sırat
ince bir çizgi halini alır bazen hayat..
ayakların çizginin üzerine yerleşirken dizlerinin titrememesi için dua edersin..biraz çıksan çizgiden herşey altüst olacak gibi gelir..
hafızan zorlar seni..aklında kapalı bir kutu..baktığın ve gördüğün her şey bir şüphe taşır..inancın yerle yeksan..
ve kendine öfken büyür git gide..kime kızsan kendinden alırsın intikamını..kendi canını acıtır kendi benliğini yaralar ve kendine olan inancını denersin..
varmış gibi yaptığın yoklukların içinde kaybolur gider düşüncelerin..her defasında biraz daha içeri biraz daha derine sürgün yersin içinde..
gülümser kahkahalar atar şarkılar söylersin..sadece susmamak içindir bütün çaban..
çünkü hiç kimsenin bilemeyeceği kadar iyi bilirsin..
susarsan bir daha asla konuşmayacağını..
YORUMLAR
Öyleden beri çok şey değişmiş. Ya da belki hiçbir şey değişmemiş. O yazıyla bunun arasındaki tek fark belki de yeni yazılmış olması bu yazının. Belki de başka bir açıdan daha izlenip gözlenmiş hayat. Yazınca benim de bilmem lazımdı ama? Yani böyle bir sistem vardı diye biliyorum. Neyse farkettim ya, önemli olan bu. Şimdi şaşkınlıkların tümü avuç içindeki çizgiye yönelmeli insanın. Orada bulmalı ömrüne giden yolu. Bakmadan kısalığına uzunluğuna. Ha belki de yoktur avuç içi insanın? O zaman da bakmalı çizgisine karanlığının. Çıkacaktır kesin bir dehlizin sonuna...