- 561 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞAMIN GERÇEK YÜZLERİ IRGAT ÇOCUKLARI!
Yaşam yükünü sırtlamaya geldik heybemizde bir çok nedenlerle, ordan oraya sürüklenen yaşam biçimlerimizle. Kah güleriz, kah ağlarız, kah düşündürürüz. Hem birimizde olan diğerinde yok ki! Yaşam sancısı hep farklı karelerde sizlere kaş göz arasında yansımakta. Adımız Ayşe yada Fatma, Veli yada Ali. Kimimiz abla yada ağabeyleriz. Aslında küçük kardeşlerimiz için bizde küçük anneler ve babalarız adeta. Çalışmaya geldik uzaklardan yazın çalışır kışın yeriz. Gittiğimiz yerler yörelerde hep uzaktan gözler bizi seyreyler.
Zeki miyiz, akıllı, uslu muyuz? bilinmez ama sırtımızda taşırız gerçek yaşam yüklerini, bileğimizle kaldırır, kol kanat gerişimizle sımsıcak bakarız yaşama. Küçük dünyamız var, günlük işler sadece, yok öyle felsefeler çokça düşünmeler, yarınlarda torba dolusu umut dolu hayaller. Günü kurtardık mı ne ala, aldık mı yevmiyemizi, hayat bizim için bu kadardan ibaret.
Babalar ve annelerimiz ırgatlar, yıllar öncesinde sizlerin dedeleri ve neneleri gibi. Zaman değişse de, bizlere ihtiyaç var. Toprağı sürmeliyiz, ekmeliyiz, biçmeliyiz hakkımıza düşen nasibi de almalıyız yaşamdan. Yaşadığımız yerler küçük derme çatma yerler arasında ya çadırda, ya bize ayrılan yerde tarla kenarında. Haddimizi ve yerimizi biliriz, aranıza çok karışamasakta. Hem çok yok vaktimiz, ölçümüz, kudretimiz öncelik alın aklığımız, boğaz tokluğuyla helale haram katmadan yaşamaktır. Zorluklar vardır aslında kolaylaştırırız küçük ama kocaman yüreklerimizle. Boyumuzu aşarız tarladan gelecek annemize, yorgunluğunu alacak ortamlar hazırlarız. Sorun olmayan çocuklarız biz, daha ziyade sorun çözen kocamış çocuk görünümlü yaşam ırgatlarıyız.
Gün hep erken başlar tarlaya gidecekler yol alır. Başımızda kalan ablamız, abimiz vede biz çocuklar aç kalmayalım açıkta kalmayalım oda yeter. Hem giyeceklerimizde gece, gündüz fark etmez. Onlar tarladayken bize iş düşer, aş düşer, elde çamaşır yıkamak, ortalığı silip süpürmek düşer. Ekmek için yoğrulan hamurda küçük yumruklarımız vardır. Tandırı yakacak kadarda minik yüreklerimiz. Korkmayız yaşamdaki ottan, böcekten, yılandan, çiyandan, yalandan iftiradan korktuğumuz kadar.
Zaman zaman destek veren insanlar çıkıp geliverirler ansızın ummadığımız zamanlarda onlarada gülümseriz bu fotoğraftaki gibi yaşamda bizde varız diyerek. Bir tatlı sözün bir küçük davranışın bize cansuyu kadar özel olduğunuzu bilemez onlar. Okuyun söylemlerinde değerini bir ömür boyu önemsendiğimizi de bilemezsiniz. Kısa zamanlarda farkında oluruz toprak her yerde topraktır, işçilik heryerd işçilik, emek heryerde emektir, insan da her yerde insandır. Adını kimse değiştiremez, ekmeğin kutsallığının ve paylaşılır olması gerekliliğinin vede insanın insanlığının.
Kalabalık geldiğimize bakmayın, her birimiz tutarız işin ucundan küçük büyük demeden. Irgat çocukları olarak doğmamız gerekirken, ailedeki imecedir tüm yaşam paylaşımlarımız. Tamamlar yaşam bizi, biz tamamlarız yaşamı, birbirimize kol kanat gererek. Yoksa ne işe yararız, nede anlam ifade edemeyiz. Kazandıklarımız bütündür parçalayamayız, ihtiyaçlarımız bütün, yediklerimiz bütün, ben güdümüz de henüz gelişmedi ama bütünlük arzeden ırgat işçileriyiz tek başımıza anlamı olmayan.
Öyle çok derdimizde yok tasamızda yarınlara veremeyecek hesabımızda. Azı çok gösteririz, çoğuda görmek dahi istemeyiz, hem herkes rızkını yaşar. Gözümüz yok başkasının malında mülkünde, siz uyurken bizler ayakta, siz uyanıkken biz yataktayız her daim. Vakit nakit, nakit vakitle ile süren bir yaşam ise bizimle hep süregelmekte. Koruma güdümüz hastalıklara karşıdır, yaşamda ayakta olmalıyız. Sağlam kalmak için yediğimiz bulgurun tadı bir başkadır. Varlığımız yokluğun mücadeleci adıdır. Sessiz bir sesleniştir bakışlarımız, onca kalabalıklar arasında farkedilmeyen doğal yaşama direnen yüreğimiz yinede serzenişsiz geliş gidişlerle…
Ah bir bilseniz
Bizim için güler gökyüzü,
Aydınlanır gün yüzü,
Bizim için yağmurlar yağar,
Bizim için doğar güneş.
Kimbilir kaç pencereden
Sizler için farkedilmeyen
Yıldızlarla oysa biz
Hepten onlarla arkadaşız.
Dünyanın çarkında gidip geliriz adımız ırgat işçilerinin küçük anneleri, yani ablalarıyız. Anne babamıza kardeşlerimize destek, geleceğin görsel eğitimini, heybemizde biriktiren küçük ırgatlarız. Toprağın kokusunu iliklerimize kadar hissederiz. Her mevsim farklı bir sebze ve meyveyle öğreniriz hayatın sadece fasulyeden ibaret olmadığını. Sorumlu değiliz dünyadaki tüm karmaşalardan.
Kim olduğumuzun
Ne önemi var,
Nerede çalıştığımızın da
Ekmek peşinde onurluca
Var olduğumuz kadar…
Yazan - Hülya COŞKUN
Fotoğraf - Levent YAVUZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.