- 1334 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çentikli Bir Ömür Ağacıdır Hayat
Mor ütopyamızın yorgun coğrafyasında mutluluk arıyorum, dilimde aşk
Kaygılı ruhumun ıhlamur kokulu dağlarındayım, dilimde devrim yaşamak
İlençli söz dalaşları yalan ekranlarında, sevgisiz yüreklerde şiddet/i şahadet
Mağrur düşünüşlerin bankında umudu çiziyorum, fırçada hak, tuvalde adalet
Rüzgârın göğsünden hazzı sağıyorum, ellerimde üryan dokunuşların hazin kıymığı. Gecenin kayıklarıyla mor suları arşınlıyorum, ruhumda yalnızlık artığı. Düşlerin sıvasız odalarında hercai resimler yapıyor bir kadın, avuçlarında boşa geçmiş anların soylu hıçkırığı.
Alevin diline su serpiyor insanlar, haziran terli bir isyan, düşünüşler kaygan bir sauna. Hangi yel üşütür yürekleri, hangi döngü lal eder harareti? Durmaksızın kanayan tenlerin ilençleri varken ekranlarda, hangi sövgü söndürür küpüne zarar veren asi sirk/eleri?
Durdurulamayan vakitler doldurdum heybeme, kaygılı tükenişlerin elem masalarında ödenmemiş hesaplar. Aşkı arıyor insanlar kalabalık caddelerde, yüzlerde yabanıl eda, ruhlarda sevgisiz yolculuklar. Yorgun tavındayım ben unutuluşun, gönlümde soysuz intizarlar.
Kayıplardayım, ruhumun tasa dağlarında kıyamet. Ihlamur çiçekleri topluyor kadınlar tozlu dallardan, yakarının duvağında gıybet. Ne çok özlemmiş adın yar, gönlümün derinliklerinde gülüşün hasret. Nicedir mağrur bir türkü dudağımda, günlerden aşk/ı gurbet.
Kanayarak ve yaşamı kendimize hak sayarak büyümelere uyuduğumuz düşlerin terli yataklarındayım. Büyüdükçe kendi derinliklerimizde kaybolduğumuz ve hakir cümlelerle, devrik öznelerle, sıkışan kalbimize yaşam pompalayan bir manzaradır ömür, aksak devinimleriyle, hınzır devrimleriyle ne çok çocukmuşuz ve hoppa gündeliklerle ne tez büyümüşüz.
Alışkanlığımızın yön tabelasına kimi aşk, kimi meşk yazarak, ömrümüzün törpüsüz ağaçlarına sevgi yazıtları nakşederek ne vakit bir iken çok oluvermişiz. Aslolan çentikli bir ömür kuşağı işte. Şiirlerle örselenen, kimi hüzün, kimi de hüzün veren, fışkınlar gibi mağrur ve dirençli yaşamanın adıdır özlem.
Sarhoş sarılışların ruletini kavrardı kadın ellerin, sahnede bir adam aşkın sözlerini kadehlere doldurur iken. Ucuz özlemler biriktirirdi hızla akan zaman ikimize. Dudaktan yüreğe akardı tutku, bölünürdü düşler ansızın, yapışkan bir devrilişle bizi özlemli tenlerimizden birbirimize çeker iken o mor tutku.
Karla ovulan yüreklerin ve kanla yazılan şiirlerin yurdudur aşk, doruklarına çıkabilen dinler şarkılarını. Umarsız günlerin aşina salıncağıdır sevgi, somut figürlerle ve yılgın dinginliklerle örseler bedenine yaslananı. Aşktır özlemin cesaret kulesi, o tedirgin aşinalığın yüzölçümlerine yürüdükçe ilikler şefkatli elleriyle paralanmış bedenlerimizin uhdeli düğmelerini.
Yaprağın göğsüne aşkı yazar bezirgân ruhlu bir adam, güneşin ışıltılarını toplayarak göklerden. En eski açlığını atar sevdanın kazanlarına, deniz bakışlı bir aşkın peşinden kürek çekerek. Asırların çözümsüz ütopyalarından toplar sevginin hasırlarını, terk edilmiş yüreğinin sevi kulelerinden atar yâri özledikçe kendini. En sert mevsimlerin derinliklerinden hüzün çıkarır yine de aşkla, mırıltılı bir şarkının ahraz utancıyla ovarken bile avuçlarını.
Yalnızlık yetim bir gurbet yastığı, kimsenin olmadığı anlarda sevisiyle destek olur yorgun bedenimize. O kelepçeli hazinliğimizin bahçelerinde bir kadın yürür, eteklerinde gelincik, papatya ve menekşe figürleri. Hangi dünyadır yaşadığımız bilinmez bazen, düşümüzü yeller götürür, öpüşümüzü eller ve gerçek güzellik yalnızca yüreğimizde taşıdığımız o olağanüstü değerlerdir.
Düş sancısına tutulmuş bir kadın, vuslatın endamına sarılarak gerçeğini bekliyor pencerede, ruhunda küflü bir yalnızlık kahrı. Çıldırtan dakikaların kırık valsını yazıyor bir adam, gece böceklerinin valsını dinleyerek. Hangi daralmanın dokunuşudur aşk, kırılgan duvarların o mor çatısına tüneyen. Hangi öfkenin ruh yakarışıdır yokluğun, fısıltılarla sevişerek gecemi örseleyen. Söyle yıldız bakışlı kadın söyle, hangi kıyamın kavgasıdır yüreğinde sakladığın.
Bilesin ki sevgili, uykuyla sevişen bedenlerin yorgun asasıdır düşler. Bazen sarı ırmaklara ağlar atılır, bazen derin denizlerin göğsüne yaslanarak aşkı diler. Yakamoz bakışlı günlerin pullu sayfalarında gizlenir hüzün, güneş yanık diliyle ruhu okşamadıkça açmaz ıhlamurlar. Gecenin kara heybesinden düşleri çıkardım. Hayat oradan buradan cümlelerin buluşma noktasıydı, şiir içirdi bir adam sevdaya haykırılarla. Ruhta aşk, masada kadehti yaşamak, her yudumla sarıldık temassız yangınlara.
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.