Dünyada hiç bir şey çaresiz bir adamdan daha tehlikeli değildir
Kıyametsavaşı sonrası dünya artık eski dünya değildir.A.B.D yok olmuştur.İnsanlar yokluk sonrası yeni yaşam düzenini kadim zamanlardaki gibi kabileler şeklinde ve her tür teknolojiden uzak, ilkel koşullarda sürdürmeye çalışmaktadır.Her kaos ortamında olduğu gibi bu durumdan nemalanmak isteyen, düzenlerinin yeni düzensizliğe alternatif düzen olduğunu düşünen, legallıktan söz edilemeyen bir dünyanın illegal yeni yöneticileri vardır.İnsanlar ya onlara biat edip düzene uymak zorundadır ya da diğer illegal çetelerin yağmasına açık durumda güvensiz bir yaşamı sürdürmeye mecbur bırakılır
Tüm bu kaos ortamında bir adama çevrilir gözlerimiz.Eski günlerde eğitim görmüş,tarihini edebiyatını hala unutmama hatasını gösterdiğini bilmeden,şimdilerde ise yatacak yer ve bir kap sıcak yemek için gittiği yerlerde hikayeler anlatan,shakespeare’den oyunlar sunan günü kurtarıp,hayatta kalmaya çalışan bir gezgin bir yolcu nereye gittiği bilinmeyen...
Bir gün, kimbilir ne zamandan kaldığı bilinmeyen devrilmiş bir posta arabası ve içinde yerine ulaşmamış bir sürü mektupla karşılaşır.O an, olacakları çok da düşünmeden sadece eski kıyafetlerini postacının üstündeki daha az yıpranmış kıyafetlerle değiştirir,postaları işe yarayacağını düşündüğü posta çantası ile birlikte yüklenir ve yeniden yola çıkar ve o artık bir postacıdır.Yeni dünyaya umut verecek bir misyonu farkında olmadan yüklenmiştir.İlk gittiği yerde postacı olmadığına kimseyi inandıramaz(hoş bunun için o da bir çaba göstermez)Postacı sanıldığı için saygı görmüştür,sıcak bir oda,yemek verilmiştir.En azından bir süreliğine yeni bir bilinmeze doğru yol alması gerekmeyecektir.İnsanlar, bir umuda bağlanmaya o kadar ihtiyaç duymaktadır ki o da bu yalanın doğurduğu umuda(yeni birleşik devletler amerikasının kurulduğuna dair postacı ile gelen bu umuda) zamanla inanmaya başlayacaktır.Postacı kimliğinde yeniden kurulacak bir A.B.D hayaline eski güzel günlere dair hayaller insanlar arasında dalga dalga yayılmaya başlar.İnsanlar size bir kere inandıysa artık bu inancı kıracak bir geri adım atma lüksünüzde yoktur.Postacı da sonu belli olmayan bu umut yolculuğunda bazen yüklenmek zorunda bırakıldığı "sorumluluğu" bırakmayı tek kişilik yaşam mücadelesine dönmeyi ister aslında.Fakat "sorumluluğu kim alacak" sorusuna verecek cevabı yoktur.O artık gerçekten postacıdır.İnsanlar ona inanır o da insanlara inandığı umudu vermeye çalışır.Kıyametsavaşı ile yok olan bir dünyada yeniden eski günlere dönüşe yeniden insan olmaya bir yalandan doğan umuda yürekten bağlanmanın hikayesidir postacı.Bu bir roman ve aynı romandan uyarlanmış beğendiğim bir film.
Başlıktada belirttiğim gibi çaresiz anlarda hayatınızı değiştirecek değişimlerle karşılaşırsanız ona inanıp,yürekten bağlanmakla kendinizde o zamana kadar var olduğunu bile bilmediğiniz ve keşfettiğinizde,işleyerek önce kendiniz sonra diğer insanlar için iyi değerlendirilebilecek bir şeyi keşfetmiştir Gordon ve tüm ulusda o umudun peşinde gerçekten iyi işler başarmışlardır.İllaki çaresiz anlar mı olmalı insan hayatında bir takım değişimler yaşamak için ya da bir nevi bin nasihattense yediğimiz bir darbe bir yıkım bizim bir durup düşünmemizi bir şeyleri değiştirmemizi sağlar.Sanırım benim için genelde yıkımlar durup düşünmemi sağlamıştır.Her şey iyi giderken gerçekler tüm çıplaklığıyla görünmeyebiliyor.
YORUMLAR
Bu gün artık çok olağan ve sıradan olan pek çok şey bizim çocukluk dönemlerimizde sıradışıydı. O bakımdan da sıradışı olan her şey bilim kurguydu bize göre. Mesela kablosuz bir telefonla konuşabilmek, ona görüntü yüklemek, ondan görüntü almak vs. Çocukken severdim bilim- kurguyu.
Postacı belli ki hem bilim kurgu hem değil arası ilginç bir roman. Ancak benim bu yazıda asıl işgimi çeken başlık oldu: ''Dünyada hiç bir şey çaresiz bir adamdan daha tehlikeli değildir.''
Aynen öyledir..Rabbim kimseyi çaresiz bırakmasın
Daha sık yazmalısın Hatice..Çünkü çok harika yazıyorsun. Bizi mu güzellikten mahrum etme hakkın yok..Daha sık yazmalısın.
Slam ve sevgilerimle.
Çok harika bir roman, film analiziydi. Teşekkürlerimle
David Brin, kitabının gerekçesi ve kahramanı hakkında şunları söylüyordu:
"Postacı, uygarlığın çöküşü fikrinden zevk alıyormuşa benzeyen tüm o 'kıyamet-sonrası' kitaplarına ve filmlerine cevap olarak yazıldı. Bu kitap, onlardan farklı olarak, ne kadar çok şeyi fazlaca önemsemeden varsaydığımızın, bugün bizi birbirimize bağlayan o küçük lütufların eksikliğini ne kadar çok çekeceğimizin hikâyesidir. Kitabın baş karakteri özel bir tür kahraman; başından geçen acı ve belaların katılaştırdığı, ama gene de bir şekilde nasırlaşmamayı başarmış, ümit etmek isteyen biri. Bir zamanlar hepimizin paylaştığı bir rüyayı elinden bırakamıyor; eski halimize dönebileceğimize, hatta belki eskisinden daha da iyi olabileceğimize inanıyor. Bu sinik çağda, içimizde saklı olan iyiliği hatırlatan şeylere ihtiyacımız var."
Flim ve kitabını bulup okumalıyım sanırım kitabı daha önce okumuştum fakat filme uyarlamsını yeni öğrenmiş oldum, teşekkürler
Sevgiyle kalın