- 550 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Satılık aşkların anısına ...
Parasız yapılan eski zaman alışverişlerine nispet zamane aşklarının takaslarında açtık gözlerimizi . Her giden gittiğine attığı kazığın üstüne oturmuştu esasında haberi yoktu , kimden çaldığını fazla umursamadı o aşkı . Her aşk bir öncekinin katili idi bu iyi bilinirdi . Her katil biraz daha profesyonel ama biraz daha saygınlığını yitirmiş , yani müptezel . İyide bu ticarette bir de kazanan olması gerekmiyor mu ? Kazanç anlıktı bu alışverişte . Tüm tarafların bazen yüzde ellisi bazen yüzde altmışaltısı mutlu hissetti kendini .
Oysa ki intikam alırdı zaman insanlardan , o herkesin adaletinden emin kılındığı merci idi . Evet bir gün geldi giden ardında bıraktığına yaptığını anladığında artık ardında yollarını gözleyen kimse kalmamıştı ve geri dönüşün yasak olduğu gül bahçesi misali sonuna gelmişti gülistanın . Yaşının körpeliğine verilen yanlış töleransı aşkın kanunlarında onu reşitlikten kurtarmıyordu , elbette o da ACK (Aşk Ceza Kanunu) nun ilgili maddesi uyarınca cezalandırılacaktı , kemik yaşına bakmak gibi bir tabir yoktu Kanunname-i Aşk’ta . Yapılan hatalarda kendini mazur gösterecek deliller itibar görmüyordu , “duygularımdan emin olamadım” , “hissettiklerimi yanlış yorumladım” , “yanında çok sıkılıyordum” , “ilişkimiz tekrara düşmüştü” vs… şeklinde klişeden öte gidemeyen mazeretler tarih boyunca çizilen en güzel ihanet portresinde ki kadının üzerinde öylesine güzel duruyordu ki , resmin önünden geçen herkes içinden yüzüne tükürdü ve akışına bıraktı her şeyi .
Aslında akışına bırakmakta bir nevi acısal intihar idi , yani çekilen her bir nefeste varlığını hissetmek , bazen küfür etmek bazen kendini aciz hissetmek ama yinede yıkılmamaya çalışmak onca sarhoşluğuna rağmen önüne çizilen çizgide dimdik yürümeye çalışmak … Soranlara hayır o kadar kendimi kaybetmedim , bilincim yerinde iddialarında bulunmak .
Sonlara yaklaşıldığında kendini iyi hissettirecek enkazdan hallice bir insanın yüreğini tuttuğunda avuçlarında , o yüreği yeniden inşa çabalarına asılırsın olanca gücünle . Her bir diktiğin kolon seni dünyanın en mutlu insanı yapar , harcı hammaddesi “bu sefer değecek ulan” olan ümitle kararsın . Sonunda menzile vuslat vaktin gelmişse tesis edebilirsin en güzel aşk bahçesini , içinde o kadar da çok çeşit çiçek yoktur ama olanlar sana aittir bu seni ulaşılmaz kılar , her şeyiyle sana ait bir dünya . O eli bırakmak seni gidenle aynı kefeye koyar ki bu eşi benzeri olmayan bir zillet halidir , bunu göze alamaz insan , insanlığından öte taşıdığı vicdandan beri .
Evet yaşanılan onca şeyden sonra sende kalan derin izler , artık gülünebilir hatıralar , sohbet meyhanelerinin mezesi soğuk günler ve tüm bunları kuşatan tutku dolu bir yaşama sevinci …
YORUMLAR
yazıdaki karakterle benzerliğim yok olması da mümkün değil o ayrı, ama başlangıçta sevilen sonra neden kötü olur onu anlayamam bu bir, bir de benzer benzeri çözer diye bilirim başta seçenle karakter benzer yani.Yeren ve yerilen ortak aslında karakter olarak kasdım bu.
son olarak da, yazılar nasıl imgesel ise, yorumlarda öyle yorum yapana yaptığınız kritik etik değil.
hayatta hiç bir şey kendine ait değildir insanın, kendisi bile yaradan var.
''kadının üzerinde öylesine güzel duruyordu ki , resmin önünden geçen herkes içinden yüzüne tükürdü ve akışına bıraktı her şeyi ''
İşte ben bunu sevmiyorum bir yerde kedi ciğer ilişkisini çağrıştırıyor çünkü.
Yüze tükürmek filan insanın kendi kalitesi ile ilgili.
Elinize sağlık yinede.