- 511 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Berrak Sular
Yüksek sesle gülen kızlar neden kanımı dondurur benim? Ama her yüksek sesli kahkahayı da aynı kategoriye sokmam tabii. Beni üşütmesi için, o kahkahanın içinde karanlık, ıssız bir sokak uzanıyor olmalıdır mutlaka. Ve o sokakta da karanlık yüzlü insanlar…
Bir kendini koyveriş, bir edep erkân bilmeyiş bulurum sanki bu gümbürtülü seste. Sanki o kahkahanın öncesiyle sonrası arasında kalın bir çizgi vardır. Bir karar verilmiştir sanki. “Biraz sonra tüm sınırları yok sayacağım” denmiştir.
Belki bu tür hesaplardan azade, karşılaştığı duruma verilen tepki çeşitlerinden biridir o kahkahalar sadece. Belki benim onlarda bulduğum gözü karalık, o geçmişten sıyrılış, bir eşikten yepyeni bir dünyaya atlama hali falan yoktur.
Ama en iyi niyetli bir bakış açısıyla da baksam, öyle gülenler ister erkek olsun, ister kız, beni haklı çıkarmanın ille de bir yolunu bulurlar mutlaka… Onlara ilişkin kafamdaki imgeye biraz daha yaklaşırlar böylece.
Yani bu buz kesiş, yüzümdeki duygunun donup kalması birdenbire böyle; senin sözlerinin bir elekten geçirilmesinin, bilincin kalbe hükmetmesinin bir sonucu falan değil… Aşkım o buzulların arasında her tür tehlikeden azade, gün ışığına çıkacağı an’ı bekliyor büyük bir güvenle. O seslerin kesilmesini, çamurun önceki yerine, yani en dibe inmesini… Mesela şu yeni yetme kızın yüzünde açan gülücükteki o berrak su kıvamına gelene dek arınmasını an be an içimdeki suların da…
İçinde olduğum resimde fazlalık şeyler var. Birkaç dakika önceye kadar ne kadar yerli yerindeydi oysa her şey. O yeni yetme kız yine buradaydı, aşkımızın şahidi olmaya yeminliymiş gibi. O varken kirlenmiyordu yüzümüzde ve sesimizde dolanıp duran o tertemiz şey.
Sonra kafenin bahçesine o çift girdi birden. Kız sağa sola yalpalıyordu. Bu saatler de mi kurtaramıyordu alkol kokusundan şehri? Güneş yeterince hatırlatmıyor muydu; vakit uyuşma, hayattan kaçma vakti değil… “Günün tam ortası” diyordu en tepedeki o ışıltı.
Ama kız yanındaki oğlana külçe gibi abandığı bedeniyle ve kahkahalarıyla buraya birden içimi donduran o karanlığı getirmişti.
O genç kızı aradı gözlerim. Berrak sular var mı hala bir yerlerde diye içim ürpererek… Ya o kız da benim gibi yitirseydi yolunu, o sarhoş kızın kahkahalarındaki karanlık yolda? Beklemek zorunda kalsaydı uzaklaşmasını o sesin..? O varken hayatı askıda tutmak zorunda kalsa; zamanı durdursaydı, üstelik de en çok akması gereken bir anda..?
Neyse ki O benim kadar güçsüz değildi. Özerk bir bölge ilan etmişti arkadaşıyla sohbet ettiği o masayı. O çifti görmemişti bile belki.