- 659 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KAZA
Adam çok hastaydı.
Adam hem çok hastaydı hem de çok sorumsuzdu.
Evden dışarı çıkması, sokakta dolaşması hayati tehlike arz ederken, o, doktorların yasaklamasına rağmen yoğun Bursa trafiğinde araç kullanmaya devam ediyordu.
Bir gün, evinden çıkmış, henüz 3 adım atmıştı ki göğsünü tutarak olduğu yerde yere yıkılmıştı.
Yere düşün babalarının öldüğünü sanan çocuklar kızılca kıyamet koparıp saçlarını başlarını yolarken, gürültüyü duyan komşulardan biri koşup adamın nabzına dokununca adamın ölmediğini anlamış, cep telefonundan 112 yi aramış, acil ambülans çağırmıştı.
Hasta adam yerde yatarken 10 dakikaya kalmadan 2 ambülans birden olay yerine intikal etmişti.
Doktorlar, yaptıkları muayeneden ardından yardımına koştukları adamın kalp krizi geçirdiğini, hemen hastaneye kaldırılmasını önerdikleri halde biraz kendine gelebilen adam doktorların önerisini anında reddetmişti.
Hastaneye gitmek istemediğini kesin bir dille belirtince de doktorların yapacağı bir şey kalmadığından, söylene söylene olay yerinden ayrılmışlardı.
Adamın hastaneye gitmek istemeyişi tamamen ekonomik nedenlere dayanıyordu.
Küçük esnaftı.
Kendine ait bir oto tamir atölyesi işletiyordu.
Söylentilere bakılırsa, tamir ettiği araçlara taktığı parçaların fiyatını olduğundan daha yüksek gösteriyor, araç sahibini kazıklıyordu.
Çevrede adı çıkınca da dükkâna müşteri gelmesi seyrelmişti, ancak adamı tanımayanlar, huyunu, suyunu bilmeyenler geliyordu, onlar ufak bir kazık yiyince kısa bir sürede adamı çok iyi tanıyorlardı!
Dükkânın geliri azalınca evdeki kalabalık nüfusa bakmak giderek zorlaşıyordu, devlete yatırması gereken Bağkur primlerini yatırmıyordu, yatırmayınca da devletten sağlık hizmeti alamıyordu.
Eve para girişi azalınca, evin giderini azaltmak gerekiyordu, bunun için de ilk akla gelen tedbir elektrik giderini kısmalıydı.
Kısmadı, elektrik girişini parmakladı, elektriği bedavaya getirmeye başladı.
O kış ve sonraki kışlarda odun kömür almadı, bütün odalara elektrik sobası koydu, zorlu kışı bedavadan yaz sıcağına çevirdi.
Evini tamir ettirdi, malzemelerin parasını vermedi, ustaları borçlu çıkardı.
Kapı karşı 2 komşusunun doğalgaz bağlatma işlemini üstlendi, aldığı paraları cebe attı, suçu Bursagaz’a yıktı.
Sözde, Bursagaz bundan gıcık kapmıştı, işe yokuşa sürmüştü, bu da gidiş gelişlerinde çok masraf yaptığından komşularından aldığı paraları cebe atmakta bir sakınca görmemişti.
Evinin yakınlarında par halinde en az 3-5 döküntü arabası olurdu, sahip olduğu araçların bolluğuyla övünürdü, ama araçlarda benzin olmadığından hareket ettiremezdi.
Gençliğinden beri çok çapkındı, eşinin arkadaşını ayartmış, uzun yıllar boyunca süren ilişkiden 2 erkek çocuk sahibi olmuştu.
Acil bir işi çıktığında, oturdukları sokağa yeni taşınan bir komşunun kapısını çalmış, kapıya çıkan evin hanımından arabalarını istemiş, kadın haklı olarak vermeyince de kadını insaniyetten uzak olmakla suçlamıştı.
Alacaklıları kapıda kuyruk oluyordu, alacaklıların ardı arkası kesilmiyordu.
Kapıya dayanan alacaklıların sayısı arttıkça lükse yöneliyordu.
Mesela yaz sıcakları başladığında evde oturmazdı, çoluk çocuğunu külüstür minibüse yükleyip soluğu Gemlik körfezinin sahillerinde alıyordu.
Bir keresinde eti almıştı, mangalları yoktu, kapı kapı dolaşıp mangal sormuşlardı da komşulardan hiç biri mangal vermeyince çok fena bozulmuştu.
Mahalleli onu çekemiyordu.
Kim ne derse desin o bildiğini okuyordu ve okuyacaktı.
O gün havanın çok sıcak olacağı daha sabah saatlerinden belliydi.
Hava sıcak olunca da Gemlik körfezine koşulmaz, serin sularında kulaç atılmaz mıydı?
Çoluk çocuk toplandılar, külüstür minibüse doluştular, soluğu körfezin serin sularında aldılar.
Koştular, denize girdiler, voleybol oynadılar, yoruldular.
Vakit ilerlemiş, güneş Mudanya tarafından batmaya başlamıştı.
Geceye kalmak istemediler, toplandılar, Bursa İstikametine doğru yola koyuldular.
Dürdane bayırına kadar normal yolculuk yaptılar.
Tam bayırı geçmiş, aşağı doğru sallanmışlardı ki ufak bir sancı adamı yokladığı halde adam önemsemedi, sağa çekip arabayı durdurmadı.
Aksine gaza biraz daha bastı, aracı hızlandırdı.
Minibüs eski olmasına rağmen yol bayır aşağı olunca iyi kaçıyordu, yeni araçları bile solluyordu.
Rampa iniş bitmek üzereydi, sancı bir kez daha yokladı.
Bu defaki geçecek gibi görünmüyordu, adam boncuk boncuk terlemişti.
Birden ağrı arttı, adamın gözleri karardı, direksiyonu tutan elleri boşaldı, yana kaykıldı.
Kontrolden çıkan araç hızla bariyerlere çarptı, 6 metrelik uçuruma düştü.
Kazayı görenlerin çağırmasıyla gelen yardım ekipleri araçta bulunanları uzun bir uğraştan sonra çıkarınca 6 kişinin öldüğünü 2 kişinin de çok ağır yaralı olduğunu gördüler.
Acı haber gece geç saatlerde yerel TV’ lerde ilk haber olarak verilecekti.
Bir kişinin sorumsuzluğuyla bir aile yeryüzünden silinmişti.