- 945 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
VAY ANASINI …
Vatandaş her gün okuduğu ve okuduktan sonra İspanya arenalarında kendisine kırmızı bayrak sallanan boğalara dönüşmesine yol açan gazetesini bir kenara koyarak kızgın kızgın söylendi.
-Dünyanın anasını ağlatmışlar.
-Kim ağlatmış, ne olmuş?
-Kim olacak? Osmanlılar, Ne Balkanlar bırakmışlar ne Avrupa. Zavallı insanları yerlerinden yurtlarından etmişler. Mesela ne hakları varmış da gelip Bizans İmparatorluğunu yıkmışlar? Gariban ülkelerin başlarına çökmüşler. Kan ve göz yaşından başka bir şey getirmemişler…Tam bir emperyalizm.
-Abi..Bu iş Osmanlılarla başlamıyor ki? Ona bakarsan Orta Asya’dan çıkıp Anadolu’ya gelmeleri de bir emperyalizm.
-Elbette..Her ülke kendi sınırları içinde kalmalı…Başka ülkelere saldırmamalı. Ne işimiz var bizim Anadolu’da.
-Abi..Bu sadece Osmanlıların yaptığı bir şey değil.O dönemlerin anlayışı bu. Mesela Bizans’ın ne işi varmış Anadolu’da? Onlar da Roma da kurulan bir devlet değiller miydi evveliyatlarında? Çin’in ne işi Varmış Türk topraklarında? Sonra Büyük İskender…Ne işi varmış taa Hindistan’da, Cengiz Han …Ne işi varmış taa Polonya’da? İngiltere..Üzerinde güneş batmayan İmparatorluk kurmuş sömürgeleri sayesinde…Avrupalının ne işi varmış Amerika Kıtasında…Aztekleri, İnkaları, Kızılderilileri yok etmişler...Fransa’nın Cezayir, Tunus, Fas’ta, İtalyanların Libya’da ne işleri varmış?
-O da yanlış…Ben emperyalizmin her türlüsüne karşıyım. Gelmiş başka insanların topraklarını istila etmişiz.
-Yani Anadolu’yu istila etmişiz öyle mi?
-Evet
-Bu durumda Atatürk Kurtuluş Savaşı ile aslında bizim olmayan, İstila ederek çöreklendiğimiz toprakları kurtardı istilacıların elinden öyle mi? Ne gerek vardı ki? Nasılsa bize ait değildi bu topraklar?
-Olur mu hiç öyle şey…Atatürk bu toprakları emperyalist istilacıların elinden kurtardı.
-Şimdi anlamadım ki…İstilacı olan Türklerin elinden mi kurtardı yoksa Türklerin de elinden almak isteyen İngiliz, Fransız, Rus ve Yunanlıların elinden mi?
-Elbette ki İngiliz, Fransız, Rus ve Yunan emperyalistlerinden kurtardı.
-Ama böylelikle bu toprakları emperyalistlerden kurtarmış olmuyor ki…Türk emperyalistler yine kalmış bu topraklarda?
-Türklere emperyalist diyemezsin..Emperyalist olan Osmanlılardı.
-Eeee..Osmanlılar Türk değil mi?
-Değil elbette.
-Peki Osmanlılar ne oldu?
-Ne olacak? Def olup gittiler.
-Abi bu engin bilgileri nereden öğreniyorsun böyle? Bak ben yıllarca tarih okudum ama Osmanlılar ile Türkleri hep aynı şey sanıyordum.
Elindeki gazeteyi gösterdi:
-Ben belgelerle konuşuyorum…Öyle işkembeden atmıyorum.
-Hımmm...Haklısın. Gazete…
Biz meğerse boşuna dirsek çürütmüşüz. Ağabeyim ve kardeşlerim boşu boşuna mermer tozu solumuşlar sırf aileden hiç olmazsa bir tane üniversite mezunu çıksın diye. Boşu boşuna o oluk oluk kanın akıtıldığı dönemlerde kelleyi koltuğa alıp ille de ‘’ İlim, ilim yuvasında, yani üniversitede öğrenilir’’ Diye her Allah’ın günü Taşlıtarla- Vezneciler arasında git- gel yapmışız.
Çoğu rahmetli olan o hocalarım hep palavraymış
Ordinaryüs unvanına sahip olan nadir profesörlerden İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. Cevat Eren, Prof Dr. Erdoğan Merçil, Prof Dr. Dursun Hakkı Yıldız, Prof Dr. Kemal Beydilli, Prof Dr. Mehmet Cemalettin Şehabettin Tekindağ, Prof Dr. Münir Aktepe, Prof Dr. Bekir Kütükoğlu, Prof Dr. Mubahat Kütükoğlu, Prof Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, Prof Dr. Ramazan Şeşen,Prof Dr. Afif Erzen, Prof Dr. Ali İhsan Gencer… Hepsi palavraymış.
Kırk dokuz yaşında bir kalp krizi sonucunda odasında bir kitabı okurken vefat eden Prof Dr. Cengiz Orhonlu, Hayatını Türk Tarihine adamış olan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu..Tüm hocalarım…
Bizim zamanımızda asistanlıktan Doçentliğe geçen ve ilk mezuniyet tezi ödevini bana veren Prof Dr. Müçteba İlgürel’in ‘’ Sami senin tez konun: 17. Ve 18. Yüzyıllarda Akdeniz ve Ege Sahillerinde Yapılan Kaçakçılık’’ Derken duyduğu heyecan ve benim ‘’ Aman hocam etmeyin eylemeyin..Böyle bir araştırmanın altından nasıl kalkarım ben?’’ Dediğimde bana ‘’ Sana güveniyorum..Yüzümü kara çıkarma’’ Diyerek beni motive etmesi, benim tam altı ay Başbakanlık Arşivine kapanmam, yüzlerce Osmanlıca el yazması belgeyi tek tek okuyup tez konumla ilgili olanları ayıklama gayretim…Hepsi palavraymış.
Geçenlerde -aslında şiir ve edebiyat sitesi olan- bir sitede adamın biri ( Bu adam sözcüğü kerhen tabii ki ) bir yazı yayınlamış. Uzunca bir yazı… Bir bölümünü alıyorum buraya:
GENELEVDE DÜNYAYA GELMİŞ GAYRİ MEŞRU "ULUSAL ÖNDER" :
M.Kemal´in babasının belirsiz olduğunu gösteren Selanik Mahkemesi‘nin kararının aslı.
SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
İlâm karar numarası: Adet/451
Abduş‘un ölümünden sonra Zübeyde Abduş‘un karısı olduğunu ve oğlunun da Abduş‘un oğlu olduğu iddiası ile açmış olduğu miras davasında Abduş‘un kardeşleri, mahkemeye vermiş oldukları iddianâmede Zübeyde‘nin Abduş‘un karısı olmadığını ve umumhâneden (genelevinden) odalık alındığını ve oğlu Mustafa‘nın iki yaşında kucağında olduğunu ve Abduş‘un bilaveled (çocuksuz) öldüğünü iddiaları ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasını talepleri üzerine umumhâneye yazılan tezkerenin cevabında, "Zübeyde‘nin oğlu ile beraber 19 Haziran 1297‘de umumhânemize dühul edip, Yenişehir‘li Abduş isminde bir kabadayı ile anlaşıp 11 Nisan 1298‘de umumhânemizden hüruc etmiştir (çıkmıştır)!". Bu yazıya istinaden Zübeyde‘nin davasının reddine karar verilmiştir.
22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kuruşluk pul, Hakim Aza Aza, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi, Mühür Mühür Mühür
"İFTİRA İSE AKSİNİ İSPAT EDİN"
Bu belge, Türkiye´de çeşitli kitap ve gazetelerde yerini aldı:
"Deccaliyet ve Kemalizm" (Hüseyin Demirel, s.147) :
"ABDOŞ" HiKAYESİ: İlk defa Yakın Tarih Ansiklopedisinde Mustafa Kaplan imzasıyla neşredilen "Abdoş Ağa" ile ilgili yazılar mahkemelerde dava konusu oldu. Bu belgelerde Atatürk´ün annesinin genelevden çıktığı ve Atatürk´ün gayrimeşru olduğu ileri sürülüyordu. Hürriyet 21 Ocak 1990´da "Atatürk´ün gayrimeşru doğduğunu iddia eden.. çirkin tezgahın belgeleri" başlığı altında bu meseleyi kamuoyuna duyurdu. Selanik´te bir mahkemenin verdiği kararın metni Osmanlıca olarak gazetenin haberinde basıldı.
Bu metni bir memur Milli Eğitim Bakanlığında fotokopi ile çoğaltırken yakalanmıştı. Mesele sonradan örtbas edildi. Burhan Bozgeyik´in "Türkiye üzerine oynanan oyunlar" kitabında da bu belge tam metin Türkçe olarak basıldı. (Yeni Asya Gazetesi neşriyatı, 1990, s.105)"
Ulan anasını satayım..Bunca sene dirsek çürüttük fakültede….El yazmasından matbaada basılmışına kadar onca Osmanlıca belge geçti elimizin altından ama yukarıda bahsedilen belgeyi görmemiştim.
Vatandaşa cevap verdim:
-Bu bahsettiğiniz belge yalan ve iftira.
-Yalan ve iftira ise sen gerçek belgeleri koy madem.
-Yahu sen de bana belge getirmemişsin ki? İki satır yazmış birileri sen de sazan gibi atlamışsın üzerine belge diye. Tarihçi böyle çalışmaz..Tarihçinin metodu bu değildir.
-Sen ne anlarsın tarihten? Sen daha Hunları bile bilmezsin. ( Vatandaş müneccim parmağı da yemiş..Benim Hunlar hakkında bilgiye sahip olmadığımı biliyor bilgisayarının başında !!! )
-Yahu şimdi ben de tutup iki satır yazı yazsam ve başına da İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi 150/1 No lu kararıdır desem..Sonra da senin bir genel ev çocuğu olduğunu yazsam ..Bu Tarihi bir belge mi oluyor?
-Genel ev çocuğu sana benzer.
-Hemşerim bak..Ben sana küfür etmedim ama küfrün daniskasını bilirim…Edepli ol..Adam ol..Ben sana sadece soruyorum..Ben de böyle bir yazı hazırlasam buna tarihi belge mi diyeceğiz?
-Madem tarihçisin sen bul o belgeyi...Her yerde var.
-Böyle bir yazının her yerde olması da bir şey ifade etmiyor biliyor musun?
-Nedenmiş efendim?
-Çünkü Rumi 1288 yani 1882 tarihli Selanik Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı diye yayınladığın ve belge dediğin o şey tam bir sahtekarlıktır. Niçin mi?
-Niçin?
-Çünkü 1882 senesinde Osmanlı Devleti topraklarından olan hiç bir kara parçası üzerinde Asliye Hukuk Mahkemesi diye bir mahkeme kurulmamıştır. Böyle bir mahkeme yok ki öyle bir davası ve 451 Sayılı bir kararı olsun. Lise III. Sınıf ta öğretiyoruz bizler Osmanlı Devletindeki mahkemeleri...Asliye Hukuk Mahkemeleri Cumhuriyet döneminde kurulmuştur. Osmanlıda o dönemlerde Bidayet Mahkemeleri var, İstinaf mahkemeleri var, Temyiz mahkemeleri var ama Asliye Hukuk mahkemesi diye bir mahkeme yok.
-Tarihçiyim diye geçiniyorsun ama bir bok bildiğin yok...Yazık senin yetiştirdiğin çocuklara.
-Birilerine çok yazık ama benim yetiştirdiklerime mi , yoksa senin iğfal ettiklerine mi işte bunun hesabını rûz-u mahşerde anlayacağız.
Ulan arkadaş işe bak yahu..Meğer tarihçi olmak için tarih okumak gerekmiyormuş. Önüne ne çıkarsa yut senden alası yok.
Fıkranın yeri geldi sanırım.
Uzun bir süre dükkanına gelmeyen çırağının annesini bir gün yolda gören çömlek ustası kadının önüne geçmiş.
-Ya..Hanım az dur hele..Senin oğlan bir haftadır dükkana gelmiyor..Hasta filan mı?
-Yooo..Çok şükür sapasağlam.
-Çok şükür..Eeee.Dükkana niçin gelmiyor peki?
-Ayol duymadın mı benim oğlan dükkan açtı.
-Nasıl yani? Yahu o daha çırak..Kalfa bile olamadı. Bu iş ince iştir. Öyle çırak kısmının yapacağı iş değildir. Senin oğlan ne anlar çömlek yapmaktan?
-Ayol ne var çömlek yapmakta? Alırsın kırmızı toprağı. Su katıp yoğursun. Elinle çömlek şekli verirsin. Sonra atarsın fırına..Azcık da orada pişirirsin..Al sana çömlek.
Çömlek ustası sakallarını sıvazlamış ve esefle başını sallamış.
-Vay anasını s….(biip biiippp ) miğin evladı...Kendisi öğrendiği yetmiyormuş gibi anasına da öğretmiş.
Kendileri öğrense neyse...Analarına da öğretiyorlar..Sonra ayıkla pirincin taşını.
YORUMLAR
her firsatta Türk milletine ve sahip oldugu en büyük önderlerinden biri olan Atatürk'e iftira ve hakaret etme cesaretini gösteren orosbu cocugu kadar haysiyeti, serefi olmayan alcaklar cogaldi!
takiyyeci tayyip ve yandaslari da onyillardir 'ümmetcilik'adina yaptilar bunu!
Mersinde Türk bayragini yakanlara cocuk muamelesi yapti hain takiyyeciler; Taksimde hükümet istifa diyenlerin bulundugu yerde bayragimizi yaktiklarinda bu bayrak yakanlarin hain oldugu söylendi ayni takiyyeci kisiler tarafindan ve malesef mersindeki ve ülkemizin diger yerlerindeki Atatürk heykeli ve bayragimiza yapilan serefsiz saldirilarin hic bir nedenle masumlastirilmamasi gerektigi kuyrugunuza basilmayinca akliniza gelmiyormu sorusunu sormadik..!
ayrica yazarin bahsettigi sitedeki yetkilileri o türden yaziya okunma firsati tanidiklari icin kiniyorum..!
duyarli yazari, kalemini ve uyarici yaziyi kutlarim
hocam o bahsi geçen yazıyı bende okudum fakat hiç itibar etmedim sadece merak ettimdi o kadar okuyuncada baktım bu işin içinde bir bit yeniği var beni aşar deyip o haklde bırakmıştım şimdi sizde aynı yazıdan bahsedince oh be dedim geldi tariçimiz o gerçeği anlatır dedim ve böylelikle sayenizde onada bir cevap bulmuş oldum çok sağolunuz kaleminize engin bilginize sağlık saygılarımla selamlar
MAVİCİ
Doğunca ;
Aramış gözlerim ,
Göğün mavisini,
Bakarmışım yattığım yerden yukarı.
Yürümeye başlayınca ;
Aramışım ,
Denizin mavisini .
Kuşlar haber getirdiler ,
Uzakta aradığın deniz .
Okula gittiğimde .
Mavi gözlü bir adamdı ,
Uzun uzun baktığım resmine .
Gençliğimde daldığım ,
Maviliğine ...
Bizim mavinin içine çamur mu atıldı,gök yüzümü batıramazlar ki hiç...
Tebrik ederim hocam saygılarımla.