- 430 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALİTELİ YAŞAMDA RUTİNDEN KURTULMANIN ÖNEMİ
Kaliteli yaşam, hareketlilik, esneklik, yaratıcılık, farkındalık, farklılıklar ve değişkenlikler üzerine kurulmuştur. Rutin ise, tekdüze, değişkenlikten uzak, değişiklik ve dinamizme kapalı, her günü birbirine benzeyen, monoton ve pasif eylemlerle yüklü bir hayatı işaret eder. İnsanoğlu hangi hareket ve davranışı uzunca bir müddet yaparsa, bilinçaltı o eylemleri hafızasına kaydeder. Artık o eylemler insanın alışkanlıkları ve huyu haline gelir. Bilinçaltı gerekli işareti aldığı anda, hemen hafızasının defter yapraklarını karıştırmaya başlar. Eğer, kaydında varsa, yani otomatik pilotuna bağlamış ise, ilgili davranışı bilincimize hiç danışmadan "pat" diye ortaya atar. Kayıtlı değil ise, o zaman bilincimizle ne yapacağımıza karar veririz.
Yeni düşünce ve davranışlarımızı alışkanlık haline getirmemiz için, bilinçli olarak sürekli tekrarlamamız lazım ki, bilinçaltımızın otomatik pilotuna devredilebilsin. Artık biliyoruz ki, bilinçaltımızın iyi veya kötü düşünce ve eylemleri seçebilme yeteneği yok, olumluyu olumsuzdan ayırt edebilme yeteneği de yok. Onun için tek kriter, ilgili eylemin yeterince tekrarlanması. Bilinçaltımızın hafızasına kaydedilen her düşünce ve davranış, artık rutinlerimiz arasına girmektedir. Yani farkına dahi varmadan o davranışları sürekli tekrar ederiz. Eğer, bilinçaltımızın kaydetmesi için, yeni ve dinamik eylemleri sürekli yapmıyorsak, yeni rutinlerimiz de oluşmuyor demektir. Hele hele, rutinlerimizin çoğunluğu olumsuz içerikli ise, YANDIK Kİ NE YANDIK...
Sürekli tembellik yapmak, sürekli küfürlü konuşmak, sürekli aynı yoldan eve veya işe gitmek, günün hep aynı saatlerinde aynı eylemleri yapmak, sürekli asık suratla gezmek, mesleğimizde hep aynı usul ve yöntemi kullanmak, sevdiğimize hep aynı kelime ve cümlelerle hitap etmek, hep aynı yere tatile gitmek, hep aynı kahveden çay içmek, hep aynı insanlarla arkadaşlık etmek, hep aynı ürünlerle kahvaltı etmek, hep aynı restorana gitmek, eğer okuyorsak hep aynı tür kitapları okumak vb. gibi sürekli yapılan eylemler rutine yakalandığımızın delilidir.
İşin kötü tarafı, rutine yakalandığımızın çoğu zaman hiç farkına varamayız. Çünkü, artık bizi bilinçaltımız yönetiyordur. Öğrenip sürekli kullandığımız eylemler kolayımıza geliyordur. Rutine yakalanmak, kaliteli yaşamın en önemli hırsızlarındandır. Çünkü, rutin bizi daha fazla güzellikleri ve yenilikleri araştırmaktan alıkoyar.Yaratıcılığımızı kullanmayı engelleyerek, eski köye yeni adet getirmenin doğru olmadığını fısıldar.
Rutinin bir adım sonrası, tembelliktir, uyuşukluktur, can sıkıntısıdır, yerinde saymadır, atalettir, geri kalmadır, dinamizm sınırlarını daraltmadır. Halbuki, atalarımızın "tebdili mekanda ferahlık vardır" sözü gereği, yenilikleri keşfetmeye, yeni güzellikleri görmeye, yetenek ve başarı paraşütümüzü daha da açmaya, çevremize ışık olmaya, gelecek nesillere anlamlı bir miras bırakabilmek için daha etkin verimli ve kaliteli işler üretmeye, dost ve arkadaş portföyümüzü sürekli genişletmeye, yaratıcı olmaya, farkındalıklar ortaya koymaya, kaliteli yaşam adına çok ihtiyacımız vardır.
Bazı meslekler yapısı itibariyle rutin bir hayatın yaşanmasına çok elverişlidir. Otomasyon ve uzmanlaşmanın had safhaya vardığı bir endüstride çalışanların, aynı işi sürekli yapmaya mecbur olanların (Bekçiler, güvenlik görevlileri, veznedarlar, yufkacılar, terziler, hamallar, temizlikçiler, akademisyenler, teknisyenler vb.) rutinle savaşabilmeleri çok daha büyük bir önem arz etmektedir. Bunların rutinden kurtulmaları için, çok ince ve anlamlı ayrıntılar geliştirmelerinin gerekliliği kaçınılmazdır. Bu tür çalışanlar hiç olmazsa, iş çıkışı sonrasındaki rutinleri hızla hayatlarından uzaklaştırmalıdırlar. Mesela, işten çıkar çıkmaz çok daha tehlikeli bir rutin olan kahvede okey oynamaya koşmamalıdırlar.
Rutin bir hayatın sayılamayacak kadar çok zararı vardır: İnsanı tembelleştirerek, yeteneklerinin geriye gitmesine sebep olur. Aklı ve beyni daha etkili ve üretken kullanabilme imkanı vermez. Dışımızdaki güzellikleri ve imkanları görebilme yeteneklerini köreltir. Mesleğimizde ve becerilerimizde ilerleme ve daha geliştirici olma imkanlarımızı elimizden alır. Rekabet edebilme gücümüz azalır. Üretme, geliştirme, yenileme, değer katma, esnek olma, stratejik yönetme ve planlama, öğrenme, araştırma, dinamik olma vb. gibi kaliteli yaşamın unsurlarına ulaşmayı engeller.
Rutinden kurtulmak için, her gün sürekli olarak ne yaptığımıza çok iyi bakmalıyız. Bu davranışlarımız ve düşüncelerimiz ne kadar kaliteli? Yaşamımıza ne kadar zevk veriyor? Bizi ne kadar mutlu ediyor? Bizi ne kadar geliştiriyor? Meslektaşlarımız arasındaki yerimizi yukarılara doğru çekiyor mu? Beşeri ilişkilerimizi daha bir anlamlı ve kaliteli kılıyor mu? Hayatımızı her gün bir yeni kaliteli eylem ve düşünce katıyor mu? Yeni Ar-ge faaliyetlerimizin katkı durumu nedir? Mesleğimizde ilerleme ve yol gösterme misyonumuzun ağırlığı nedir? Vatanımıza, Milletimize, çevremize, çalışma hayatımıza, ailemize ve de kendimize olumlu anlamda verdiklerimizin sayısı ve gücü sürekli artıyor mu? Bu soruların cevaplarını olumlu olarak alabiliyorsak, ne mutlu bize... Rutinden kurtulduk ve dinamik ve kaliteli bir hayat yaşıyoruz. Eğer, olumlu cevap vermekte zorlanıyorsak, en önemli kaliteli yaşam hırsızlarından olan rutinin esiri olduk demektir.
O halde buyrun efendim: Yaratıcı olmaya, farklı düşünmeye, dinamik ve esnek olmaya, planlı ve proğramlı eylemlerde bulunmaya, yeni ve farklı eylemleri denemekten zevk almaya, farkındalıklar yaratmaya, sevgileri- güzellikleri-zevkleri-coşkuları-heyecanları çoğaltmaya, yenilikleri keşfetmeye, kendimizi, çevremizi ve dünyamızı daha da bir güzel ve etkin tanımaya, yeni yeni dostluklar ve arkadaşlıklar kurmaya, yeni yeni hobileri edinmeye, yeni yeni grupsal etkinliklere katılmaya, sinerji üretmeye ve yaymaya, hiç tanımadığımız birilerini yardım etmeye, bizde ne varsa paylaşmak için daha fazla üretmeye ve eylemlerde bulunmaya, ya ak ya kara demek yerine, grinin binelli tonunu tanımaya..... "İki günü müsavi geçen ziyandadır" sözünün anlamının yağmurları altında sırılsıklam ıslanmaya..... 8 Temmuz 2013 SAAT: 8.30 ANTALYA
Selam, sevgi ve dualarımla... Allah’a emanet olunuz... Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
--
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.