TABLO
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kısa boylu, kumral biriydi adam.
Resim atölyesinin kapısından girerken etrafı kolaçan eden tavırları, o sırada çayları bırakan çaycının bile dikkatini çekmiş olacak ki;
"Hayırdır abla." der gibi göz kırpmasına sebep olmuştu.
"Çıkabilirsin, yine de uzaklaşma." Gibi, bir göz de ben ona kırptım.
Sahi ya, bu göz kırpmaların alfabesi mi vardı da öğrenmiştik? Hayret yani, şuna bak şimdi de " Evvel Allah, sen hiç merak etme" diye göz kırptı.
Adam, sanki konuşma özürlü biri gibi masaya yaklaşmış ama konuşmakta zorlanıyordu.
-Bir şey mi istemiştiniz?
-E e e ev eet
-nedir?
-şu fotrafımıı diycektim. Mümkünse yapar mısınız tablosunu
-olur. Sizin resminiz mi bu?
-benzemiiyo mu?
-yo onu demek istemedim, sordum öylesine işte. Ne ebatlarda istersiniz. Çerçeveyi kendiniz mi yaptıracaksınız?
-siiz yapın.
-peki. Bir çay için.
-yok. Gidim ben. Borcumu söyleyin, hemen ödemek istiyorum. Birisini yollar, aldırırım.
-olur. Nasıl isterseniz.
Yine aynı telaşla etrafını kolaçan ederek kapıdan dışarı çıkıp gitti. Onun bu telaşı, köşede duran çaycının, o dakikaya kadar bir bardak bile çay satmamasına sebep olmuştu...
Güldüm.
-Gel gel, gitti.
-ya abla kimmiş bu adam? Kesin gangster falandır, ya da hapishaneden kaçmış biri. Bak görüyor musun bunları aramazlar yaa, böyle ulu orta gezer bu tip adamlar. Haa bi de tablo yaptırıyor adam eski resmini hay Allah’ım ya rabbim. Yani içimden bütün çay bardaklarını sakız gibi çiğnemek geliyor.
-dur kardeşim, boşu boşuna ağzını kanatacaksın. Kötü birisine benzemiyor. Tablosunun parasını peşin ödedi. Tablo için bir de resmini verdi. Dediğin gibi biri olsa, fotoğrafını saklamaz mıydı. Bak şu fotoğrafına.
-bu fotoğraftaki adam o mu? Nasıl da tanımadık onu. Bu adam var ya, bu adam bir kazada ailesini ve kolunu kaybeden ünlü boksörümüz. O zamandan beri kayıp. Ne yer, ne içer onu bile bilen yok. Üstelik sana yaptırdığı bu tablo; iki kolunun olduğu zamanki hali.
İki koluyla sarılmış baksana yanındakilere. Bir tarafında kızı, diğer tarafında eşi.
Çok gün geçti. Çok çay...
Tablonun üstünden çok da toz...
Gelmedi.
günlerdençokönce//Davi
YORUMLAR
bu tabloda karakterler çok güzel çizilmiş.İşin en şaşılacak yanı bu tabloyu çizerken ressam bariz üstünden defalarca geçilen çizgiler kullanmadan yapmış bunu.
Gölgelerle, yansımalarla, ışıklarla yapmış ...anlatımını...minik ayrıntılardan bütüne ermeyi hedeflemiş sayın yazar.Arada ki mesafede okuruna düşünme ve yorumlama hakkını vermiş.Bu hak en çok gizemli bir şekilde sonlanan finalde hepsinden daha çok verilmiş.
Sadece görünen miydi tabloda anlatılmak istenen hayır elbette...görünenin arkasında da pek çok şey anlatmış gösterilenlerin ardına saklananlar içinde...
Çok beğendim kısaca.Aslında sevgiye, vefaya, dostluğa ve bir hayatın yok oluşuna sevk eden psiko değerlendirmelere kadar çok şey anlatılabilir bu eser için. Hepsi yerli yerinde ve gerektiği kadar abartılmadan kullanılmış.Etkileyiciydi gerçekten.
Kutlarım değerli eserinizi.Paylaşım için teşekkürler.Sevgiyle.
Göz kırpmaların sorgulandığı hemen girişteki tahlil, denemenin gidişatı ve kalitesi hakkında fikir veriyor zaten. İşte benim de en çok beğendiğim tarz bu... Yazar olayların akışından fazla detayların sorgusunu ve analizini yapmalı ki; okurun kazancı olsun. Zaten bunu her yazınızda yapmaktasınız siz ve o nedenle yazılarınız bir başka güzel her daim.
Gelişme ve sonuçta da aynı sorgulama ve tahliller devam etmekte... Kişinin acelesi olmasının çaycıya olan etkisi günlük hayatın parçası olsa bile flaş bir darbeyle etkili hale sokulmuş. Hele sonuç kısmındaki unutmak ve vefa duyguları....
Her yazınıza uğrasam da uzun bir ara verdiğim için istesem bile yorum yazamamıştım. Bu denemeye kısmetmiş...
Nice güzel çalışmalarınıza diyorum...
Saygılar...
Çok güzel..çok.
Güldüm,geçen hafta bizim blokta çok yaramaz bir çocuk var.Bir yaşlı adam ile asansöre girince adama "Torununuz mu?" dedim.
"Oğlum" dedi,"Fekkat vallahi çoook yaramazdir"
Bir de değerli Davi benim bir fotoğrafım var 23 Nisan 1975 bayramda şiir okurken .O resmin arka fonunda iki kolu kesik bir adam cigara içiyor.
Balıkçıymış,dinamit atarken elinde patlamış.
Gemiciymiş gemi batmış elleri sıkışmış demir kapıda kesip kurtarmışlar.
Doğuştan yokmuş dediler bir de.Üç hikaye anlattılar onun hakkında.
Sonra torunuyla lisede karşı sınıflardaydık.Güzel kızdı adını unuttum.
Gemisi batmış.Kapalı kalmış kamarasında son anda kurtulmuş.Kapalı yerde kalamıyor.Balkonda geçiyor ömrü demişti torunu.Kollarını da balık avlamak için dinamit atarken elinde patlayınca kaybetmiş.
Yıllar önce vefat etti.
Hikayesi kaldı.
Torunu evlendi.
tebrik ederim ..
Selam ile.
Önce; değerli seçki üyelerimize teşekkür etmek isterim ki, yazmış olduğum birkaç satırlık denememi, sizlerin karşısına "Günün seçkisi" olarak çıkarıp, daha çok okunmasını sağladıkları için.
Sonra; bana hep sorarlar, bu kadar ilham nereden? Onlara sadece şunu söylerim:
Gözlerim ve kulaklarım.
Çünkü emin olun benim yazmış olduğum hiç bir öykü, deneme, makale gerçek dışı değildir. Belki üç beş kurgu vardır, onlar da ya isimler, ya da mekanlardır. O kurguların da olması gerekir.
Okuyan, okumayan tüm üyelerimize Teşekkürlerimle.
Bu sayfaya nereden, nasıl geldiğimi bilemiyorum sözün doğrusu.
Ama,
tanıdık, en azından Edebiyat Defteri'nde bulunduğum kısa sürede tanıdığım nicklerden biri ile karşılaşmak hem şaşırttı beni hem sevindirdi.
Şiir konusunda pek becerim yoktur ama, hikayeye iş geldi mi, çok okur, fırsat buldukça da yazarım.
Bu hikayeyi de, en az yazarının şiirleri kadar ilgi ile okudum.
Gerçekten güzeldi.
Az buçuk ta resim sanatı ile ilgim var.
O nedenle katmerli zevk oldu benimkisi...
Elinize sağlık...