- 3324 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KAHVENİN TELVESİNDEKİ " KADAR" "VEFA "
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Vefalı olmak bir erdemdir. Herkeste olmaz bu duygu, zaman ister, gönül ister, can ister, ciğer ister, bu duygunun temelinde ise zamana kazınmış işlenmiş emek vardır, adınada emektarlık denmektedir. Hatta öyle bir an olur ki artık hakedene haketmeyene de bakılmaz hani. Haketmese de yapabilen vefalı insaflı insanlar vardır, duruma yere vede çıkara göre değişmez bir davranıştır vefalı olmak.
Bu yüzden bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır denir yada bana bir harf öğretenin kırk yııl kölesi olurum diye türkü sözleri yansır kulaktan kulağa. Kahvede denmesi nedendir, kahve bir kere yemenden gelir atasözüyle uzaklardan bize elden ele ulaşması bir yana evde kahvrularak kokusunun yedi mahalleye yansıdığı, ve de içindeki alanı az olan el değirmenleri ile saatlerce çekilir ve de sabır ile pişirilir kısık ateşte, üstelik başında beklenmelidir taşmadan köpüğü kaçmadan. Fincan ebatı az olmasına rağmen ama tadı damakta kalır, içindeki telve istenirse kahve falındaki özenle bir yaşamı anlatır ve de söylenecek her söz önemsenir hala. Bir değerli büyüğüm kahvenin yanındaki suyun anlamınıda bana sorduğunda bir kaç açıdan değerlendirdik araştırdığımda gördüm ki nelerin gizlendiğini insan duyarlılığını anlatmıştı bana meğerse.
Eskilerde sorulmazmış misafire ne yersin, ne içersin diye. Hemen ilk 5-10 dakikada kahve ikramıyla misafir başlanırmış ağırlanmaya, kahvenin yanında ikram edilen suyu içen misafir; evsahibine mesajında tokum sağolun yemek hazırlamanıza gerek yok düşüncenizden dolay teşekkür ederimi, suyu içmediğinde ise aç karnına su içilmez atasözüyle açım hali hazırınızda yemeğiniz ne varsa hazırlayın denmekte umduğumu değil bulduğumu yemeğe hazırım mesajını verirmiş. Böylece ev sahibi gerekeni kısa sürede algılar vede yansıtırmış davranışlara. Bir nevi davranışların anlama, anlamların ise davranışlara saklandığı insan doğasındaki çekingenlik ve utama hisleriyle dışa vurmalarını ortadan kaldırmaktaymış. Israr öteden beri gelir buyurlarla, yok vallah kabul etmem sen tatmazsan boğazımdan inmezler içten söylemlerle yansımakta, sofradaki ölçüte bir bakınız o denlidir ki 8 kişilik masaya yada yer sofralarına yeri gelir 10 12- hatta 15 kişi oturabilirdi. Annelerimizin söylemidir misafir kendi rızkını da birlikte getirir, beti bereketi yansır ummadığınız bir anda, bir yerden çıka gelir. Bu yüzden daima en az her gün iki kişilik yemeği fazla yapan annelerimiz, ekmeği daima bir fazla almayı düşünen babalarımız vardı. Beklenmeyen kapı çalmalarında ise hiç çekinmeden vakitli vakitsiz komşudan istenirdi gecenin bir vakti yoksa ekmek. Oysa kendimiz ekstra acıktığımızda asla isteyemediğimiz ekmek, misafirimize mahçup olmamak için kolayca yansırdı" komşu misafirim geldi ekmek lazım" deyişleriyle.
Hayat adeta insana insan olmayı da insanlar anlatır durur ama yaşaması bir başkadır, hayat öğretir. O çok tapılan maddelerden uzak gün gelir mutlak sadece insan insana ihtiyaç duyduğunu anlar, keşkelerin geri dönüşü olmaz. İnsan doğası unutkandır kendisine yapılan iyiniyetleri hatırlamak istemese de gün gelir vicdan yoklar hatasını sevabını sorgulattırır kişinin kendine. Kime vafasızlık edilirse kendi de o duyguyu yaşar yaşatır. Yaşlı bir teyze demişti. Yediğin içtiğin sofraya dikkat et nankörlük sakın yapma, yaparsan da gün gelir ihtiyaç duyarsın en azından bakacak kadar yüz bırak ve yol yakınken özrünü dile tekrar affettirmek için zamana ihtiyacın olacaktır. Yaşamda bir zamanlar değer verdiklerinizi hayatınızdan çıkaracak kadar kırmayın. Cefanızın Vefayla dinmesini ama Vefanızın cefaya dönüşmemesi yada vefasız denecek noktayı yaşamamanız dileğiyle...
Bir kahve telvesindeki kadar vefanız olsun...
Kahve verenleriniz çok olsun emi ....
Yazan - Hülya COŞKUN
YORUMLAR
Kahveyi neden bu kadar sevdiğimi yazınızla daha iyi anladım:) Açıklayıcı bir yazıydı, kahve tadında hatırlanan vefalı dostluklarınıza sevgiyle...