5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2339
Okunma
Fark ettim ki;
duyguları fazlaca deşifre etmek,
masum ve sevimli sözlerin ardına gizlenen yürek sesinin şifresini çözmek,
ya da başkalarının duygularına gereğinden fazla yaklaşabilmek,
yaklaşmayı becerebilmek tehlikeli zanaat.
İnsanların,
bu günlerde yeşerttikleri,
ya da mazinin derinliklerindeki solgun hayat renklerinden koparıp,
gönüllerinde itina ile besleyip,
esirgeyip;
yaşadıkları zamanın her katresinde olduğu gibi,
bu gün de hayallerinin en müstesna köşesinde, olanca tazeliği ve canlılığı ile sakladıkları,
zamanın ilerlemiş saatlerinde,
yorgun bir şehrin tenha caddelerini aydınlatma gayreti içinde olan,
solgun sokak lambalarının loşluğunda gezinen bir mecnun aşığın pejmurde gölgesi misali, sadece dış suretini yansıttıkları,
ya da,
bir zamanlar,
belki de yaşadığımız, yaşattığımız zaman diliminde bile,
gönüllerinde kopan fırtınaların ufacık bir esintisini aksettirdikleri şiirlerini yorumlamak,
mahremin kapısını aralamak misali, oldukça tehlikeli bir uğraş.
Anlaşılmak,
anlaşılır olmak,
bir şeyleri,
paylaşılması zor duyguları,
anlatılması zor hayat tecrübelerini,
gururumuzu kıran sevimsizlikleri,
özlemlerimizi,
hayallerimizi,
ümitlerimizi,
ümitsizliklerimizi,
gidenimizi,
terk edenimizi,
geriye dönmeyeni,
dönmesini hayal ettiklerimizi,
velhasılı hayatın kendimize ait her bir adımını,
olanca çıplaklığı, sadeliği ve gerçekliliği ile değil de,
ucundan-kenarından, devrik cümlelerin sevimliliği ardına gizlenerek,
bir yaramaz çocuk tebessümü ve masumiyetinde anlaşılmasını diliyoruz.
İnsanlar,
şüphesiz harcadıkları bir çaba sonucunda,
her şeyden önce takdir edilmeyi beklerler.
Bu güzel defterde yayınlanan tüm çalışmalar,
herkesin duymayı beceremeyeceği yürek seslerinin,
gözlerimize, kulaklarımıza,
oradan da gönlümüze yansımasıdır...
Kimimizin kulağına uzaklardan gelen hafif bir melodi güzelliğinde yansır bu ses.
Kimimize, hayat realitesinin keşmekeşliğini,
yorgun zamanların aheste ayak seslerini,
vapur düdüklerini, eksoz kokularını, seyyar satıcı feryatlarını tarifler.
Bazılarımıza ise,
bir kalemin mahcubiyetinde,
ya da bir dudakta gezinen tebessümün sevimliliğinde,
bazen de göz pınarlarından süzülerek, hayatın tüm acımasızlığının izlerini taşıyan şakaklardan
avuçlarımıza dökülen göz yaşlarımızın sıcaklığında,
duygu dediğimiz sihirli olgunun,
anadan üryan sureti şeklinde gözükür.
İşte,
tehlike burada başlamaktadır.
Bazı şeyleri görmemeli, bazı şeyleri duymamalı, bazı şeyleri hissetmemeli insan...
Duygusallığın da bir sınırı var canım!...
Nedir o;
tüm şiirleri enine boyuna irdelemek...
Şairini bile şaşırtacak yorumlamalar getirmek...
İnsan haddini bilmeli...
Nerde yürüyeceğini, nerede koşacağını, nerede duracağını bilmeli.
Sayfa sayfa yorum yazacağına,
oturup kitap yaz kardeşim!...
Değil mi ama?
İnsanları sonuna kadar değil de, arzu ettikleri kadar anla!...
Bir Tutam hayat
kalin ]