- 506 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TURHAN SELÇUK
Karikatür’ün PİCASSO’su
TURHAN SELÇUK
Cumhuriyet Gazetesi’nin eski imtiyaz sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk ve kardeşi dünyaca ünlü karikatürist, Cumhuriyet çizeri Turhan Selçuk, ölümlerinin 3. yıl dönümünde yarın Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi Çilehane mevkisindeki mezarları başında anılacak
"Yazıdan önce çizgi vardı... söz çizginin!.." diyerek, şairlerin ve yazarların sayfalar dolusu yazarak anlattıklarını bir iki çizgiyle anlatan usta çizerlerimizden "karikatürümüzün Picasso’su" Turhan Selçuk, yapıtlarıyla Berlin’de.
2005 yılında Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman’ın himayesi altında, İstanbul ile Berlin Belediye Başkanı Klaus Wowereit’ın işbirliği sonucu kurulan "Türkische Kunst Verbindet" (Türk Sanatı İletişim Sağlıyor) derneğinin organize ettiği "Jenseits Der Propaganda" adlı karikatür sergisi, usta karikatürcümüz Turhan Selçuk’un son 65 yılda çizmiş olduğu grafik-humor türü yapıtlarından oluşuyor. Sergi, 23 Mart - 7 Mayıs tarihleri arasında Friedrichstr. 134 adresindeki Art Center resim galerisinde görülebilir.
Turhan Selçuk, 1922 Milas doğumlu. Yani 84 yaşında. Basın toplantısı süresince kendisini nefes almadan dinledim. Daha sonra sergide yer alan eserlerini teker teker inceledim. Bir ara sergiyi gezerken yan yana geldik..."Son 65 yıldan bu yana çizdiklerimden seçtiğim örnekleri getirdim" dedi. " ... Fakat, 65 yıl önce çizmiş olduklarınız hala güncelliğini koruyor..." dedim.
"... Demek ki, Türkiye, hala benim çizmeye başladığım yerde!.." dedi.
İlk karikatürleri 1941’de Adana’da Türk Sözü, İstanbul’da Kırmızı Beyaz ve Şut’ta yayımlanmış. 1948’de Şaka, Akbaba, Tasfir ve Aydede dergilerinin kadrolarında çalışmış. ABD’li karikatürcü Saul Steınberg’in "çizgiyle mizah" anlayışını benimsemiş. 1951’de ilk sergisini açmış. 1952’de kardeşi İlhan Selçuk’la 41 Buçuk adlı mizah dergisini, 1953’te de Karikatür’ü yayımlamış. 1954 yılında Milliyet’e başlayan Turhan Selçuk, "Abdülcanbaz" adlı ünlü çizgi romanıyla ünlenmiş. Çeşitli yıllarda sergiler açmış olan karikatür ustası, 1972’de Cumhuriyet gazetesinde çizmeye devam etmiş. 1980’de tekrar Milliyet’e döndüyse de halen Cumhuriyet gazetesinde çizmektedir.
1992’de 13. kişisel sergisiyle 50. sanat yılını kutladı. "İnsan Hakları" adını taşıyan bir karikatür sergisi, birçok kentte (Strasburg, İzmir, 1992; Nürnberg, Dortmund, Duisburg, Mannheim, Münih, 1993; Leipzig, Üsküp, Lefkoşe, 1994; Frankfurt, 1995) açıldı.
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin Gazetecilik Başarı Armağanı Yarışması’nda 1955’te Birincilik Ödülü’nü, 1983, 1986, 1987, 1989 ve 1990’da Başarı Ödüllerini; İtalya’da Uluslararası Bordighera Karikatür Yarışması’nda 1956 yılında Altın Palmiye ile Aero Club Gümüş Kupası’nı 1962 Gümüş Hurma’yı; 1970’te İtalya’da Ippocampo-Vasto Karikatür Festivali’nde Ippo Campo Ödülü’nü kazandı. Yapıtları ABD, Kanada, İtalya, Bulgaristan, İsviçre ve Polonya’da karikatür müzelerine alındı. 1992’de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin Onursal Bilim Doktoru ünvanına, 1997 yılında da Anadolu Üniversitesi Fahri Doktora ünvanına layık görüldü.
Konuşması da tıpkı çizdiği karikatürler gibi...
Sanki konuşurken de karikatür çizer gibi konuşuyor; kısa, öz fakat anlamlı!..
Ne boşa çizilmiş bir çizgi, ne de boşa söylenmiş bir cümle!..
Emre Kongar, internetteki sitesinde şunları yazmış usta karikatürcümüz Turhan Seçuk için:
"Turhan Selçuk, ince ve keskin bir zekayı, büyük bir kültür birikimini, son derece çarpıcı bir çizgi yeteneğini, gerçek bir yurtseverlik ve çağdaşlıkla yoğurmuş bir sanatçı... Sadece genel anlamdaki insanı ve insanlığı irdelemekle yetinmeyen, Türk insanını ve Türkiye’yi de tüm bir insanlık tarihinin ve insanlık ailesinin içindeki yerine oturtan, güncel, tarihsel, toplumsal ve evrensel çelişkileri vurgulayan, hemen hemen bütün yapıtları klasikleşmiş bir sanatçı Turhan Selçuk..."
Ben Hz. İsa karikatürlerini 1970’de çizdim...
Benim 30-40 yıl önce bazı yabancı dergilerde Hz. İsa ile ilgili çizdiğim karikatürlerimin, bugünün Hz Muhammed karikatürleri ile bir ilgisi yok. 18.8.1970 yılında Akşam Gazetesi için çizdiğim Hz. İsa karikatürlerimi sanki yeni çizmiş gibi gösterilip; Danimarka’da yayımlanan Hz. Muhammed karikatürlerine bir yanıt olarak çizmişim gibi gösterildi. Yani benim 36 yıl önce çizdiğim Hz. İsa karikatürlerini, Hz. Muhammed için çizilen karikatürlere intikam için çizdiğimi sanmışlar.
Hz. Muhammed karikatürü ve heykeli yapmak 1500 yıldan beri yasak!..
Hz. İsa’nın ve Meryem’in resimlerini, karikatürlerini ve heykellerini yapmak Avrupa’da çok doğal. Fakat İslam’da Hz. Muhammed’in karikatürlerini ve heykelini yapmak 1500 yıldan beri yasak. Alman, İngiliz ve Fransız çizerleri Hz. İsa karikatürleri çiziyorlardı. Ben de sakınca görmedim. Benim bu çizimlerimde hakaret yok. Bu çizgilerimin içinde çok humor-mizah var. Olaya tamamıyle mizahi yönden bakmak lazım.
2004 yılında "İsa yeryüzüne geri dönüyor" diye bir haber çıkmıştı. Ben de uçan daireye otostop yapan İsa karikatürü çizmiştim. Hiç te tepki görmedim.
Danimarka’daki karikatürler yersiz ve zamansızdı!..
Danimarka’daki gazeteden Hz. Muhammed karikatürleri için şöyle dediler:
"Biz önce profesyonel karikatüristlerden Hz. Muhammed karitürleri çizmelerini istedik; kabul eden olmadı. Biz de amatör karikatüristlere çizdirdik."
Bence yersiz ve zamansız çizilen karikatürlerdi. Çünkü ben, Arap ve İslam ülkelerini tanıyorum. Ne düşüneceklerini, nasıl tepki göstereceklerini tahmin edebiliyorum.
"Medeniyetler çatışması"na dönüştü...
Zaman zaman Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında "Medeniyetler Arası Buluşma" adı altında bir takım toplantılar yapılıyordu. Bu karikatürlerden sonra bu toplantılar "Medeniyetler Arası Çatışma"ya dönüştü.
Karikatür sanatının tarihçesi... önce çizgi vardı...
Karikatür, Rönesansla birlikte doğmuş bir sanattır. İlk yıllarında hayvan başlı insan resimleri çiziliyordu. Ve bunların adı da "kari kari" idi. İtalyanca "hücum" etmek anlamına geliyordu. Karikatürün kökeninde hücum etmek, alay etmek ve eleştirmek vardır. Karikatür 1940 ve 1950’lerden sonra usta sanatçıların elinde gelişerek sanat haline dönüşüyor. Ve "karikatür sanat mıdır? değil midir?" tartışmaları sona eriyor. Karikatür yazıdan arınıyor ve grafik-humor tanımına uyumlu karikatürler çiziliyor. Karikatür okunacak bir sanattır. Çizgileri okumak lazım. Mizah çizgilerin içindedir, çizgilerin deviniminde olması gerekiyor. Mağaralardaki ilk insanlar yaşantılarını çizgilerle anlatmışlardır. Ben diyorum ki; Yazıdan önce çizgi vardı...
Karikatür okunabilir bir sanattır...
Mısır alfabesi resimlerden oluşur. Çin’de karikatüre meraklı diplomat bir dostum vardı. Çin alfabesi için "bunlar resme benziyor" dediğimde "evet" diyerek, Çin alfabesinden bir harf çizdi. Bana "neye benziyor?" diye sordu. "Ağaca benziyor" dedim. "Evet, bu ağaçtır ve ağaç diye okunur" dedi. Yanına aynı harften bir tane daha çizdi. "Bu nedir?" diye sordu."Ağaçlar çoğaldı, herhalde orman olacak" dediğimde "Evet, bildin bu da orman olarak okunur" cevabını verdi.
İşte ben, karikatürü böyle okunabilir diye tanımlıyorum. Sergilerim Avrupa ülkelerinden Güney Afrikaya kadar uzanan ülkelerde sergilendi. Sergilerimdeki karikatürlerim her ırktan ve dinden insanlar tarafından kolaylıkla okundular ve anlaşıldılar.
Tayyip Erdoğan’ın karikatürlerini çiziyorum...fakat...
Ben Tayyip Erdoğan’ın karikatürlerini sık sık çiziyorum. Dava açtığı diğer karikatüristlerin çizdikleri karikatürlerden daha sert karikatürlerini çiziyorum. Fakat nedense bana şimdiye kadar hiç dava açmadı. Bu çok garip bir durum.
Türkiye’de karikatür çizmek çok tehlikeli...
Avrupalı meslektaşlarım bana "Türkiye’de karikatür çizmek tehlikeli" diyorlar. Geçmişimde ağır ceza mahkemelerine çok çıktım. Kaburga kemiğim de kırıktır bu yüzden. Kış aylarında devamlı sızlar. Bunları yaşadım ve gördüm. Komik bir örneğini anlatayım: Çizdiğim bir karikatürümden dolayı bana Ankara’dan dava açılmak isteniyor. İstanbul Basın Savcılığı’na çağrılmıştım. Gittiğimde savcı odasında uyukluyordu. Kapısını tıklattım ve içeri girdim. Başını kaldırdı ve "Hoşgeldiniz Turhan Bey" dedi. "Ankara’dan emir geldi çizdiğiniz bir karikatür için hakkınızda tahkikat açacağız" dedi. Masanın üstünde de söz konusu karikatürüm duruyordu. Çok şişman bir adam tartının üstüne çıkmış. Tartı ise "sıfır"ı gösteriyor. Ona "tartının üstündeki kişi sizin tahmin ettiğiniz kişi değil" dediğimde; yüzüme gülerek baktı ve "Nasıl olamaz, şişman ve "sıfır"ı gösteriyor. Kişi de tıpatıp o kişiye uyuyor" dedi. Yüzündeki tebessüme ben de tebessümle karşılık verdim. Savcı aydın bir insandı. Bana şunu söyledi:
"Turhan Bey, bana müsaade edin de sizin savunmanızı ben yapayım". Savcılar böyle durumların yasal inceliklerini bildikleri için ben de müsaade ettim. Bir yazı yazıp Ankara’ya gönderdi ve ben ağır cezaya çıkmaktan kurtuldum.
Karikatür, çok renkli, çok ilgilenilen, hem kızılan hem de sevilen bir sanat dalıdır.
Karikatüre karikatürle cevap verilmeliydi!..
Danimarka’daki çizilen Muhammed karikatürlerine şiddetle cevap vermeği uygun görmüyorum. Sonsuz fikir özgürlüğü taraftarıyım. Karikatür çizilmiş; "fikir özgürlüğü" deniliyor... çizilen o karikatürlere karşı ya ben de oturur karikatür çizerdim, ya da yazı yazardım!.. Yani "eleştiriye eleştiriyle cevap" verirdim!.. Bu kadar da insan ölmezdi. İnsanları öldürmek, yürüyüşler yapmak bence yanlış!.. Eleştirye eleştiriyle cevap vermeli, öldürerek, yok ederek değil!..
Ben Hz. Muhammed karikatürü hiç çizmedim...
Şimdiye değin Hz. Muhammed karikatürü çizmedim. Çünkü İslam ülkelerinde çok hassas bir konu. Ancak Avrupa’da bu hassasiyete daha toleranslı davranılıyor. Ben, din konularını çok işleyen bir karikatüristim. Çizgi romanım Abdülcanbaz’da bu yanlış inançlara karşı çok eleştirim mevcut. Din tüccarları Türkiye’de çok mevcut. Onları bu romanımda çok sert bir dille eleştiririm. Karikatür zaten bir eleştiri sanatıdır. Bana göre Türkiye’de karşıdevrim çalıştırılıyor; mesafe kazandırılıyor. Ben de bir karikatürist olarak tüm bunların karşısındayım.
Siyasi ve toplumsal karikatürler çizmekteyim...
Karikatüristler sert eleştirmenler olsa da hepsi barışçı insandırlar. Dünyada diplomatların yerine karikatüristler olsa idi, dünyada daha çok barış olurdu kanısındayım. Karikatür, hem siyasi hem toplumsal hem de mizah; bunların hepsini bir araya getirebilen bir sanat dalıdır. Ben daha çok siyasi ve toplumsal karikatürler çiziyorum. Örneğin "türban" karşıdevrimin simgesi haline geldi. En çok onları çiziyorum. Karşıdevrim Türkiye’de örgütlenmekte. Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyete karşı bütün önlemleri alıyorlar. Büyük bir tehlike; önlenmesi lazım. Ben devamlı bunları çiziyorum; yine de anlamıyorlar!..
ADEM DURSUN
YORUMLAR
Çok beğenerek okudum.
Zekasıyla, kalemiyle ülkemizin takdir-i şayan sanatçılarından biridir Turhan Selçuk...
Ne mutlu bizim topraklarımızdan böyle bir sanat adamı çıkmış, adını bütün dünyaya duyurmuş. Ayakta alkışlamalıyız kendisini.
Karikatürlerine gelince: Sanattır bu. Dövüş de bir sanattır, neden kimse kızmıyor?
Saygıyla.
Anlamak güzel şey. Çizgileri göremiyorum belki ya, içlerinden neler geçtiğini anlayabiliyorum. Yaşlanıyoruz hepimiz. Fakat boş bir valiz gibi değil, dopdolu yaşayıp yaşlanmak gerektiğini sezinliyorum yazılarınızı okurken. Ölüm için değil, yarın için yaşlanmak gerekiyor galiba. Yarına bırakıp devrederek. İyiki yazıyorsunuz.