- 472 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANI KOLEKSİYONCUSU...
Kimi pul koleksiyonu yapar, kimi ise eski para biriktirir. Bazıları da antikaya meraklıdır. Dönem dönem benim de hani az biriktirdiğim eşya olmadı değil. Şimdilerde anı koleksiyonu yapıyorum. Kaybettiğim dostlarla yâd ettiğimiz günleri biriktiriyorum cebimde bir yerlerde. Aynı bozuk para gibi: O kadar çok ki ve de kıymetsiz. Evet, kıymetsiz; çok acı, değil mi?
İçimde tüm birikenler patlama noktasına geldi artık. Her an, beklenmedik bir zamanda infilak edebilirim. Sanırım son yıllarımın iz düşümü bunlar. Tüm sevdiklerim ellerimden kayıp gitti: Sebebini bir bilebilsem. Sadece beyin fırtınası yapıyorum, olanlara dair. Sonuç mu: Koca bir sıfır.
Sebepsiz terk edişler, bilinmeyen öfkeler saklı onlara dair. Asla bir aşk acısı değil bu. Sanırım böylesi daha kolay olurdu, ama değil. Bilinmezliklerle dolu bir dünyada payıma düşeni yaşıyorum sadece.
Düşüncelerine, kimliklerine, yüreklerine inandığım kim varsa aldı başını gitti bir yerlere, hem de benden çok uzaklara gitti. Kalanlar mı? Yarım yamalak, ite kaka götürüyorum işte; gittiği yere kadar gider.
Oysa ne çok sevmiştim onları. Asla bitmeyeceğine kanaat getirdiğim sayısız hikâyemiz vardı. Bir ömür süreceğine o kadar emindim ki. Kim bilir, demek ki kredim tükenmiş onlarda. Yoksa onlarınki mi bende. İşte cevapsız bir soru daha.
Kimlikleri bende kalsın, tabii ki eğer bir kimlikleri kaldıysa. Sanırım kimlikleri de kaybolup gitti. Yeri gelmişken, kayıp kimliklerin hükümsüz olduğunu buradan bir kez duyurayım.
Zor zamanlarımda yanımda olurlar sanmıştım, meğerse amaçları beni daha da zora sokmakmış. Kutlarım: Zoru başardılar doğrusu.
Dedim ya, bazıları koleksiyon yapmaya meraklıdır: Benim gibiler de anı koleksiyonu yapar. Şahidim de İstanbul’dur. Ortak mekânlarımızın sessiz şahidi. Yıllanmış acılarımın ve anılarımın gizemli mekânı; kalbimdeki güneşin battığı o eşsiz ufuk çizgisi.
Kaldırımların dili olsa da ah, bir konuşsa. Fotoğraflardaki silik görüntüler bir canlansa da yaşanmışlıkları dile getirip, haykırsa…
En acısı ne biliyor musunuz: Sevginin düşman kardeşi bildiğim nefret duygusundan eser bile yok bende. Zira hiçbir şey hissetmiyorum gidenlere dair. Bırakın sevgi kırıntısını, nefret bile yok bende. Hasretim, sevgim, özlemim âdeta taş olup, hissizleşmiş vaziyette. Peki, ya, içimdeki sevgi tükendi mi: Asla, hayır; birikmiş faiziyle birlikte güzel bir birikim yaptım geçen zaman zarfında..
Diğer yandan üzülmüyor da değilim. Onca yılımı, derdimi, sevincimi, heyecanımı heba etmişim paylaşarak. Ama içim rahat: Bir insan olarak görevimi en iyi şekilde ifşa ettim. Gerisi Allah’a kalmış hesap zamanı geldiğinde.
Ne diyebilirim ki, yolları açık olsun ama asla benimkiyle yeniden kesişmesin. Geçici süre hizmet dışıdır yolum, duyurulur. Onlara verdiğim rahatsızlıktan ötürü de özür dilerim.
Yeni kavşaklarda yeni dostlarla buluşmak ümidiyle; selam olsun herkese…
YORUMLAR
Bazen hancıyız bazen de yolcuyuz bu hayat içinde.Yazılanları kim yaşamamış ve üzülmemiştir ki ? ve zaman hangi acının hangi ayrılıkların üstünü örtmemiştir ki ? Başta sorgularsın sonra hayatı daha bir oluruna bırakırsın.Gelen dostlara,anılara gelme diyemediğin veya zamanını kestiremediğin gibi gidenlerede dur diyemezsin.Ama hayattan şunu dilersin daha bir kalıcı dostlar girsin hayatımıza tüm bu vefasız anılardan sonra...