdi...Vakit hayli geç olmuş ortalık kararmıştı...Üstelik orman bir değil yüzlerce katili saklayacak kadar büyük ve karanlıktı...Hem yalnız hem silahsızdı..
Çaresiz cebindeki çakmağında yardımıyla ormandan çıkarak köye giden patika yol üzerinde Ali Rıza beyi aramaya koyuldu....Köye varana kadar sönen çakmağını sürekli yaktı ama Ali Rıza beyi bulamadı..O korku ve telaş içerisinde Muhtar Yaşar emminin kapısında aldı soluğu..
_Yaşar amca koş jandarmaya haber vermeliyiz...Ali Rıza bey vuruldu..Onu gördüm daha sonra kayboldu..Karanlıkta kaybettim onu...diyerek dizleri üzerine çöktü..Elleriyle bacaklarını yumruklamaya başladı..
_Kahretsin onu hiç bırakmamalıydım..Ben şimdi ne yapacağım ya öldüyse Yaşar amca ya öldüyse kendimi hiç affetmem..Vallahi billahi affetmem...
Keşke minibüste gidip konuşsaydım keşke........
of Allah’ım delireceğim....
Delikanlı köyün içerisinde bir türlü çekmeyen telefonunu cebinden çıkararak son bir ümitle kurcalamaya başladı..Lanet olsun çekmiyor işte .
Köyde okul dışındaki tüm evler tek katlıydı...Birden gözleri parladı gidip okulun ikinci katında deneyeceğim umarım orada çeker..Hadi bir fener al birlikte gidip jandarmaya haber verelim Yaşar amca...
Jandarma lafını ikinci kez duyan Yaşar emminin rengi attı.
_jandarma mı ?Aman oğul ne jandarması hele bir dur sakinleş gider birlikte ararız Ali Rıza beyi..
_Duramam Yaşar amca bir saniye bile duramam..Ah salak kafam ah..
’’Gelmiyorsan ben yalnızda giderim’’
.............
6.Bölüm
Delikanlı çatlayacakmış gibi ağrıyan başını sağa sola çevirirken:
_Tamam hayatım hepsi geçti iyileşeceksin bak anne ve baban da burada’ diyerek kendisini sakinleştirmeye çalışan nişanlısı Arzuyu görünce bir anda neye uğradığını şaşırdı...Ben ben neredeyim diyecek oldu ancak konuşamıyordu..Dudağı parçalanmış ön dişlerinden bir kaçı kırılmıştı..Hemşirelerin ;
_Lütfen odayı boşaltın hastaya pansuman yapılması gerekiyor ’demesi üzerine Arzu nişanlısının kulağına eğilerek;
_ Hepsi geçecek iyileşeceksin hayatım yeniden eski sağlığına kavuşacaksın sana söz veriyorum ’diye fısıldayarak odadan ayrıldı...
Anne ve babası açık kalan kapının önünde tartışıyorlardı...
_Ben o kadar dedim uçakla git hem rahat hem güvenli diye ama senin bu dik başlı oğlun her zamanki gibi yine ezip geçti beni..Sonuç ortada...
_Aman bey gözünü seveyim sakin ol...Görmüyor musun yavrucak ne halde..
_Hep kendi dediği olsun istedi bu kış günü otobüsle yolculuk mu yapılırmış?
_ Rabbım onu bize bağışladı bey....
_Evet yüzü gözü parçalanmış ve bir daha yürüyemeyecek bir halde...
_Sus söyleme öyle Allah göstermesin bey.
_Hanım duymadın mı doktorun söylediklerini ...Bugün yurt dışından bu dalda uzman bir doktorla görüştüm..Biraz toparlansın tedaviye orada devam ederiz..
Delikanlı bir yandan olan biteni anlamaya çalışıyor diğer yandan kendisine pansuman yapan hemşirelere konuşmak istedikçe kanayan dudaklarıyla tarih ve saati soruyordu...
Şubat dedi sağdaki hemşire Şubat ayındayız..
Delikanlı kısık ve titreyen bir sesle :
_Şubat mı hangi şubat?
_2012’nin Şubat’ı efendim...
Günlerden perşembe şubat ayının son perşembe günü...Hastaneye üç gün önce geldiniz ...Sizin haricinizde tüm yolcularının öldüğü kazadan mucize eseri kurtuldunuz..
7.Bölüm
Kazanın üzerinden bir buçuk ay geçmiş yurt dışında devam edilen tedavi olumlu sonuç vermediğinden delikanlı İstanbul’a geri dönmüştü..
Tekerlekli sandalyesiyle boğaza bakan odasının camından denizi seyrediyor yaşadığı gerçekler için mi yoksa yaşadığını sandığı gerçekler için mi ağlaması gerektiğine karar veremiyordu.....
Filiz Yüksel Şubat 2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.