- 926 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DÖRT GÜN OLDU GELDİĞİN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün dört gün olduğu geldiğin. Sanki şimdi gelmiş gibisin. Zaten hep öyle olur. Onbir ay bekleriz, kırksekiz hafta bekleriz, üçyüzotuzbeş gün bekleriz geleceksin diye, gelmenle gitmen sanki aynı an gibi! Oysa ne hazırlıklar yapılıyor geleceksin diye. Ama ben yine de o eski hazırlıkları, eski alış-verişleri özlüyorum. Sen olmasan bayramımız da olmayacaktı. O bayram heyecanları, coşkusu ne güzeldi. ( O eski demleri “Bayram” da paylaşırım inşallah.)
Ya yüreğimizdeki hazırlıklar! Ya nefsimizdeki hazırlıklar! Ya gönlümüzdeki hazırlıklar!
Bütün kötülükleri bir kenara bıraktık. Dilimize kilit vurduk, sabrımızın kapılarını sonuna kadar açtık. Kıyafetlerimize bile çeki düzen verdik. Unuttuklarımızı hatırladık. Cömertliğimizi serdik.
Şu her şeyi göremeyen gönlümüzü, bakar kör olan gözlerimizi, hantallaşan yüreğimizi, bencillikle örtünen duygularımızı sen olmasan ne yapacaktık acaba!
Ey onbir ay’ın Sultanı. Ey ayların en hayırlısı, en nazlısı; Seni memnun edebilecek miyiz! Sen olmasan bir ay boyunca manevi iklimlere kim götürür bizi! Kim bir süreliğine de olsa kendimize getirir bizi!
Dudaklarımızdan daha çok dualar daha çok şükürler dökülürken, ellerimiz daha çok Rahman’a açılırken yüreğimizin halini nasıl anlatalım! Bir çiçek bahçesindeki en nadide güle dokunmanın, o gülü koklamanın mutluluğudur bu. Sıcaktan kavrulan çölün bir damlayı beklemesidir bu, o damlaya kavuşmasıdır bu. Hasret çekenin yolculuğudur bu..
Bazen bir hurma tanesinde kayboluruz. Bazen bir yudum suda coşarız. Sakin olmaya çalışsak da bazen içimizdeki dalgalar bizden bile büyük.. Bir kez daha sana ulaşmanın sevincini hissettikçe bazen de kendimizden taşarız.
Onbir ay, kırksekiz hafta, üçyüzotuzbeş gün sürekli yediğimiz, içtiğimiz, yiyemediğimizi döktüğümüz o günleri sayende yine bıraktık. Doymak bilmeyen nefsimize “dur” dedik. Seni bekleyen şükürsüz gönüllerimiz, yüreklerimiz birden şükretmeye başladı. Hem de sürekli; “Allah’ım sana sonsuz şükürler olsun, verdiğin nimetlere sonsuz şükürler olsun” .. Aç kalmayı, aç kalmanın ne demek olduğunu gelmenle yine hatırladık, aç kalmaktan korktuk.
Her zamankinden daha farklı bir özenle yemek yapmanın, sofralar kurmanın, bir sofrayı yakınlarımızla, kardeşlerimizle paylaşmanın hazzını sayende tekrar yaşıyoruz. Bazen çeşitte fazlaya kaçsak da, doymayacakmışız gibi zannetsek de, birden nefsimizin açgözlülüğünün idrakine varıyoruz. Ne olduğumuzu, ne yaptığımızı sorguluyoruz. Biz sende kendimizi arıyoruz.
Ey onbir ay’ın Sultanı, her minare seninle mutlu, her secdeye eğilen yüzde tebessüm tatlı, kalplerde huzur katlı katlı. En güzel uykudan uyanmalar sahurda. En tatlı su içmeler sahurda.. En güzel niyetler sahurda.
Sen ki cehennemin kapılarını kapattın, cennetin kapılarını açtın, sen ki şeytanı bağladın, rahmet oluklarını akıtıyorsun, bizleri de rızıklandır. O’na layık olmayı nasip eyle.. Bir yetim çocuğun yüreğindekilerini yaşatma bize. Nefsimizin şeytandan daha çok zararlı olduğunu biliyoruz, sen nefsimize mağlup ettirme bizi. Günahları yakıp yıktığını da biliyoruz; günahlarımızdan koru bizi. Kadir gecesinin kadrini bilenlerden eyle bizi. Her ademi doğrularla karşılaştır. Her dikenli yolu gülistana ulaştır.
Ey nazlı ay, biliyorum çabucak gideceksin. Rahmetini bırak, sevaplarını bırak, mükafatlarını bırak. En önemlisi de rızanı bırak bize..
Haydi Allah diyelim
Geldi güzel Ramazan
Hurmaları yiyelim
Geldi güzel Ramazan
Nimetler dizi dizi,
Nefis yenmesin bizi
Onbir ay’ın yıldızı
Geldi güzel Ramazan
Razı olursa bizden
Kanlı yaş akmaz gözden
Sevinelim bu yüzden
Geldi güzel Ramazan
Doğru yanlışı bulsun
Her yer bereket dolsun
Kutlu mübarek olsun
Geldi güzel Ramazan..
Miyaser GÜLŞEN