- 739 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
DEMOKRASİ VE SANDIK
İnsanlar bilinçleniyor.
Bilmeden dalıp çıkanlar olsa da, kalıcı değiller.
Demokratikleşen dünyada halklar haklarını biliyor artık.
Söke söke almasını da öğreneceklerdir.
Seçmenin oyunu almasını bir şekilde becerebilen, devlet yönetimini de iyi yapacağı anlamı taşımaz. Tam aksine yeteneklerini oy toplamaya yönlendirdiği için, devlet yönetimini tedris etmeye zamanı, imkanı ve ahlakı kalmaz.
Demokrasinin anlamı halk egemenliğidir.
Demokrasinin sırrı, yönetenin yurttaş kümelerinin tümüne eşit davranmasında; devlet olanaklarının her insan kümesine eşit yakınlıkta olmasındadır.
Doğu illerimizde aşiret yaşamı, şeyhlik, şıhlık, tarikatçılık, cemaatçilik var olduğu sürece demokrasi asla ve asla var olamaz.
Seçim sandıkları kaz kümesinden farklı bir anlam taşımaz.
Çünkü konu ettiğimiz feodaller, ağalar, zorunlu liderler, inanç önderleri; yanaşmalarına, müritlerine, bağlılarına doğrudan veya dolaylı buyurma ve yaptırım uygulama gücüne sahiptirler. Bu da bireyin özgür iradesini prangaya vurur.
Bu yüzden çoğu seçim sandıklarımızdan devlet yöneticileri değil, ya civciv, ya da kaz çıkmaktadır
Kendine oy vermeyenleri dışlayan bir iktidarın olduğu yerde demokrasi yoktur.
Yöneticisi;
--Sadece kendine oy veren, sempati duyanlara hitap eden, üstelik de bunu alenen yapabilen.
--Seçim öncesi “ben herkesin kimsesiyim” diyen, seçim sonrası kendisine benzemeyeni dışlayan ve kendi tabanına şikayet eden.
--İleri demokrasi diyen, özgürlük diyen, ama özgürlükleri kısıtlayan, halkına karşı Kur’an’ı (dini) kullanan, yaratanla, yaratılanın arasına giren.
--Ülke varlıklarını satan, satarken de satışlarından mağdur olan halkını insan yerine koymayan.
--Yönetimini ele geçirdiği ülkenin insanlarını, farklı etnik yapılar oluşturarak, bölmeye çalışan.
--Halkının tümünü, sonucunun nereye varacağını düşünmeden, bir dinin çağ dışı yorumlanan kurallarına uymaya zorlayan.
--Yönetim erkini kendi titriyle değil de yabancı- sömürücü güçlerin çıkarlarına göre şekillendiren.
--Sesini çıkarmaya çalışanı “ezik edebiyat” yapmakla suçlayan.
--Fikirlerini sormadan, neyi savunduklarını bilmeden insanları dışlayan.
--İhtiraslarını, intikam duygularını halkı üzerine kusan.
--Bilgelik, vicdan ve erdemden yana tın tın olan.
--Halkından önce kendisini ve çıkar birliği yaptıklarını düşünen.
--Yönetimine geldiği ülkeyi ve çevresindeki ülkeleri karıştıran, bölgeye kaos ve huzursuzluk tohumları eken.
--Azınlığı çoğunluğun ezme hakkı olduğuna inanan…
--Sözün özü; yöneticisi her haliyle yamuk-yumuk olan, sapır sapır dökülen bir devlette demokrasi işlemiyor demektir.
Seçim sandığı kuş kafesidir.
Birey asla ve asla özgür değildir.
Asıl sorun; o halkın kendini olabildiğince özgür sanıyor olmasındadır.
Asıl sorun; Stalin’in yolunmuş tavuğu gibi, büyük halk kitlelerinin kargadan başka kuş tanımıyor olmasındadır.
Bilenlerin sustuğu yerde, sesi en yüksek çıkanlara rağbet edilir. Onlar yönetimi ele geçirir. Sonuç devletin çöküşüdür.
*Müsadenizle*
YORUMLAR
Halk yüz yıldan beri bilinçlenmediyse bir yüz yıl daha da bilinçlenmez... İktidarın özelikle köylülere verdiği destek adı altında bilinç altına yerleşen -ben seni gördüm sen de beni gör- oy kaygısıdır, ki destek alan köylü tarlasına çıkmadığı gibi aldığı zahmetsiz parayı da bir güzel çarçur etmektedir. Ben bunlara aşina biri olarak destek verilmeden önce Ülkemiz tarım ve hayvan ürünleri ihracat ederken destek alımından sonra ise aynı ürünleri ithal etmekteyiz.
"Seçim sandığı kuş kafesidir.
Birey asla ve asla özgür değildir."
Ve biz asla demrokaside gelişemeyiz çünkü çıkar egemen bir ülkede demrokasileşmek nerdeyse imkansızdır.
Teşekkürler...