- 662 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Çaresizlik
Eski Foça’ ya tatile gitmiştik. Oğlum üç yaşında idi. Ailece tatile gitmemize rağmen, tatilde bir çok yeni insan tanıdık birlikte bir ay çok güzel günler geçirdik.
Özellikle İzmir ’ de lise müdürü olan Mehmet bey ve eşi Nilgün hanım, onların çocukları, bizim çocuklar, çok güzel bir gurup oluşturduk.
Denize hep birlikte gidiyor, hep birlikte geri dönüyorduk .Bende onlar sayesinde, denizden çıkmayan oğlumdan hiç olmazsa yarım saatliğine, uzaklaşarak şemşiyenin altında oturabiliyordum. Çünkü üç yaşındaki çocuğu denizde yalnız bırakmak hiçte doğru değil.
Her gün başka bir yerde denize giriyorduk. Yakın çevrede bulunan bütün plajlara gittik. Yeni yerler keşfettik.
Tatil bitiminden bir gün önce Eski Foça’da Hanedan denilen plaja gittik. Çok küçük bir yerdi. Bizden başka kimse de yoktu.
Benim bildiğim deniz açık mavi olur; bu denizin rengi lacivert. Adımını atar atmaz derinlik beş metre. Benim bu denize girmem mümkün değil. Tamam girmeyeyim; ama oğlumu nasıl tutacağım.
Neyse, oğlumu oyalamaya başladım. Taş topladık, denize taş attık, kumdan kale yaptık. Dondurma yedik. Daha sonra eşim oğlumla ilgilenmeye başladı. Bende kitap okumaya başladım.
Ben kitap okumaya iyice daldığım sırada bir sessizlik fark ettim. Baktım, eşimde dahil, herkes kumların üzerinde hareketsiz yatıyor. Oğlumu aradım, ortalarda yok. Telaş, korku ve panik içinde eşime sordum. "Oğlum nerede?" Eşim gayet rahat bir şekilde denizin ortasındaki, oğlumu gösterdi.Yücücü genç oğlumu alıp denize yüzmeye gitmiş.
Ben kitap okumaya daldığım sırada, bizim yanımıza milli bir yüzücünün gelip, bizim çocuklarla, sohbet ettiğini duymuştum; ama başımı kaldırıp bakmamıştım.
Eşime:
-"Neden oğlumu tanımadığın bir kişi ile denizin en derin yerlerine gönderdiğini " sormanın sırası değildi.
Kıyıdan çok fazla açılmışlar ve jet skilerin çok sık aralıklarda geçtiği bir günde benim oğlum denizin ortasında. Panik olmamam mümkün değil. Eşimde oraya kadar yüzemez, çünkü denizde bacağına çok sık kramp giriyor.
Oğlumun hemen kıyıya gelmesi gerekiyordu. Sesimi duymuyorlardı. Benim çok derin bir denizde yüzmem mümkün değil. Denize atlasam bile, üç metre sonra panikten boğulurum. İşte o , anda çok büyük bir çaresizlik hissettim.
Benim telaşımı ve paniğimi gören, Nilgün yattığı yerden kalktı ve denize atladı. Nilgün gerçekten de çok iyi bir yüzücüydü.
Nilgün’ ün, kıyıdan çok uzaklaştığını gören kocası telaşlandı. Hatta bazen dalgalar arasında onları göremiyorduk.
Nilgün, Benim oğlumun yanına yaklaştı, oğlum ve yüzücü çocuk kıyıya doğru yüzmeye başladılar. Ben rahatladım. Nilgün onlarla birlikte kıyıya yüzmedi. Daha ileriye doğru kulaç atmaya devam etti.
Kocası iyice panikledi. Ayağa kalktı.. Çok esprili bir insandı...Avaz avaz bağırarak;
"Nilgün lütfen geri dön, Yunan adalarına yaklaştın, şu anda Yunan karasuları içindesin, Türkiye ve Yunanistan arasında diplomatik krize yol açacaksın. Ne olur geri dön."
Nilgün bir müddet sonra geri döndü.
Ben oğlumu havlu ile sarıp kucağıma oturttum. Oğlum hemen uyudu. Su onu iyice yormuştu.
Hayatımda ilk defa o gün kendimi bu kadar çaresiz hissetmiştim. Oğlumu görüyordum; ama onun yanına gidemiyordum.
Allah ’a
Beni hiç bir zaman çaresiz bırakmaması için dualar ettim. Beni ve herkesi Allah çaresiz bırakmasın.
YORUMLAR
Anlaşılan insanlar en büyük çaresizlikleri, korkuları evlatlarıyla ilgili durumlarda yaşıyorlar. Biz de iki kız kardeş, ailecek Mersin'e tatile gitmiştik. Normalde çok tenha bir yere yakın kiralamıştık yazlığımızı, ama değişiklik olsun diye Susanoğlu Plajı'na gittiğimiz günün akşamı, çocukları oyuncaklarda eğlendirelim derken, o zaman yedi yaşında olan büyük kızım parkta kalmış. Bir de kalabalık! Değnekler üzerinde yürüyen palyaçolar, top çevirenler, satıcılar, tatilciler... Bizde de toplam yedi çocuk olunca ancak arabalara gidince fark ettik kızımın yokluğunu. O kısa sürede aklımdan geçen çözüme yönelik alternatifler, kızıma ne olmuş olabileceğine dair korkunç ihtimaller... Hepsi biribirine karışmıştı. En son dondurma yediğimiz dondurmacının yakınındaki parkta kalmış kızım, meğerse. Oysa, çocukları çağırdığımızda kuzeniyle hareket ettiğini görmüştüm. Son bir kez daha kaymak mı istedi, nedir, bizi kaybetmiş. Sağ olsun, bir öğretmen hanım kızımın telaşını farkedince yanında durup, onu sakinleştirmiş ve biz gelene dek onunla beklemiş. Görünce hissettiğim duyguyu tarif etmem imkan dışı. O öğretmen hanımdan da Allah razı olsun. Bu olay bize müthiş bir ders oldu.
Yani, duygularınızın benzerini, hatta daha kötüsünü yaşamış birisi olarak içtenlikle paylaştım korkunuzu. Selâm ile.