- 713 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şiirin Lisanı 1
Tan Çiçekleri
Dal niyaz ederek boynunu eğer
Sen de besmeleyle an çiçekleri
Gözyaşlarım kadar rengini meğer
Boyayamaz aksa kan, çiçekleri
Boynunu eğerse mevsim-i hazan
Yüreğe değerse ateş-i suzan
Ve bir al yanakta gül olur bazan
Bazan gökte açar tan çiçekleri
Belki bir asude gönül eridir
Belki bir yiğidin gözde feridir
Belki bir güzelin alın teridir!..
Sen sıradan bir gül san çiçekleri
Âşığın toprağa karışan yaşı
Bir sevda uğruna kesilen başı
Bedenim ruhuma bir mezar taşı
Olur, kopardığım an çiçekleri
Çiy düşse yaprağa kalsa da naçar
Her dalından ayrı bir koku saçar
Leylak güne küser, seherde açar
Mevsim gibi sarar can çiçekleri
Seyit Kılıç
Şiiri okurken,Yunus Emre’nin sordum sarı çiçeğe adlı eserini anımsadım. O an ve daha sonrası ruhumda bir sakinlik duydum.Defalarca okudum ve gıpta ettim.
Tan; Tabiatın uyanması ile koyu karanlığın çekilişini yıldızların kayboluşunu ile sabah vaktinin başlangıcı demektir. Ayet ve Hadislerde gecenin bittiğini gündüzün başladığını, yatsı namazı vaktinin bitip sabah namazı vaktinin başladığını, oruç tutacak kimse için yeme ve içmenin sona erdiğini ve imsak olduğunu bildiren anı ve zamanı ifade eder.
Dal niyaz ederek boynunu eğer
Sen de besmeleyle an çiçekleri
Beden sırlarla doludur. Sihirli kapı gibidir belki de.İşte o sihri bozan Allah lafzının zikri olan “besmeledir.
Şair,şiirin ilk kısmında ‘’Sen de besmeleyle an çiçekleri’’ diyerek beden bu anahtarla hakka açılır Âdem Aleyhisselam’a ilk gelen, Besmeledir. Müminler, Besmele yardımıyla Sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası Besmele’dir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hoca çocuğa Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ, çocuğun ve anasının ve babasının ve hocasının Cehenneme girmemesi için senet yazdırır.) [S. Ebediyye]
Gözyaşlarım kadar rengini meğer
Boyayamaz aksa kan, çiçekleri
Beden, ‘’Bismillah’’ anahtarı ile Hakk’a açıldığı zaman, her yerde O’nu görür.Evrendeki her şeyin ahengi,ve uyumu sufinin kalbindeki ateşi körükler.Bu çoşku ile kendinden geçer, ağlama kırizine tutulur bu gözyaşı mutluluktan akar ve şaire göre yine en saf haline ulaşamaz.Çünkü Allah’ın nişânesi sonsuzdur. Tamamını idrak etmeye insanoğlunun gücü yetmez. Hiç kimse tam olarak yeryüzünün ve gökyüzünün ne kadar geniş ve kapsamlı olduğunu bilmemektedir.
Boynunu eğerse mevsim-i hazan
Yüreğe değerse ateş-i suzan
Ve bir al yanakta gül olur bazan
Bazan gökte açar tan çiçekleri
Şair; Hak yolcusunun, dünyadan, maddeden sıyrılarak, ruhunu Allah yoluna adaması ve hakikat alemine arındıktan sonra varması , varlık kaftanını terk edip yokluk abasını giymesi , gönlünü nur/a gark etmesini arzulamaktadır. Yüreği Allah aşkıyla dolu olanlar tan vaktinde uyanıp ve ibadete durmak zor gelmeyecektir.Tabiatın ve insanların en mahmur olduğu andır.
Meşhur bir menkıbe vardır. Rivayete göre, Hüdâyî hazretleri her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. Bir sabah uykuya dalmış ve ancak son vakitte uyanabilmiş idi. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir hâlde kalakaldı. Üftâde hazretleri eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök." dedi. Hüdâyî hazretleri ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde hazretleri tekrar; "Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. "Evlâdım Mahmûd bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor.
Aşk ateşiyle yanıp küle dönen sûfînin elbette aklını ve bedenini de bu yola revan etmesi kaçınılmazdır.
Belki bir asude gönül eridir
Belki bir yiğidin gözde feridir
Belki bir güzelin alın teridir!..
Sen sıradan bir gül san çiçekleri
Her insan kalbi ve aklı ile nüfus edeceği bir şey vardır.Maddeden arınmışlık hali ile o şey üzerinde etkili olabilir.Yeter ki hakikate doğru bir adım atılsın.Bir damladan bir okyanus oluşabilir.
‘’Ruhaniyim Hıfseyledim Yazısız Kitabı Ben
Bin Satırdan Bir Noktaya Varmaktır Arzum Benim’’ (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri)
Hz. Süleyman nasıl hayvanların dahi dilinden anlıyorsa bir ‘’Hak Yolcusu’’ da karıncaya kadar yaratılan her şeyin hâlinden anlamalıdır.Zira mecazlar dünyasıyla örülü lisanı olsa da, o dünya ile irtibata geçilebilir. Kalbini Allah ile doldurdukça damlalar çoğalır.
Âşığın toprağa karışan yaşı
Bir sevda uğruna kesilen başı
Bedenim ruhuma bir mezar taşı
Olur, kopardığım an çiçekleri
Yine bir menkıbe ile devam edelim. Bir gün bir Şeyh Efendi müridlerini imtihan kastıyla onlara "Çiçek getirin." diye emreder. Müridlerin hepsi dağılırlar ve bir müddet sonra ellerinde birer çiçekle şeyhlerinin huzuruna çıkarlar. Fakat onlardan bir tanesi elinde sapı kırık bir çiçekle gelir. Bu mürid şeyhin en çok sevdiği, diğer müridlerin ise çok kıskandıkları biridir. Bu durumu gören diğer müridler "Şuna bak! Şeyhimize sapı kırık bir çiçeği lâyık görmüş." diyerek onu kınarlar. Şeyh Efendi müridlerinden çiçekleri kabul ederken sıra o müridine gelince "Niçin sapı kırık çiçek getirdin evladım?" diye sorar. O mürid "Efendi Hazretleri hangi çiçeğe vardıysam Allah’ı zikrederken buldum, yalnızca bu sapı kırık, solmuş çiçek zikretmiyordu; onun için bunu getirdim." diye cevap verir. Anlaşılıyor ki sufi, Allah’ın yarattığı her şeyde yine Allah’ı görmesi ona olan sonsuz inancının tecelli etmesidir.
Şair,Bir çiçeğin dalından kopartılmasını bu sebepten ötürü istemez.Çünkü Allah’a zikr halindedirler.
Çiy düşse yaprağa kalsa da naçar
Her dalından ayrı bir koku saçar
Leylak güne küser, seherde açar
Mevsim gibi sarar can çiçekleri
. İnsanlığın tanıdığı ilk çiçeklerden birisi olan gül; aşkı umudu ve ihtirası, lale; talihi, kaderi, meşe; misafirperverliği... saygı ve sevgi gibi unsurlar mükemmelliği temsil eder.
Çiçeklerin dilinde leylak,umutsuz bir aşk/ı temsil eder.Fakat ‘’kader’’ denen olguyu da göz ardı edemeyiz.Yaşanan her olumsuz durum,Allah’tan bir uyarı olabilir.
‘’Leylak güne küser, seherde açar’’
S. Freud psikolojik rahatsızlığa yakalananların çok zeki insanlar olduğunu söylemektedir. Bunun nedeni bu insanların başlarına gelen olay ve olgularda bazı ilahi kanunların farkına varmaları, yani olay ve olguların gelişigüzel olmadığını, belli kanunlarla cereyan ettiğini algılamalarıdır. Ama onlar bazı şeylere takılıp kalırlar ve bunlarla hayatlarını zorlaştırırlar. Bir Müslüman için böyle bir tehlike olmamalıdır. Müslüman ilahi kanunlara değil Allah’a güvenir. Bir takım uyarılar algılarsa hayatını zorlaştırmaz, duasını yapar, Allah’a tevekkül ederek işine gücüne bakar.
Her şey bir amaç için gerçekleşmekte ve Allah’ın izni ile olmaktadır. Gelişi güzel diye bir şey yoktur.
O nedenle Leylak solacaksa solacak ya da açılacaksa açılacaktır.Allah’tan başka olaya kimse mudahale edemez.
‘’Mevsim gibi sarar can çiçekleri’’
Sufi’nin tan vaktinde ibadete koyuluşu ve bu anı Allah’ın kendine bahşettiği en kıymetli an olarak tasavvur edişi ile kalbini manevi zenginliklerle dolduracak kâh yaz olsun kâh kış,ruhunu her türlü kirlilikten arındırmaya çalışacaktır.
Değerli şairimiz Sayın Seyit Kılıç’ı bu ender eserinden dolayı tebrik ediyorum.
Not: Zaman zaman değerli dostlarımın eserlerini ‘’Şiirin Lisanı’’ adı altında bir nevi şiirin dünyasını açıklamaya çalışacağım.
Melahat TEMUR
YORUMLAR
Uzun zaman olmuş böyle bir atölye çalışmasını okumayalı. Şiirin irdelenip içine inildiği böyle yazıların devamı gayet isabetli olacaktır. Yaklaşım ustaca, anlamlar bütün ve biçimsellikten çok anlatmaya dönük yazanının yüzü.
Fakat ben ilk menkıbedeki olayı Yunus Emre ile ilgili olarak anımsıyorum. Gönül ateşiyle ısınan suyu. Yanlış mıdır acaba? Yoksa pek çok efsane midir yanlışlığın mimarı? Tebrikle.