- 1173 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ OKULLARI BÖYLE OKUDUK
[ italik
Henüz açılmamış bir fırının işçiler için yapılan yan odasında kalarak Bayburt sanat enstitüsüne devam ediyorum.
Odamda ,yuvarlak ve küçük bir odun sobası,serip kaldırdığım yün yatak ve yorgan,
yakmak için biraz odun,kitaplarım ve giysilerim var.
Odamda tuvalet ve su yok.Tavana asılı lamba ile aydınlandığım elektrik var.
Tuvalete şimdiki gibi gecede beş defa çıkmıyorum.Tuvalet ihtiyacımı çarşıdaki ücretsiz
genel tuvaletlere giderek hallediyorum.
Bitişiğimizdeki komşu kadın durumumu görünce;
-Oğlum yanına bir şişe al,gece sıkışınca içine cülle(Bayburt lisanı işe),daha sonra 20 m
ilerimizde üzeri buz kaplı Pönserek çayına dök dedi.
Evimiz,malımız mülkümüz köyde.
Annemi daha yedi yaşımdayken kaybetmişim.Analığım ve sonradan olan kardeşlerim köyde
oturuyor.
Böyle tuvaletsiz,lavabo ve susuz bir odaya hayvanı bağlasan sabaha kadar bağırır durmaz
derseniz,buyurun köye hayvanlarn başında durun denecek.
Kerpiç duvara vurulan tekme sesleri ile uyandım.
Bir tekme ile uyandığımı bildirdim.Duvarı gizlice tekmeleyen komşu kızı Sevim di.
Kalktım ve giyindim.
Odam buz gibi.Pencereden dışarı baktım.
Dışarda kar ve tipiden göz gözü görmüyor.
Sahur yemeğini çarşıda , babamın anlaştığı lokantada yiyip geleceğim.
Odamın dışa açılan kapısını açtım.
İçeri kar girmeye başladı.Kapıyı kitleyip yola indim.
Göz ucu ile komşumun penceresine baktım.Sevgilim camdaydı.
Eski karın üzerine bir karışa yakın kar yağmış.
kar yağışı ve tipi devam ediyor.İnsanın yüzüne kar tanelerini nereden vuracağı belli
olmuyor.
Sokak bom boş.Sahura kalkan evlerin lambaları ve sokak lambaları yanıyor.
Bazı evlerin duvar diplerinden yararlanarak ilerliyorum.
Yerler kar ve buz kaplı.
Ortaokulumun önünden geçip ana caddeye vardım.
Ara sıra bekçi düdükleri geliyor kulağıma.
Ana cadde bom boş.Dükkânlar kapalı.
Kar ve tipi bütün şiddeti ile devam ediyor.
Çarşıya,lokantaların olduğu yere geldim.Bir de ne göreyim?
Yemek yiyeceğim lokanta kapalı.
Kapıyı zorladım kilitliydi.Bu kar ve tipide sahibi gelip lokantayı açmamıştı.
Bazılarınız o lokanta kapalı ise dert değil,yanında demet demet paran var,
babanın verdiği kredi kartın var, git başka bir lokantada sahur yemeğini ye evine (pardon odana) git yat diye akıl veriyorsunuz.
Yıl 1964 o dedikleriniz (para ve kredi kartı ) kimsede yok.
İyice üşüdüm.
Az ilerdeki fırına girip biraz ısınayım dedim.
Selam verip fırına girdim.İçersi sıcacık.
-Kaç ekmek ağa?
Ekmek almayacağımı,lokantaya geldiğimi,o da kapalı olduğu için ısınıp eve gideceğimi
söyledim.Fırıncı;
-Otur bakalım.Lokanta kapalı ise aç açına mı oruç tutacaksın dedi.Önüme bir kâğıt serdi,
sıcak bir ekmek ,tereyağı,peynir ve bir kaç dilim tahin helva koydu.
-Çabuk ye, ezan okunmak üzere dedi.
Fırıncı,hangi köyde oturduğumu,hangi okulda okuduğumu sorarken , ben bir taraftan
sıcak ekmeğe tereyağını sürüp koyun peynirinden ısırarak karnımı doyuruyor,bir taraftan da cevap veriyordum.
Isındım.Karnımı doyurdum.Fırıncı amcaya çok teşekkür ederek yola koyuldum.
Kar ve tipi hâlâ devam ediyordu.
Bir taraftan ezan sesleri,bir taraftan bekçi düdükleri birbirine karışıyordu.
Soğuk odama gelip serili yatağıma yattım.
Yatağımda uzun zaman ayaklarımın ısınmasını bekledim ve uyudum.
Bazı işyerlerinde çerçeveli bir resim var.
İki asker ,elbiseleri yırtık ve yamalı ,ayakkabıları yok,dimdik duruyorlar.
Alt kısımda bir yazı;
-BİZ VATANI BÖYLE KURTARDIK yazılı.
Ben de gençlere söylüyorum;
-BİZ OKULLARI BÖYLE OKUDUK.
YORUMLAR
SAYIN MEHMET ÖYETMENİM, ŞU ANDA GECE SAAT TAM 02 HALA YATMADIM BİLGİSAYAR İÇERİSİNDE GEZİNİYORDUM. İŞTE SİZİN YAZINIZ TESADÜF ETTİ VE OKUDUM.ÖYETMENİM, 70 ŞAŞINA GİRDİM, BAKIN ŞEKER HASTASIYIM,AYAKLARIM ZEMHERİ AYINDASANKİ BUZ PARÇASI GİBİ.SİZ YÜKSEK OKULU BİTİRMİŞSİNİZ. NE MUTLU VE BAŞARILARINIZI KUTLUYORUM. BENDEKİ OKUL HASRETİ HALÂ SICAKLIĞINI KORUYOR. KULAKLARIM DUYMADIĞI HALDE GÖZLERİM DE GÖRMEDİĞİ HALDE (İYİ GÖRMEDİĞİ HALDE) BİLGİSAYAR KURSUNA GİDİYORUM ÖĞRETMENLERE RİCA EDEREK KONULARI KISA KISA YAZDIRARAK ZAR ZOR ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORUM... JAPONYA'DAKİ
NÜKLEER SANTRALİNDEKİ ENERJİ KABINA SIĞMADI DA PATLADI. İŞTE BENDEKİ ENERJİ DE ÖYLE PATLAD IADETA. YAZILACAK ÇOK ŞEYLER VAR BELKİ İLERİDE... SAYGILARIMLA SELAMLAR.
Hasan Taşdemir tarafından 3/14/2014 2:29:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hasan Taşdemir tarafından 3/14/2014 2:30:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hasan Taşdemir tarafından 3/14/2014 2:31:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hasan Taşdemir tarafından 3/14/2014 2:35:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hasan Taşdemir
Mehmet Hocam, yazınızı geç de olsa okumuş olmaktan mutluyum. Şimdi bunları gençlere ne kadar anlatırsak anlatalım beyinlerinde bir türlü canlandıramıyorlar. Anlamak için illa yaşamaları mı gerekiyor bilmiyorum :(
Bizler böyle yokluklardan geçerek bugünlere geldiğimiz için, çarçur edilen mille servete dayanamayıp isyan ediyoruz ama anlayan var mıdır acaba?
saygılar hocam...
Merhaba hocam. Şu an saatim 02.30'u gösteriyor. Önce kendim okudum yazınızı ve ardından sofrada olan çocuklarıma. Dikkatle dinlediler beni zira onlar böyle zorlukları hiç görmediler ve sahip oldukları nimetlerin farkına varmışlardır umarım. Sosyal içerikli dersler veren çok güzel bir paylaşımdı. Sizi bütün samimiyetimle tebrik ediyor, gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunuyorum...
Emek boşa gitmemiş; Teknik Öğretmen....
Sevim'in ayaklarına sağlık.
Türkiye'de ünlü bir profosör var(adı kalsın) arkadaşım; gel bak dedi, o profosörün lisede okuduğu yıllarda oturduğu tek odalı ve dediğiniz şartlarda yaşadığı yeri gördüm.
Bedelini ödeyenler, okumanın değerini iyi biliyorlar. 45 Yaşımdan sonra, üniversiteye; açık öğretim fakültesi gece dersleri almaya gittiğim vakitler, üç ayrı dalda öğrenci gözlemi yaptım: Öğrenci velisi olarak; araştırmacı- yazar ve gazeteci olarak ve öğrenci olarak.
Gördüm ki; kız öğrenciler daha ciddî ve istikbal peşinde; erkeklerinse, ya askerliği ertelemek ya baba parası ile hayâtını yaşamak.... ciddîleri yok mu?... var desem nezâketen olur; bu kadar iyi şartlarda nasıl olur da öğrenci açıköğretim serbestliğini kabullenebilir... insan taşı sıksa suyunu çıkartır yaşta iken çoğu gördüklerimle elinde- avucundakini çocuğuna adayanların geçim dertleri ile 6 yıl boyunca dertlendim...
Bugün, hayatımda ilk defa >150 dönümlük ve terk edilmiş eski askerî sahayı adım- adım gezdim... askerliğin bütün yaşantı izlerine şahit oldum... maksadım; kitabım için çeşme, su kuyusu ve su deposu resimleri çekmekti. Şimdi, sizin yazınızla örtüşecek ancak, gerekli eğitim için elzem olan hayat izlerinden çok değerli belgeler kaydettim.
Sonuç olarak, şimdiki öğrencileri veliler olarak yaşı geldiğinde bir gün geciktirmeden Askere gönderip, o'ndan sonra üniversiteye göndermelerinin, kendilerine düşen yükten ve sorumluluktan kurtulmalarına; aynı vakitte, erkek çocuğunun baba parası nasıl harcanırmış diye öğrenmesi, kanaatimce; hastalık gelmeden aşı olmak kadar faydalı olacağına inanıyorum.
TRT 'de seyrettiğim bir kısa metrajlı belgeseli; TRT her ay tekrar yayınlaması o kadar iyi olur ki; Japon fabrikatörler, çocuklarını bir özel eğitim okuluna, eğitime göndermeden ve fabrikanın en kirli işini çocuğuna yaptırmadan; ayrıca silsile yolu ile fabrikanın kademelerinde görev almadan babasının yerine geçemedikleri bir film. Olsa da on defa daha seyretsem...
Mehmet Aktaş Ustamı, rûhen anlayabiliyorum... eğitimsiz ve haksın kazanç ve görevler; önce kişinin geleceğini karartmaya; sonra çevresine zarar vermeye yeter sanıyorum.
Sağlıkla kal.. Selâm yolladım...
kadiryeter Kadir Yeter.
21.7.2013- TRABZON.
tp://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=118622
Mehmet Aktaş'a