- 1621 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PENCEREDEKİ KADIN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
PENCEREDEKİ KADIN
aşk sihirdi mavinin ucundaki yeşildi ve hep kırmızıya aşık bir kördüğümdü.!
Kadınlar; iyi kalpli ve aşık olanları , hep yalnızlıkla mı yolculuk edecek dedi Nehir ;üzgünlüğü boğazını kesiyordu sanki içinde yosma bir acı vardı ve nefesi çoktan paslanmıştı.
Ay tutulmasını atlatalı çok olmuştu ve evindeki lavanta kokuları henüz silinmemişti,hüzün ne kadar yer etse de bu güzel yuvada lavanta kokusu baki kalmıştı.
Duvardaki resimlere ok gibi bakışlar fırlattı, ama uzun kalamadı , garip ve büyük ağzı olan çirkin bir çığlık tırmandı kadına, durdu.!
O hiçbir zaman el ele yaşlananlardan olmayacaktı,balkonu yalnızlığı misafir edecekti ve hep karşı balkondaki çiftlere bakıp dahada parçalıyacaktı hüznünü, tıkayacaktı kendini.
Nehir güzeldi,duyguluydu...ama sevdiği zaman sonuna kadar seviyordu ve erkekler bunu değilde elde edemedikleri duyguyu seviyorlardı.
O bunu başaramazdı, çünkü çok aşıktı bu adama ismi burada bile yazılmaya çekinilen adama.
Onunla her uyandığı sabah onsuz sabahları hayal ederek ayrılığın düğmesine şimdiden basıyordu.
Eğer ki terk edilecekse şimdiden içmeliydi ayrılığın şarabını.
Karşı penceredeki kadına takıldı gözleri ;onunla izlerdi çoğu zaman , ya da onsuz , bu kadın hep yalnız pencereden uzaklara bakar sigarasını tüttürürdü , şimdi anladı ki Nehir o kadının dumanı yalnızlıktan bu kadar uzuyor ve büyüyor, sonrada ışıkların söndüğü bir yerde noktada kırılıyor.
Eşinin onu terk etmeden önceki aldığı saksılara takılıyor gözleri, iki menekşe,bir fesleğen ve kendiliğinden alınmış bir çiçek adını o da sormamış aldığında çiçekçiye.
İsmi önemli değil,o sözünü tutmadı bana balkonumu tamamen güzel çiçeklerle dolduracaktı ve burası bizim cennetimiz olacaktı diyor kadın.
Bir onda korkunç bir acı hissediyor bağrında, yanaklarında... nefesi daralıyor,içinin sokaklarına koşuyor ama hiçbiri almıyor onu içine sadece bir pencere var ona bakan orada da yalnız bir kadın resmi.
Salonun ortasına oturup haykırıyor içinde kelimelerin olmadığı bir haykırış bu, söyleniyor kendi kendine hayatına aşık olduğunu sanıp kendini terk etmiş olan geçmişteki aşkları, yok hayır onlarda üzüldüm unutmam sandım, ama bu başka diyor olmaz bu son sevdiğim , aslında hem ilk hem son unutamam kabul edemem.
Geceye bakıyor ne kadarda yavaş gidiyor akrep ve yelkovan sanki acımasızlar onlarda, gecenin sakalı dahada uzuyor , resimler ve çerçeveler rahatsız ediyor onu bir anda ama kıramıyor.
Zehir zemberek bir acı, içindeki kapılar açılamayacak kadar ağır,eski bir tokmağa takılıyor gözleri,kızgınlaşıyor genç kadın düşünüyor, neden bu geçmiş beni takip ediyor neden.!
Aynalar onu çağırmış çasına koşuyor ama orada tekrardan penceredeki kadını görmek istemiyor, gamzesine birikmiş çocuk çığlıklar düşüyor gözyaşlarından korkup hızlıca avuçlarına.
Şafak hangi sabaha yolcuydu bu aşk firari miydi bu kadında.
Avuçlarının acıdığını hissetti açtı delice avucunu, alyansıydı kanayan elinde,sevdiği adam geldi gözünün önüne sahilde çoğu kez motorla dolaşırlardı sımsıkı sarılırdı adamına , her sarıldığında yalvarırdı hep kollarımın arasında olsun , ve her sabahımda, gecemde, tüm renklerimde, zemherilerimde, kucağımdaki her mayısta ve son nefesimde.
Dayanamıyordu Nehir gözyaşları da bıkmamıştı onu ziyaret etmekten her defa en çok ona geliyorlardı ve hep soğuk kışları ve ayaz geceleri bırakıp ta uzaklaşıyorlardı kadından, birde penceredeki kadının resmini.
Korkutuyorlardı onu.
Ayak uçları uçurumun kıyısında yol almaktaydı,ellerini cebine soktu yıldızları aradı eşinin ona hediyesini cebi boştu,kalmamıştı tek bir yıldız bile,adımlarından korktu Nehir.
Balkonuna baktı ona teselli verecek bir figür aradı yüreği, gelincik tarlalarını hayal etti, güneşi , onu ve kendini olmadı, penceredeki yalnız kadının resmi her hayalini altüst ediyordu.
Saçlarını çözdü , savurdu delice o hep böyle delimiydi ya da delilik doğuştan beri arka cebinde onunla dolaşıyor muydu, çıkaran kendisi miydi ya da onu delirten yalnızlığın açmış olduğu yara mıydı..
Ya da yıllarca yalnız olup son anda güzel bir aşkı yakalayan ama onu hazmedemeyen kadınlar mıydı.
Sevdiği adama güven neden duyamamıştı inadı neden bu kadar kalındı bir odun kadar sertti, ama balta olamamıştı aşk ona.
Çocuklarını düşündü buğday kokuluydu saçları , yüzleri, avuçları, her gece umutlarını toplardı onların sabahları bekledikleri tomurcukları bırakırdı yastık uçlarına.
Neden onları bir onda unutuyordu terk edilmek bu kadar mı kanser etkisi yapmıştı, halbuki kanser tedavi edilebiliyordu, ama aşamaları yorucu ve acıydı.
Düşündü genç kadın acı hep acıyla mı sökülecekti.!
Birden bir duman çıktı içinden .,yanan neydi peki tütünler çoktan bitmişti aşkla beraber güle güle demişti ona, evet ciğeri yanıyordu tütüne dönüşmüştü.
Afalladı kadın ; uçurumun dibindeydi adımları ve uçurum çiçekleri yakaladı bakışlarını ,af diledi kendinden , çocuklarından, aşktan , balkonundaki cennetinden sahip olamadığı eşinden af diledi.
Nilüferleri düşündü ,güzel ve masumdular her yerde açmazlardı , çoğu zaman suların altına gömülürdü yaprakları ,bir kalbi andırırdı damarları.
Bozkırların serinliği yakaladı birden kadını , susturdu içindeki deli sesleri, bulutlardaki kuş kervanına takıldı gözleri açtı ellerini,seslendi çocukluğunun sesine , uzun köprülere kınalı avuçlara.
Tüm imgeler bozkırlara salınmıştı yanağı şarap kızıllığına bürünmüş kanıyordu yavaş yavaş, deli bir fırtına çakıl taşlarını dizmişti ayak uçlarına , aşağılardan bir el uzanmıştı ona bu penceredeki kadının eliydi çekmek istiyordu onu derinlerine.
Tüm yalnızlıklara.
Hüznü esmer kalmıştı kadının.!
Hatice Nilüfer DİRİLEN .