- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ondan Kalanlar
Hayat dediğim şey çok büyük anlamdı. Anlamlıydı çünkü küçücük şeyler bile mutluluk vericiydi hem de hiç sebep yokken.. Sonra hiç beklemediğim bir anda karşıma biri çıktı. Onun da iki eli vardı onun da gözleri vardı. Saçları vardı,dudakları vardı. Sanki odaya girer gibi açtı kapıyı girdi ’o benim hayatımdı’ Git diyemedim. Açıkçası demek de istemedim. Çünkü herşey güzeldi ve güzel olan herşeye onu buyur etmek beni yine mutlu edecekti. Hoşgeldi.. Çok hoş geldi. Öncelikle oturdu bir kenara sohbet ettik. Dedim ki kaybetmek nasıl bir duygudur hiç yaşadın mı? Zordur dedi.. Yaşamıştı. Belki de kaybettiğini bulmak üzere yola çıkıp o yolun ortasında beni buldu. Ben yaşamamıştım. Hiç kaybetmemiştim ama onun gözlerime baktığı an, o an anladım. Belki kaybetmeyi değil ama kaybedip geri bulmayı anladım. Öylesine anladım ki imkan veremedim başta.. Oysa sadece bir fotoğraftı gözgöze geldiğim kişi. Sadece küçücük bir fotoğraftı.. O dakikada içimden hızlı bir tren geçti sanki o tren geçmişten geleceğe gidiyordu hıphızlıydı. Geçmişte ben onu kaybetmiştim adını , sanını, gözlerini, ellerini herşeyini kaybetmiştim. Bir anda buldum ve o bana bakıyordu. Bu duyguyu hiçbişeye değişemezdim. Artık kaybetsem bile onun gözlerine saplı kalacaktım. Çünkü o sadece bir fotoğraftı. Ben tam karşısında oturuyordum bir odadaydık ve içimdeki bu trenin nereye gideceğini ona dökmeyi deli gibi istemiştim. Ama o tebessüm bile etmiyordu. Kımıldamıyordu bile sadece girip oturdu bi köşeye.. Fazla değil, birkaç zaman sonra hareketlerini görmeye başladım. Elini kaldırışı,gözlerini kırpışı, minik minik birşeyler mırıldanışı beni kendine çekmeye yetmişti.. Artık oturmuyordu ayağa kalkmış içerideki birşeyleri kurcalıyordu minik çocuklar gibi.. Kalbimin en derin yerlerini açıyordu bakıyordu sanki ne var ne yok.. Canım yanıyordu. Yanıyordu ama mutluluk verdi o anki bütün herşey.. Birkaç gün geçti ordan oraya ordan oraya gezmişti baktım ki odanın tam ortasında dikilmiş duruyor. Anlam veremedim.. Oda dağınık her yeri dağıtmıştı. Şaşakaldım ve durup birkaç saniye onu izledim. Kıpırdamıyordu. Sadece gözlerini açıp kapatıyordu. İçimde minik minik kıvılcımlar anlamıştım ki o an alevlere dönüşmüştü. Her gün bi adım daha atıyordu kapıya,sabrettim. Kapıyı araladı o kapıyı kapattım kilitlemek istedim yoktu elimde avucumda hiçbirşey.. Sonra mı? Ağustosun 10 uydu. İşte öyle bir gündü.. Normaldi herşey normaldi fazla etrafa gülücükler saçmasam da idare ederdi o konuşurdu konuşurdu ben dinlerdim. Yine konuştu. Gülüyordu birden dudaklarını kıpırdatmadan gözlerini yine dikti baktı bana asık asık. Sonra mı? Kapıya yöneldi ben bakakaldım. Arkasını dönüp 2 kere baktı ’Yapma Böyle’ dedi. Işıkları kapattı ve kapıyı aralayarak gitti. O gün mü ? O gün bana zehir oldu.. Ondan sonraki 8 gün ızdıraptı.. Sanırım yoktum buralarda. Aklım başımdan gitmiş yerlere düşmüştü toplamaya çalışırken kalkamıyordum yerlerden ben ölmüştüm sanki.. Tarif edilemez duygulardı bunlar. Ve bana kaybetmeyi öğretti. Ben kaybettim... Kaybetmek kadar acı bişey yokmuş bu hayatta. Çaresizlik eşdeğermiş kaybetmekle ben sadece çaresizliği bilmediğin bir soruyu çözememek gibi algılardım.Çaresizliği ben çok beğendiğim bişeyi alamamak gibi algılardım. Meğer çaresizlik ölümmüş. Kaybetmekmiş , bulamamakmış. Yırtınmak , bağırmak, çağırmak, her yerde aramak ama bulamamakmış. Ben günleri 24 saat sanardım. Sonradan anladım ki günler bazen insanlara yılları yaşatıyormuş.Anladım ki o odanın ortası benim hayatımın tam merkeziymiş. Ve o ordaymış.. Daha neler anladım.. Zamanı takip etmek istiyormuş insan her geçen saniyede gözyaşının her bir damlasında eriyip gidiyormuş. Sonra mı ?
8. gün..
Saat 12 yi geçmişti.
Cumartesi bitmiş, pazar olmuştu ve ben hala aynıydım..
Bi ses duydum o ses kapkaranlık odaya gelmişti ben siyahlarımı çekmiş yatıyordum.
- İyi misin?
-Elimden geldiği kadar..
-Neden elinden geldiği kadar?
-İnsan elinden gelenin daha fazlasını yapamaz. Ben de elimden ne kadar geliyorsa o kadar iyiyim..
-Hep mutlu ol..
-Sen de..
Birkaç dakika sonra..
-Seni bırakamıyorum.
Delirdiğimi düşünmüştüm. O an herşeyi unutup yeniden buyur ettim yarım kalan mutluluklara.. Eskisi gibi değildim küçücük şeylerden mutlu olmuyordum evet artık çok gülmüyordum ama hiç gülmüyordum da değil.. O her harfinde güldürürdü beni. Mutluluğun zirvelerindeydim tek kelimesine ışıkları açmıştım perdeler sonuna kadar açık. Geldi , odayı topladı biraz düzeltti. Ben huzura kavuşmuştum nefes alıp verdiğimi hissetmeye başlamıştım..Sonra mı? Fazla değil bir taş çatlasın iki ay sonra yine tam ortaya dikildi güldü bana uzaktan. Ama bu gülüş o gülüştü.. Korkmuştum. İşte derler ya ’elim ayağıma dolaştı’ o an bunu diyenleri daha iyi anlamıştım. Vücudumu hissetmiyordum öyle çok korktum ki elimden gelen ne varsa yapmaya kalkışacaktım. Sonra dedim ki içime yapma dur o gitmeyecek ki sadece sen abartıyorsun..
Sonra mı? Bikaç gün geçti ben hayattaki bazı şeylere takılıp kalırken onu düşünmeyi ihmal etmemiştim eve geldim akşamdı. Saat 21:20 yi gösteriyordu. Ve odaya girip bakmak istedim. Yoktu.. Gitmiş. Bu kadar basit işte. Gitmiş.. İliklerime kadar üşüdüğümü hissettim. O anı tarif bile edemeyeceğim. Kendimi yatıştırmak için hayır sakin ol dedim gelecek o bırakmaz ki dedim. Yapmaz dedim bakma öyle gittiğine geri gelir dedim..
8 gün geçti..
Bir 8 daha..
Bir 8 daha..
Toplam 11 kere 8 gün geçmiş.. Herkes giderdi, o gitmezdi benim için.. Her bi 8 gün biraz daha umudum azalıyordu.. Umudum kalmadı..
İşte o zaman ne anladım biliyor musun?
Artık sadece bir beden olduğumu anladım.
Gözlerimi sakinleştiremeyeceğimi anladım.
Çaresizliğin hakikatini anladım.
İmkansızlığa kısmen inandım.
Artık herşeyin yolunda gitmeyeceğini, buna alışmam gerektiğini anladım.
Onunla yaşadığım hatta onun sadece adını gördüğüm günlerin, En ama en mutlu günlerim olduğunu anladım.
Sonra mı ?
Bi sigara yaktım..
Sonra bir daha..
Sonra bir kere daha..
Tam 9 kere 8 gün boyunca..
Şimdi mi?
Öğrendim.
Görmeden hissetmeyi öğrendim.
Hayal kurmayı öğrendim.
Odanın içinde somut bir insan nasıl görülür öğrendim.
Hayallerin peşinden koşmayı öğrendim.
Gözüm kapalı yürümeyi öğrendim.
Gözyaşım her damlayışında yanağımdan, erinmeden elimi yanağıma götürüp kendi gözyaşlarımı kendim silmeyi öğrendim.
Onsuzluğu öğrendim.
Ortak olan tek şeye , gökyüzüne , bulutlara bakmayı öğrendim.
Alıştım.
Ağlamaya alıştım.
Sessiz kalmaya alıştım.
Görmeden hissetmeye alıştım.
Mide bulantılarıma, uyku haplarıma, baş dönmelerime, insanların kalplerini kırmaya alıştım.
Mutsuzluğa alıştım.
Gözlerimi kırpmadan gökyüzüne bakıp iç çekmeye alıştım.
Uyumaya,
Uyutulmaya ,
Herşeye alıştım..
Çabalamaya alıştım.
Onsuzluğa alıştım..
Şimdi mi?
Deliler gibi özledim şimdi.
Hayallerimdeki onu , onun nefesini, onun gökyüzünü.
Onun bakışlarını saçlarını, sesindeki cızırtıyı özledim.
Damarlarımda hissediyorum şimdi.
Beynimde hissediyorum.. Şimdi yanımda olsa gözlerine baka baka bağıra çağıra ağlardım vura vura tepine tepine ağlardım istediğini annelerine aldıramayan çocuklar gibi.
Ama yok işte. Olması için her seferinde biraz daha dibe gideceğimi bile bile çabalıyorum.
Sonunun ne olacağını bile bile..
S.Yağmur Toprak
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.