Gitmenle kaldım
Sevginle kaldın kimi zaman.. Hasretinle özlemin karışmışken ayrıldın bu divandan. Yolları bitirecektik seninle el ele, yollar bitmeden, sen gittin, ben bittim.
Koyu kahve gözlerin vardı. Beğendiğimi sürekli söylerdim, bilirsin severdim kahveyi, rengini de.. Şimdi koyu’su gitti, kahvesi kaldı. Yine yapayalnızım, kahve fincanım ve kalın kitabımla..
Ne yaptın bana ? Çok seviyordun biliyorum, ihmâlden oldu bunlar, umursamazlığından.. Unutuyorum hep yokluğunu, her gece saat üç’de yanlışlıkla iki fincan kahve yapıyorum.
O kadar alışmışım sana.. Sırf ben değil fincanlar bile arar oldu seni. Her gece iki kahvemden biri ağlıyor.. O ağladıkça bende ağlıyorum. İkimizinde uğruna ağladığı ortak..
Hiç tahmin etmezdim bu kadarını, bu kadar büyük ayrılığa maruz kalacağımı nereden bilebilirdim. Kahvelerimizi de içtiğime göre artık özlem dolu soğuk yatağıma yatabilirim.
O da ne, gece vakti delirircesine çalıyor kapı zili.. Unutmuşum geleceğini, hay aksi. Gelen kimdi biliyor musun ? Gelen yalnızlığımdı. ’Sen yoksan başkası var’ demiştim. O yalnızlıktı işte..
Yalnızlığımdı beni bırakmayacak olan. Sevdiğim çok huyu var yalnızlığımın ama en önemlisi senden kalanları toplamaktı. Her gece soğuyan kahvem sahibini bulmuştu, kahve yalnızlığındı, yalnızındı.
Şimdi bir bakıyorum hayatıma, yıpranmış bir hint kumaşına benziyor. Bir o kadar değerli, bir o kadar samimi fakat yıpranmış.. Kim bakardı ki artık yıpranmış bir kumaş parçasına..
Bir yırtan bilir onun değerini, o da çok uzaklara gitti. Tesadüflere de çok kızgınım, hiç karşılaştırmıyorlar bizi. Sana da çok kırgınım, hiç gelmiyorsun rüyalarıma.
Uyuyamıyorum, en fazla bir iki saat kapanıyor gözlerim. Yağmur tanelerinde arar oldum gözyaşlarımı, peki ya geceler ? Sırdaşımdır zifiri karanlıktaki ay..
Gel de özleme şimdi koyu kahve parlak gözlerini, geçme onu gördüğün sokaktan, ilk sarıldığın yerdeki ağacın yanından. Yıkamazdım bile sana sarıldığımda giydiklerimi..
Koklardım sürekli, tesellim buydu yokluğunda. Gözlerimi kapamak istemezdim, baktığınla kalsın diye.. Senin yanındayken hep nefret ederdim zaman denen illetten.
Ben seni görmüyorum, hissediyorum. İçim ağrırdı sana sarılırken, gözlerine bakarken. Ben nereden bilebilirdim böyle olacağını.. Hayal kurmazdım, evet.
Çünkü ; Hep yaşamak isterdim seni, ya hayal olarak kalsaydın ? İşte o zaman mahvolurdum. Seni hayal kurarken kaybetmektense, yaşayarak kaybetmeyi tercih ederim.
Umarım, yollar bir iyilik yapar da istikametini bana çevirirler. Ben umudumu hiç kaybetmedim, kaybetmeyeceğim. Yokluğunda sevindiğim tek şey rüzgardı. Bir o getirirdi bana kokunu..
Kırgınım.. yorgunum.. yalnızım..
*Enes Demirci*
YORUMLAR
çok içliydi sevgili genç Enes ..neden sevenler hep böyle acı çeker ki..şair derki bir elimde sigara ve dumanında sen varsın..ben sigara içmiyorum,hatta bulunduğu ortama bile giremiyorum,allerjim var dumana ve toza karşı. bazen hayal ediyorum içtiğimi ve dumanında resmini çiziyorum gözlerimle ve gülümsüyorum mutluluktan sonra bir acı yayılıyor sol yanıma kalbime yaptığı ihaneti düşünüyorum işte o an ne dilesem olacak vce ben kıyamıyorum..bilirmisin mazlumun ahı devirir şahı. devrilmesin çok yaşasın seven sevdiğine kötülük düşünmez.
yazılarında beni rahatlatanda bu akıcı üslupla yazmanız...ve sitemlerin bile kahredici değil.... çok az yazı okurum..imgeli yazılardan nefret ederim başımı dolandırır ve midemi bulandırır..galiba tansiyonum yükseltiyor işin yoksa anla...ki anlıyabilirsen:))
kalemin daim olsun saygılarımla