- 1617 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Küçük Yeşil Cüzdan
Dört kardeşlerdi,ikisi daha büyüklerdi ama diğer iki kardeşleri,henüz açmakta olan iki küçük gül dalı.Anne be Babalarını peş,peşe kaybedince yetim kalıverdiler.Sığınabilecekleri tek kişi,askerliği gelmiş ağabeyleriydi.Akrabakarı el birliği edip,en büyük ablalarını henüz evlenme çağında olmamasına rağmen;yuvadan uçurdular.Ağabeyleride askere gitti,giderkende iki küçük kardeşini en yakınları akrabalarına emanet etti.Gözü arkada kalmayacaktı fakat,izine geldiğinde kardeşlerinden erkeğini,başka bir köye (Köçeğin Kömü) çeltik olarak verdiler.(çeltik,çobanın yardımcısı) Ve küçük,nazik gül dalınıda,şehir’de zengin bir aileye evlatlık verdiklerini öğrendi.Yolunu şaşıran bir yolcu gibi,yaz gününde kış çökmüştü başına.Ayaza durmuş beyni ve yüreğiyle,emanetine sahip çıkmayan,koruyamayan akrabalarına küsüp,sayadını değiştirdi ve dağılan ailesine,yaşamı boyunca sahip çıktı.Özlem çektiklerinde,açıp girebilsinler diye ana baba kapısı oldu evi ve yüreği.
Küçük gül dalını,dört kumalı bir baba;başka ailelerden gelen ve yaşamı boyunca bacı dediği çakma kardeşleriyle,sarıp sarmalandı.Başının üzerinde oldu.Belki örselendi çok fazla ama,o hiç gocunmadı.Bildiği bir tek hayat buydu.Ne zaman büyüdü ve ne zaman genç kız oldu bilemedi ve başka bir köyden,yetim büyümüş bir gençle evlendirdiler.1930 Yıllarında,herkes yoklukla boğuşurken,oda boğuştu,hiç şikayet etmedi.Üç minik yüreği evlatlarınıda toprağa verirken bile şikayeti yoktu.Allah verdi,allah alırdı.Altı kızı oldu,kurbanlarlada bir erkek.Hep mücadele ederek geçti.Hepsini yuvadan uçurdu omuz,omuza gönül,gönüle verdiğin yiğidiyle.
Sonra birgün,başında çatısından başka hiç birşeyi kalmadı.O kartal kanatlı,onurlu yiğidi,bir akşam üzeri bir hastane odasında,kalbine yenik düştü.Kavruldu ama yinede şikayet etmedi.Evladın hepsini gönlüne koyardıda,oğul başkaydı.Onun bir çift sözüne,dağıttı bütün yurdunu yuvasını.Gözü karaydı,kimsenin sözünü dinlemedi.Kanatlanıp uçtu oğul evine.Bilemezdi ki,’Bir örtüye sığan baş,bir yere sığmıyordu’.Kocaman dünyasını,evini anılarını bir bodruma kilitleyip;kalanınıda bir valize doldurdular.Her üç ayda,başka hayatların kapısını çalmayı reva gördüler.Bazen hıçkırıklarını düğümledi boğazına,bazende nice depremlerle sarsılan yüreğini,sığındığı bir yüreğe açıverdi usulca.Nerede olursa olsun,hiç sığmadığı oğul evine bizim evimiz dedi.
İyilikleri ve kötülükleri,hakşinaslıkları iyi bildi;evlatlarının hayatlarını zorlaştırmaktan hep çekindi.Bütün gücüyle,yüreğinin derinliklerinde saklamaya hatta belkide yok etmeye;hiç yaşanmamış sayıp unutmaya çalıştı.Yaşadıklarından,sarsılarak bir uçuruma düşmemek için;sıradanlığın dallarına tutunup her haksızlığın bağışlanılması gerektiğini,yaşayarak sindirdi olgunlukla.
Bu,hayatı çalkantılarla geçen,inatçı,çalışkan,onurlu,acılarına hep şükretmiş küçük nazik gelin benim annanemdir.Bu hayat ona borçlu.Kim peşine düşecek alacaklarının,savunulacak bir hayatın,inançlarının,yapamadıklarının ve yaşadığı haksızlıkların mutlaka bir karşılığı olmalıydı.
Yarın annanemi kaybedişimizin kırkıncı günü.Çok istemişti bir evim olsun,duydu ama göremedi.Durup durup sarılmıştık,biliyorduk belkide bir daha hiç görüşemeyecektik ve öylede oldu.
12 Mart 2007 Pazartesi sabah saat 09.30 da,ilk göz ağrısının yanında vermiş son nefesii.Hiç acı çekmedi,yatağa düşmedi şükür dediler.Son yolculuğuna uğurlamadan önce,hayatını,anılarını,geçmişini doldurup ;sahte hayatların yoruculuğunda taşıdığı valizini boşalttım.Krara gözlü yiğidin sevgili yari,yedi evladın onurlu anası,onurla kazandığın onca yıllarını,uzun ve yorgun bir ömrü burada notaladık.Seni,senden önce uğurladığımız canların,meleklerin katına üğurlarken;bana kalan, torunun olmanın gururu,özlemin,kırık dökük ama sevgi dolu anıların ve bir küçük yeşil cüzdan...! Huzur içinde uyu.
peri feride ÖZBİLGE
12 Mart anısına........
YORUMLAR
Acizane,yıllarını hikaye dalını ve ve binlerce hikayeleri inceleyip,arşivleyen biri olarak dondum kaldım o yeşil cüzdanda...Gözümün önünden,bir anda,tanık olduğum hayatlar ve dinlediklerim ile okuduğum hikayeler kahramanlarıyla geçiverdi...Ah hayat dedim ahhhhh....Ebem düştü gönlüme her haliyle ve yutkundum,içime attım herşeyi...Şu fani alemde,milyarlarca hayat sahibi neler yaşıyor...ne acılar,sıkıntılar çekiyor...nelerle karşılaşıyor....Ve,emanet olan canı,sahibine teslim ediyor ve geldiği yere,toprağa düşüyor...Peygamberler...evliyalar...firavunlar...şahlar...prens ve prensesler...sultanlar...garipler...şehit anaları...yetimler...öksüzler...dünya güzelleri...mankenler...sabancı gibiler...susuz ve aç ölenler...makam sahipleri...yankesici ve dolandırıcılar...sevdiğine varamamış ve sevdiğini alamamış kara yazgılılar...nerdeler şimdi?evet nerde tüm hayat sahibi insanlar...fani ve misafir idik...aldananımız da oldu,aldanmayanımız da şu fani dünyanın oyun ve oyuncaklarına...!Ve,inananlar,alın terini yiyenler...helalden başkasına göz dikmeyenler..çilekeşler...Ahirete inanıp,inandığı gibi yaşayanlar şanslıydı ve doğru seçim yapmışlardı...Ebedi hayat var ve Yaratıcımızın buyruğu"zerre kadar hayır ve şer yerde kalmayacak.."İşte bu imanla ölen ebelerimiz ve yakınlarımız şanslıydı...Fakiriz dediler ve hiçbirşey getirmedikleri yokluk aleminden birşey getirmediklerine inandılar ve hiçbirşey götürmeyip,gönül rahatlığıyla o hesap gününe gittiler...Dünya saltanatından ve büyük nimetlerinden uzak yaşayanlar şanslıydı...Ebedi alemde görüşmek ve hesabı kolay olanlardan olmak dünyalara bedel...Bir yeşil cüzdan,ebedi alemde görüşeceğimiz sevdiklerimiz için harika bir müjde...
Affınıza sığınıyorum Peri Hanım....Çok duygulandım ve sizinle paylaşmak istedim hikayenizin duygularımı savuran halini...yüreğiniz dert görmesin...paylaşımınız için çok teşekkürler...selamlarımla...