- 900 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK ÇOCUĞU
Gerçek sevda arayışlarında, bir aşk çocuğu olmak....
Vanderas... düşlerde yadsınmayacak yer sahibi olan gezegenim...
Bir nehir akıntısına karıştırmalıyım içimdekileri, ancak bu sayede yetişemem yeniden solumaya belki.... Belki acılarımı dindirmenin bir yoludur bu; yüksek debisine akıtır ve yetişemem bir daha giyinmek için hiç bir acıma... İhtimaller denizinde azgın olasılık dalgaları arasında yüzmenin sersemliği sindi üzerime ama yetmedi kurumama....
Gözyaşlarım! Akıtmayı beceremediğim her damlayı göz pınarlarımın kuruluğa olan müptelalığına inat bir defa da olsa boşaltıp, ardıma bakmaksızın kaçmam gerek. Ama yanılıyorda olabilirim, kendimi kendime mahkum ediyor olma ihtimalimde yüksek. kuruyan pınarlarımı kuraklığa mahkum etme ihtimalim gibi. Ünlü düşünürün söylediği gibi; " aşk gereğinden erken yaşlandırıyor bizi; sonra, gençlik uçup gittiğinde yeniden gençleşmemizi sağlıyor." İşte bu nedenle yaşıyorum ben. Bu döngüsel el değişmeler arasına denk getirebilmek için sevginin gerçekliğini. Yaşlılığım ya da gençliğim ne fark eder. Her ihtimal iyi geliyor bana; ölü bir bedenle denk gelme ihtimalimden ya da bunun bile kıyısına yanaşamama hesaplarından. Hesaplar!.. Hayat üzerine kurulu hesaplar ardında saklandım, bu saklılıktada haklıydım. Zira yalın bir ayak kadar korumasız hayat. Çiviler ve cam kırıkları oluyor her nefes veren, her beden,her ürperti dolu yanılgı uyanışları. Aşk!... hipnotize ettiği anlarımızdan el çekince açığa çıkıyor her şey. Uyandığım yatakta ki kadın, geceki kadar arzu doğurmuyor ve aşk denilen söylenti bir kez daha ispat eşiğinden sırıtıyor, yalanlığını.
Düşündüm. Düşlerimde büyüttüm, her bir olasılığı ve hatta hayata döktüm, tek tek çıkan işlem sırasallığını. Aşk denilen şey farksız gelmedi Sopenhour söylentilerinden. Hayatında herkes tadar aşkı, cidden. Ama sevgi, gerçek haletinde yapışmaz bir ruha kolay kolay. Ararsın, en gerçek hali için. Arayışların sürecinde teptiğin kilometreler oluşturur yolları. Yol dediğin nedir ki? Bastıkça, kat ettikçe var olan kilometre taşları... Hayat yolunda ya da Beyoğlu’nun ayazında ne fark eder. Bir kadın tınısıdır, melodilerin en büyülüsü. Hipnoz seansı başlar o tını yankılanınca teninde. Önce aşık olursun, sonra arzularsın ve sonra içine akarsın. Hepsi bu. Uyandığın an bitersin, tıpkı biten aşkın gibi. Her seferinde gerçek sanarsın, her yenilenmede yitirmemek için gözlerini ararsın kadının. Bakarsın, dalarsın en diplerde de olsa erişmek için göz bebeklerindeki ışığa. Kokusu sarar seni, sıcaklığına kanarsın, duyguların yeşerir körelmeye başlarsın, aşıksındır ya da öyle sanarsın. Uyanabilirsen gerçek olanı anlarsın...
Aradım! tenler dolaştım, bedenlerde uyandım, kokulara tırmandım, tanıdım, yaşadım ve anladım.... Yanlış anlama ihtimallerimle bir saydım her yanılgımı, belkilerle başladı tüm hayak kırıklıklarım.Farkındaydım başlayana değin, büyülü kıtalarda çalınan tensel ilahisi kadının. Kayboldum, kaybettim ümidimi yine bilmem hangi puslu kıtada. Pus kalktı, sis çözüldü, zihnim ikna etti ruhumu. Aldandım ve aldandıkça yeniden aradım, yeniden düştüm peşine gerçek sevgilinin. Mecnun yalan geldi, Leyla sürtük. Ferhat masaldı, Aslı sözde aşık... Aşık olmayı becermeyi denedikçe olamayışım ekti beni yeryüzüne. Sonuçta yeşermedi dallarım her bitki gibi. Ben zararlı bir türeviydim doğanın, siyah dallarında mor yapraklar yetişmiş tuhaf bir türev....
Dolaştım! Dolaştıkça, dünyanın gezilemeyecek kadar büyük olduğunu anladım. Öğrendim yalanlığını, "dünya küçük" söylevlerinin. Küçük olan insandı ve insan penceresi izin vermez miydi gerçek aşkın görüntüsüne bir tek bunu anlayamadım. Korkmaktan korktum evvela sonra korkmamanın korkularımı rehin ettiğini gördüm. Hislerinden arınmak namümkündü biliyordum. Ama benimkiler gizlenmişti bir mucize beklemek için. Bir mucize evet, gerçek sevgi ancak bunun ilahi bir getirisi olabilirdi. İnsan dediğin tehlikeye atılmayı bilmeliydi. Tehlike ise, olacaksa en asili olmayı hak ediyordu. Üstelik yarımlığını, eksikliğini tamamlamak için bu tehlike göz alınabilir derecede makuldü. Sonuçta kutsal bir fetihle kutsanacak ruhlarımız için, tehlike nihai amaç uğrunda çiğnenmesi gereken bir et parçasıdır. Ve sonuç gelip mutluluk gibi kutsal bir fetihle taçlanır...
İnandım! Tanrıdan başladım, üstelik direnmeksizin. Sonra tanıdım kadını, anladım kutsal ana tanrıçadan; Kybele’den aldığı o ulvi meziyetleri. Müphemliği yitti en başta, sonra aşk; kalbimde sevgiye, gerçek olan sevgiye giden yoldaki, tehlike ihtiva eden her bir çile haline dönüştü. Gençliğimi olanca hızla eriten o ulvi çileye. Tıpkı İsa’nın katlandıkları gibi. Tıpkı... diğer kutsal nihayete eren acı dolu ve ızdırap boyalı her çile gibi.
Ben kim miyim?... En baştada bahsettim size, gerçek sevginin arayışında yitmeye yüz tutan bir aşk çocuğu.....hepsi bu!
kayra zoran