- 1309 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Rest Çekmenin Asil Hali
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Rest Çekmenin Asil Hali
Öfkemdi, sabrımdı ayaklarıma derman dağıtan birde senin ihanetin, nasılda kaybolmuştum bir zamanlar dipsiz kuyularda. Nasılda ağlamıştım köşe başlarında fersiz sokak lambası altında. Şimdi o günlerin acısını çıkarıyorum, öfkemi kendime sakladım acıyla biraz daha bileyleyip yaşama daha da sıkı tutunuyorum.
Darmadağınık olmuş hayatımın parçalarını toplarken yaşamda kaybettiklerim çıkıyordu altında ve ben o yılların acısında nasılda kör olduğumu görüyordum. Her giz bir umudu örtüyordu, eşeledikçe balçık altında kalan gül yapraklarına dokunuyordum. Kırılmış, incinmiş, örselenmiş yaprakların arasında ki dikenler acıtmıyordu yapraklar kadar.
Kahpeliğin fotoğrafları umudun rengini almış her şeyi siyah beyaz görüyorum. Eksik kalan yaşamım mı? Yoksa yaşayamadıklarım mıydı? Anlamını bilmediğim sözcüklerle cevap arıyordum. Bir ışık huzmesinde hayatın renkleri beliriyordu önümde ve ben onlara tutunuyordum. Birazcık hayal çokcada umutla.
Menekşenin gülümseyen yüzünde adanmışlığımı görüyordum. Kaybettiğim umutlarım öfkemi sırtına alıp bana yol gösterirken, sevdiğim kelimeler birer birer önüme dökülse de öfkemin köprüsünden geçerken sendeliyordum. Tutunduğu dallar kopmaya yüz tutmuş uzandığı eller ise başka eli tutmakta.
Baş kaldırıp yollara döktüğüm sevdamın arta kalanları ile bıçak sırtında yürümeyi öğreniyordum öfkem ile kol kola, bana nasılda güç veriyor. Unutulmaz aşkı yaşamanın hazında öfkenin azabını duyumsuyordum. Sevdim kelimesinin ardına saklanıp iki yaşam için aldığım nefeslerin ardından tek nefeste vereceğim canın hesabını tumazken.
Biz demeyi unuttuktan sonraki yaşamın süresiydi yaşadıklarım. Ödediğim bedelin mahkûmluğunda yürek, düş zamanlarının gölgesinde kalmış hayallerim için daha kaç bedel ödeyecektim. ‘’Seni çok sevdim’’ cümlesine. Susturamadığım düşüncelerimin içinde kaybolurken, sözcüklerimle baş kaldırdım yaşadıklarıma, kendi kendimi zorladım vazgeçemediğim isteklerimin altında ezildikçe ezildim. İsyanımla düştüğüm yollar vaz geçmem için engellerle dolu olmasına rağmen ben derin yaralarla yürümeye devam ettim.
Vaz geçmedim duygularımdan vaz geçmedim hayallerimden. Yüreğim öfkemim elindeydi çünkü ve daha da hırslanıyordum. Ceset gibi kokan duygular arasında akbabaların işgaline uğruyordum. Eşkali yitik bir sevgili ve ben onun ardından duygularını valize yerleştiren bir yolcu. Taşıdığım yükün ağırlığı altında daha da hırslanıyordum.
Sol yanımdaki çocuk, faili meçhul cinayetin dosyasını toparlıyordu. Gözlerime vuran parlak ışığın altında sorguya çekiliyordum. Kelimeler dilime dolansa da beni bekleyen kıyametin kollarına düşüp, geleceksiz hayatların kaçış tünellerinde kayboluyordum. Sessiz intiharların suskun raylarından yükselen çığlıkları duyumsamadan ilerleyebilmeyi ne kadar da isterdim. Sevgisiz mekânlardan yükselen düğün namelerine kulaklarımı tıkayıp, nikotinli nefesimi son kez havaya bırakıyordum.
Ismarlama mutluluklar arasında karanfil kokulu sevdaların düşünü kuruyordum. Bir martının özlemi kadar olan hayallerim arasında sığ sahillere her çarpışımda parçalansam da. Art arda gelen dalgalarla örtünüp geçmişin acısını tuzlu su ile yıkıyordum. Öfkemin saçakları altında hüznün yağmurlarından saklanıp, biraz sen koksa da havadaki nem, ben yinede elvedaının burukluğunda yaşıyordum.
Hüzzamın namelerinde dolanıyorum arada geçiş taksimlerinde takılsam da doyumsuz ve yetkisiz kaldığım anlarda seni sevdiğimi söylemek gelse de içimden. O zaman yüreğimin durduğunu hissediyorum. Nefesim tıkanıyor ve ben senin nefesine muhtaç oluyorum, sarsılan bedenim acıların batağında sürünmeye başlıyor. Debelendikçe daha da çukura gömülüyorum.
Gülmelerden öte ağlamaların hazzına düşerken yüreğim ben senli cümlelerimi gözyaşlarım destekliyor. Salaş yalvarmalarım kahrolmuş sayfalar arasında sokaklar dolusu yalnızlığın kentinde adımlıyorum. Pencere önünde susuz kalmış sardunyaların ölü yaprakları arasında hıçkırıklarını duyuyorum.
Yüreğimde harlamadığım ateşi küllerinle söndürmeye çalıştıkça gelen titrek bir nefes ile tekrardan canlanmasına engel olamıyorum. Şarkıların sen söylemediği, şiirlerin sen kokmadığı, ihanetlerin çöreklenmediği bir şehirde yaşıyorum öfkemin gücü ile. İçimin nehirlerinde bir topak kan gibi akarken adın yangın yerine dönmüyorum.
İnsanlar, hayata olan kırgınlığımı suskunluğumla kapatsam da içimde yıkılan dağları patlayan volkanları durduramıyorum. Suskunluğumun dilsizliğinde, öfkemin körlüğünde anlatamadıklarımın hayata rest çekişiydi suskunluklarım…
Fatma Avcı
31.05.2013