- 1209 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
hatıralar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HATIRALAR
Geçmişte yaşadıklarımız olmasa, bugün bizim için ne ifade eder? Bu sorunun cevabını bilmek, hayli zor olsa gerek. En basit haliyle, boş ve karanlık bir zaman çizgisi, diye tahmin edilebilir.Besbelli ki bugünlerimiz, eski yaşadıklarımızla anlam kazanıyor. Daha başka bir deyişle; hayat denen nehir, hatıra denen kaynaktan beslenmezse kuruyor ve bir çamur veya bataklığa dönüşüyor. Sonra da kaybolup gidiyor.
Hepimizin hayatında izler bırakan dönemler vardır. Kendimizi ilk hatırladığımız ve herkesin hoş karşıladığı dönemler, İlkokul yılları, diğer okullar…,evlilik, orta yaş vs. Her birinde yaşanan acı tatlı günler belleklerimizden hiç silinmez. Bazıları gelecek hayatımızı etkileyecek niteliktedirler. Baskı altında bir çocukluk geçiren bir kişinin kendisi yetişkin olduğunda, yönettiği ailesinde, kendisine uygulanan tarzda hareket etmesi mümkündür. Çok şımarık bir çocukluk geçiren kişinin de hayatta sorumsuz bir kişi olması, şaşılmaması gereken bir hayat gerçeğidir. Ancak, nasıl bir geçmişe sahip olursak olalım, geçmiş hep masaldır, saygıdeğerdir ve güzeldir.
“Her şeyin yenisi, dostun eskisi” der bir atasözümüz. Bugün, vefanın, dostluğun yerini çıkar ilişkilerinin aldığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar, kavramlar kendilerini ilgilendiriyorsa, o zaman ona ilgi gösteriyorlar. Bu anlayışa göre; ağaç, yeşilliğinden çok, odun olmasından dolayı kıymetlidir. Fakat, bu kadar dar dünya görüşüne sahip insanlar bile, geçmişteki hatıralar söz konusu olunca, bambaşka bir havaya giriverirler. Gerçekten de dostlarımız içinde en müsamahalı olduklarımız, eski arkadaşlarımızdır. Onları üzmek, incitmek adeta hatıraları incitmek gibidir. Her biri mazi denilen evin birer köşe taşlarıdırlar. Sevsek de sevmesek de.Eski bir şâirimiz de “Ağlarım, hatıra geldikçe gülüştüklerimiz” der. Evet, mazideki kalan en neşeli günler bile insana hüzün verebilir. Çünkü geride kalanları bir daha yaşama ihtimali yoktur.Bu da acıdır…
İnsanlarımızın anlatmaktan bıkmadıkları “askerlik” hatıraları vardır.Askerlikten otuz kırk yıl sonra bile anlatmaya devam ederler. Sanki yeni yaşanıyormuşçasına bir heyecanla. Büyüklerin gençlere nasihatleri “Bizim zamanımızda…”diye başlar. Bu klişe sözler gençlerde ya yılgınlık veya gülünç bir etki bırakır. Ancak onlar, bunları anlatmaktan bıkmazlar. Artık o eski hatıralar, gençler için, ayrı dünyaların ve ayrı canlıların yaşadıkları gibidirler. Onlar da çoğunlukla, artık sadece bu günü yaşamak istiyorlar. Çünkü eskilerin anlattığı bilgilerin daha fazlası, kaynak kitaplarda, internette var…Oysa ki insanlığın ve medeniyetlerin yaşatılması için her zaman hatıraların yeni kuşaklara anlatılması, aktarılması ne kadar elzemdir.
Modern çağda unutkanlıkla seyreden hastalıklar hayli yaygınlaşıyor. Bu hastalar yakın zamanda yaşadıklarını unutmakla birlikte, eski yaşadıklarını bugün gibi hatırlarlar. Onlar için geçmiş, belki bugünden daha değerlidir. Çünkü bugünde değil, mazide yaşıyor gibidirler. İnsanların hafızası gibi, milletlerin de derin hafızaları vardır. Bunlar ortak edebiyat ürünlerine, geleneklerine işlemiştir. Bu yüzden kültürler, binlerce yıldır anlatıla yaşana günümüze kadar gelmişlerdir. Bugün nasıl bir değişime uğrarlarsa uğrasınlar, kültürel şuuraltıları her zaman canlı kalacak, hatıraları onlara yön vermeye devam edecektir
Bütün dünya insanlarının - ister devletler olarak, ister ulus olarak olsun-her birinin bellekleri tarihî- hamasî ( destansı ) hikâyelerle doludur. Bu derin hatıralara insanların bağlılıklarını sorgulamak, yargılamak, hafife almak, onları yok farz etmek anlamına gelecektir. Fakat, “siyasî tarih” güçlülerin bakış açısıyla yazıldığı için, iyiler ve kötüler de onlara göre şekillenirler.Peki güçsüz olanların veya mağlup olanların yaşadıkları ne olacak? Tarihleri boyunca güçlülerin merhametleriyle mi yaşayacaklar? Bugün yok olma noktasına gelmiş “Amerika yerlileri” nin, Avustralya Aborjinlerinin, Eskimoların, Afrikalı yerlilerin tarihî hatıralarının Avrupalıların tarihi hatıralarına göre daha değersiz olduğunu kim iddia edebilir? İşte, dünyadaki statüleri ne olursa olsun, millî hatıraları, milletlere en zor zamanlarında bile güç ve cesaret verir. Onların ruh dünyalarını da hiçbir zaman onlar gibi hissedemezsiniz. Bu yüzden, tarihî olaylar ve geçmişte yaşanılan acı hatıralar, destanların oluşmalarına yol açmıştır. Bunları tarihin hiçbir döneminde, asla unutmayacaklardır. Günümüz dünyasında ekonomik, askerî ve siyasî alanda adı, sanı duyulmayan bir Kırgız halkı yaşamakta. Ancak onların sekiz yüz bin mısralık bir Manas Destanları vardır ki; adeta bin yıllık millî hatıralarını içeren bir ansiklopedidir. Böyle hatıraları, kitabı olan milletleri tarihe gömmenin imkanı yoktur. Çünkü millî hatıralar, sizin tarihe nakşedilmiş ve silinmez izler bırakan kitabeleriniz gibidirler. Bu özellik, milletlerin genetik yapısına derinden işlemiştir.
Geçmişi olmayan insanların geleceği nasıl olur ki? Bu yüzden doğrusuyla, yanlışıyla bizim yaşadığımız veya bizden öncekilerin yaşadıkları geçmişimize sahip çıkmak her zaman saygın bir davranış tarzıdır elbette. Ancak, milletler kendi tarihlerini çok abartılı bir şekilde göklere çıkarırlarken, karşılarındakilere suçlayıcı tavırlar takınma huylarından vaz geçmelidirler. Çünkü herkesin hatıraları saygıdeğerdir. Geçmişi kötülemek, yargılamak yerine, yaşananlardan ders çıkarmak en akıllıca yol olacaktır. Aksi takdirde dünyaya sadece düşmanlık tohumları ekmiş olursunuz. Bunların da ne bize ne de başkalarına hiçbir yararı olmayacaktır.
Ünver PAZARLI
YORUMLAR
Hani bir söz vardı bugünkü aklım olsa dün yaptıklarımı yapmazdım, dün yaptıklarım olmasaydı bugünkü aklım olmazdı. Acısıyla tatlısıyla kah güzel anılarla kah acılarla geçmiş geçmiyor, anılar hep taze kalıyor. Sadece geçen ömür onun için şu anı iyi değerlendirmeli yarın olduğunda bugün geçmiş olacak iyiliğe dair, vefaya dair, dostluğa dair, sevgiye dair ne varsa onu bu kıymetli ana sığdırmalı..
Saygılar..