- 1201 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Keyif Sanat Kahvesi
Yuvarlak masaları ve minik sandalyeleriyle deniz kenarında rakı balık restoranlarındaymış gibi hissettiren okuduğum şehirdeki nadide mekân, Keyif Sanat Kahvesi. Duvarlarında ayrıntılarıyla dikkatimi çeken resimler, tablolar vs. Bir de nereye ait olduğunu bilmediğim plaka. Uzun zamandır göz koydum ona fakat o mekândan ayırmaya ne gönlüm el veriyor ne de dilim gidiyor ricaya.
Dün akşam pek hoşnutsuz ayrılmıştım. Bir önceki hafta şiir akarken tüm hafızama bu hafta tarzına uyum sağlamakta zorlandığım bir şair. Üstelik masadakilerden bir bayanın da tanıdığıymış. Geçen hafta da bahsetmişti yanılmıyorsam bu şairden kendisi. Kitaplarından kısım kısım okuyor herkes. Önüme koyuyor Talat amca “buradan sen devam et” işaretiyle. Şiiri kesmek yok asla, naza edemiyorum bölünmesin diye. İlk söylediğim kelimeleri ben bile duyamıyorum daha da sessizleşiyor ortam ve artık kendimi dinleme ihtiyacı duymuyorum.
Geç geldiğimden çözemediğim durum şu ki söz, bu hafta kendisine verilmiş şiirlerini okuduğumuz adamı tanıyan bayanın. Şairi anlatırken içi içine sığmıyor havası bana ulaşmıyor bir türlü, çabası görülmeye değer elbet. Belki gerçekten de durum bu şekildedir. Ki böyle zamanlarda kabahat benimdir diye sesimi çıkarmam hiç. Yabanilik sırf dağda yaşayanlara has bir özellik değildir, kendimden bilirim. Keyif alamadığım bir muhabbet hali, gülsem bir halli somurtsam iki. İfadesizlik yalnızlığımın en güzel kazanımı bana. Sevmeye çalışıyorum okunanları tüm dayatılan yargılara rağmen.
Foklara şiir yazdı diye manyak oluveriyor adam. Ben neden garipseyemiyorum bu durumu? Ağır aksak ilerliyor, dinliyorum ben artık diğer arkadaşları. Hoşuma gidiyor hayvanlarla şiir arasında kurduğu bağ. Kendimi daha evvel çam ağaçlarının yerine koyduğum olmuştu benim de. İğneleri saçlarımdı, koparmaya kıyamam hala. Dallarına asılıp sallandığım söğüt ağacını karıştırmıyorum bu işe. Kollarım beni tartmadığından acı çift taraflı. Israrla sallanmaya çalışırken ne umduğum hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Çocukluk işte diye geçiş…”Bozmasana be kadın!” diye haykırıyorum içimden. O minik kahkahası ve ardına anlayamadığım mırıldanışı nasıl da rahatsızlık veriyor sessiz ortamda.
Şiirler siyasete yöneliyor birden bire. Sınavlarım yeni bitmiş, ideolojiler adına tek kelimeyi kaldıracak takatim kalmamış ki zaten hepsi ölsün. Masadakiler de kendini salmaya başlıyor hafiften, çay molası veriyoruz. Sonra sıkılıyorlar şairden, sohbet etme kararı alınıyor çoğunlukça ve ilginçtir başı o kadın çekiyor sıkılanlar arasında. Ne olurdu sanki bahane uydurup oradan ustalıkla kalkmayı becerebilseydim diye hayıflanıyorum ben de kendimce işte.
Sabah kalkıp evde işlerimi hallediyorum el ucuyla. İki ay uzak kalacağımın hüznü var. Özleyeceğime mi yoksa özgürlüğe ara vereceğime mi üzülüyorum tam kestiremiyorum. Tûba mesaj atmış akşama oradayım diye. Haberleşip yemeğe gidiyoruz her zamanki gittiğimiz restorana, oradan da Talat amcaya uğruyoruz son kez. İki lafın arasında “Fikrini ifade etme hürriyetine saygı duymak” diye bir laf çalıyor kulağıma Tûba. Ya bu kız ileriden gidiyor ya da ben geriden takip ediyorum yaşantıyı. Fikre değil onu söyleyebilme özgürlüğüne saygı. Düşündükçe kıymetleniyor.
Geldiğimde daha iyi bulma umuduyla veda ediyorum Keyif Sanat’a, Uşak’a...
YORUMLAR
İstanbul korkusu vardı :)
O ayrı konu, tamam.
Ama şiiri okumak ve grup... Sanırım bana göre değil o tür etkinlikler.
Haber okurum, masal okurum, şiir okuyamam sanırım, kalabalıkla.
Ama düşününce güzel olmalı dedim aslında, Hamide.
Kıskandım hatta azıcık. Uzaktan da olsa katılmak isterdim,
öyle bir mekan olsa burada da
ve anlatımın...
Bir solukta okutuyordu kendisini.
Mesajlar nezaketle yerleştirilmiş kurguya.
Yalın kelime seçimi ile iletisi çok bir paylaşımdı, fikrimce.
Beğeniyle okudum.
Tebriğimle meleğime
ve sevgim, saygımla, hep.