7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
720
Okunma
Gökyüzünü tarıyor gözleriyle. Kuşları arıyor insan. Kanatlarını tüylerini yolacak yine. Kelebeklerden başlamıştı, şimdi sıra kuşlarda demek.
Çatal tutmasını öğrenmiş midir? Belki çoktan kırkı kırka bölebiliyordur. Sayıklamaları? Uykusuna beyaz simler bırakıyor mudur hala?
Kum tepesinin az ötesinde çatık kaşlı ve konuşkan uçurtmalar birikmiş. Şehir ve gramafon taşıyor yıldızlar. Ne hoş ve iç coşturan bir hava bu!
İstanbul’un ağacı bol ve oksijen deposu mekanlarından birindeyim. Çok gürültücü insanlar mıyız diye soruyorum kendime. Toplam kalite yönetmelikleri, sosyal araştırmalar, gezi rehberleri, kayıt evrakları çantamda kötü kötü bakıyorlar bana. Geçecek korkmayın diyorum. Birazdan yolun sonu gelecek. Kasvetli binalarda kaybolacak huzurum.
Seyreliyor düş kurusu renkler. Şart oluyor boynumu öte yanıma çevirmek. Gayet becerikli zarf açacağı, yeni kağıtları gün yüzüne çıkartacaklar.
Ama olsun. Bu minik yolculuklar iyi geliyor ruhuma. Uzatıyorum ellerimi, topluyorum yerdeki kırıntıları. Çalışkan bir arıya dönüşmem lazım, mutlu uğur böceği kılığımdan sıyrılıp...