Memet abem dediydi ki bular oruju bozamayı !
Nasıl bozamaz? Orucun anasını ağlatır onlar. Hele o kırmızı olanları var ya, tam da olgunlaşmış, ağzının içinde kaybolur. Serin ve kokulu bir tat bırakır, eriyip gider. Ağzını oynatmana hiç gerek kalmaz.
Diyemedim tabii ki. O yaşta çocuk tutturmuş illa "oruç tutacam" diye, Memet de zavallım bir şey söyleyememiş. Neticede çözümü böyle bulmuş; çilek oruç bozmaz, karpuz zaten hiç bozmaz, az beyaz peynir ile akşamdan kalma pide ile bir miktar yer isen o da bozamaz orucu.
Çocuk bu defa tutturmuş "İlla anam da yesin karpuzlan beyaz peynir, nasıl olsa bozmayı ya "
Hayde be Memet başımıza işler açtın.
Bir de bunun sahuru var."İlla ben de kalkacam" zırlamasından sonra "onu da istiyirim,buni da istiyirim" diye tutturuyor ya,Dursun amca sinirden köz oluyor valla.
Geçen gün "Bu çocuk sayesinde bu ramazanı söve söve geçireceğiz, aldığımız sevap kazandığımız günahın yanında cüce kalır" deyip arkasından da okkalı bir küfür sallayınca ben de mecburen "Gıybet daha fena Allah muhafaza" diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştığımda yüzüme sinirli bir bakış fırlatıp "Gıybetin de anasını avradını s...m" dedi.
Sahi küfür oruç bozar mı acaba?
Haklı yere edilirse tabi.
Haksız küfür belki bozar da hak edene küfretsem orucum bozulur mu?
Bir de orucun bozulup bozulmadığını nerden anlayabiliriz?
Bizim mahallenin imamı "Boğazından içeriye zerre-i miktar bir şey girer ise oruç gitti. Gitti oruç !" diye vaaz verdiydi geçen gün.
Demem o ki hocalardan dinlediğim kadarıyla içeri giren bir şey olur ise oruç gitti. Dışarı çıkmasında bir mahsur yok anladığım kadarıyla. Bazı şeylerin içeri girmesini de engellemiyorsun ya.
Mesela toz içinde çalışıyorum atölyede.İçime kaçıyor istemeden bazı toz parçacıkları "zerre-i miktar" dan hayli fazlaca.
İşler düşük bu ara ben de dükkânda oturup saatlerce düşünüyorum. Oruç olmasam kendimi site kıraathanesine atıp emekli muhtar emmi ile bir iki parti tavla atacam da ağzımız bağlı ya.
Diyeceksin ki ağzımız bağlı, elimiz kolumuz serbest mi?
Değil elbet o sözün gelimi öyle. Ağzımız bağlı demek her bir azamız oruç halinde demek bana sorarsan.
Bizim marketi kolluyorum. Müşterilere fiş kesmemek için parayı aldıktan sonra yalancıktan sorular soruyor, muhabbetler açıyor.
Sabahtan akşama yüz müşteri mal aldıysa o ancak beş, bilemedin altı fiş kesiyor.
Bu yaptığına da asla "hırsızlık" demiyor.
Yahu sen kimin hakkını cebe atıyorsun.
Tüyü bitsin bitmesin, illa hakkını yediğin adamın yetim mi olması gerekir haram olması için.
Hak yedin mi gittin.
Allah kul hakkıyla karşıma gelmen demiyor mu?
Bakıyorum cümle esnafa hacısından tarikatçısına, sosyal demokratından, diğer aşırı sosyal şeysine hepsi fiş kesmemek için gayret içinde.
Bir usul olmuş fiş kesmemek. Bazıları “dinsiz devlet” diyerek kesmiyor bazıları “faşist devlet” ,her ikisi de aynı kapıya çıkıyor bence; haram.
Bir de oruçluyken yalan söylüyorlar ya ona kızıyorum. Bence o da çok ayıp. Gıybet ediyorlar, yalan söylüyorlar, sonra da oruç açıyorlar akşam namazıyla. Sen zaten açmışsın yalanlan gıybetlen orucu daha ne uğraşıyorsun be adam.
Bir de şu mübarek yerlerdeki kalabalık canımı sıkıyor. Bir dua edelim diye bin sevap feda ediliyor bence. Ben pek bilmem ama anladığım kadarıyla meselâ Eyüp Sultan Hazretlerine on iki yıldır mübarek Ramazan ayında gidemiyorum. Namaza gidiyorum canım. Makamını ziyarete giremiyorum. İçerde kadın erkek birbirine karışmış. Kucak kucağa salâvat getirip dua ediyor millet. Bu bana ters geliyor. Namahrem diye bir husus var, lütfen yani.
Bir de orucum diye suratsızlık yapıyor bazı arkadaşlar. Şunun şurası aç kalacağı yarım günden fazla değil. Milletin sabisi aylar boyunca aç kalıyor, başına bombalar yağarken iki parça kuru somun ile oruç tutuyor Suriyeli Müslümanlar diyemiyorsun elbet, iyice su koyuverip terk ederler orucu endişesiyle.
Ben öyle orucun sıhhate faydası var, efendim namazda kalkıp eğilmek falanca ecnebi profesörün kitabında bahsediliyor, karpuz kabuğunda şu yazıyor, keçinin derisinde bu yazıyor meselelerine takılmam. Kuran’da var ise iş bitmiştir. Daha altını üstünü karıştırmam.
Karıştırıp bir şey bulana da ilişmem, bulamayanı da soruşturmam. Herkes kendi cennetine girecek neticede.
Bütün canlılar ölecek mi?
Ölecek.
E daha ne o zaman?
Öldüler mi görürler hakikatleri. O zaman “Fakat biz deney yaptık olmadı?” veya “Bilimsel değildi de ondan şey yaptık, acep geri alabilir miyiz sözümüzü?” deseler ne fayda.
Defter kapanmış, alışveriş sonlanmıştır.
Oruç tutmak kadar tutmamak da hak değil mi?
Anlayamadığım bunun bir çekişme haline getirilmesi. Bazen tutan tutmayabilir bazen de tersi olabilir doğal olarak. Kimse kimseyi kendi cennetine sokmaya çalışmasa olmaz mı?
İlla kurtaracağız başkalarını, illa imana gelsin ve imandan gitsin diye gayret edeceğiz. Bırakın istediği yerde kalsın. Yok, valla illa cennete girecek. ya cennete girecek ya mezara.
Bırakın isteyen istediği halde yaşasın ya hu!
“Yeter ki tayları çatmasın” derler bizim köyde. Tay eşeklere vurulan yükün bölümleri. Her iki yana asılan dengeli yüklere “tay” denir. Yayla zamanı gelince bazı eşekler aşağıya bazıları da yolun yukarısına doğru seyahat eder. Bu yolculukta dar keçiyollarında karşılaşan eşeklerin tayları “yükleri” değince sıkışıp kalırlar. Aşağı giden de yukarı giden de takılıp kalır.
Bir de inatlaşırlarsa yandık demektir.
İnşallah bu sözlerim niyetimin dışında anlaşılmaz da bir daha devletle uğraşmak zorunda kalmam.
Selam ve saygı ile değerli dostlar.