- 1598 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MAZLUM KİPER
GEÇMİŞ OLSUN...
Şehir Tiyatroları’nın bahçesinde büyüyen oyuncu ve yönetmen
MAZLUM KİPER
....
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları - Theater An Der Ruhr işbirliği sonucu, 28 Ekim - 7 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirdiği Almanya turnesinin son durağı Berlin idi. Bu işbirliği çerçevesinde Theater An Der Ruhr’un genel sanat yönetmeni Roberto Ciulli’nin yönettiği, Georg Büchner’in yazdığı "Danton’un Ölümü" adlı oyun, sırasıyla Bochum, Mühlheim, Hamburg ve Berlin’de sergilendi.
Oyunu sergileyen oyuncuların dışında, bir süredir bazı tartışmaların yaşandığı İstanbul Şehir Tiyatroları’na 2005’in başında Genel Sanat Yönetmenliğine atanan, ancak 2006’nın Mart’ında tekrar görevinden alınan Mazlum Kiper’de vardı.
Gerek kendisiyle, gerekse diğer sanatçılarla yaptığım sohbetlerimde; kendilerine gösterilen yoğun ilgiden çok duygulandıklarını ve bundan sonra da Berliner Ensemble ile anlaşmaya varılırsa her ay Berlin’de birkaç gün Türk seyircisiyle buluşacaklarını belirtmişlerdi. Ve ben, bu güzel olayı dergimiz Merhaba’da
"Tiyatroseverlere müjde! İstanbul Şehir Tiyatroları Berliner Ensemble’de şubesini açıyor!.."
başlığı altında Berlinli tiyatroseverlere müjdelemiştim. Fakat, maalesef, gerek bizlerin, gerekse sanatçılarımızın hevesi kursağında kaldı. Çünkü yine eski görevine mahkeme kararıyla atanan Nurullah Tuncer, ilk iş olarak ta Mazlum Kiper’in birçok olumlu projelerini ve en önemlisi de yurtdışındaki devlet tiyatrolarıyla kurduğu iş birliği anlaşmalarını iptal etti.
Mazlum Kiper, baba tarafından İstanbul Şehir Tiyatrolu. Babası Müfit Kiper, tam 75 yıl önce; 1931’den başlayarak İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda, "Mucize" oyunuyla sahneye çıkmış ve sanat yaşamı boyunca, 1974 yılında, bir trafik kazasında ölünceye kadar devamlı İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda 100’ü aşkın oyunda oynamış.
Berlin’deki Berliner Ensemble’de sergilenen "Danton’un Ölümü"nden sonra sahnede ve kuliste sohbet ettik. Kendisini son zamanlarda her cuma günü Kanal D’de severek izlediğim "Yabancı Damat" dizisindeki başarılı "Stavros" rolünden dolayı tebrik ederek başladık sohbetimize:
Yunanlılarla Türkleri birbirine daha da yaklaştıran bir dizi...
"Yabancı Damat" bir fenomen. Böyle çok ilgi göreceğini hiç düşünmemiştik. Yunanlılarla Türkleri bu anlamda bir araya getirebilecek daha güzel bir şey olmadı. Bu sadece benim görüşüm değil; Yunanlıların ünlü besteci ve şarkıcısı Mikis Theodorakis bile doğum günü için davet ettiği "Yabancı Damat" dizisinin gençlerini yanına çağırıp onlara "yıllardır ben Türklerle Yunanlılar arasında dostluk kurmayı başaramadım. Ancak ’Yabancı Damat’ bunu bir senede başardı!.." dedi. Türkiye’ye gelen Yunanlı bir televizyon muhabiri ise bana "Biliyor musunuz, siz Yunanistan’a unuttuğu bir şeyi hatırlattınız; babalığı!.. Çünkü Yunanistan, böyle bir baba olduğunu unutmuştu. Babalık, sizin sayenizde yeniden konuşulmaya ve hatırlanmaya başlandı!.." dedi.
İst. Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın yurtdışına açılması...
Ben, İstanbul Şehir Tıyatroları’na Nurullah Tuncer’in yerine Genel Sanat Yönetmeni olarak atanalı 11 ay oldu. Bu kısa sürede istediklerimi yapma gayreti içindeyim. En önemlilerinden birini de; Almanya’nın beş şehrine yaptığımız turne ile gerçekleştirdik. Hayalimde her zaman Berliner Ensemble’de bir gün ya kendimin ya da tiyatromun sahne almasıydı. O da bugün Berlin’de gerçekleşti. Çok hoş ve onurlandırıcı bir şey. Ayrıca bunu "Danton’un Ölümü" gibi çok değerli bir Alman yazarının eseriyle yapmış olmamız da çok önemli.
"Danton’un Ölümü"nün önemi...
Fransız Devrimi’ne ait bu eser, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da çok önemli rol oynamıştır. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik belgileri bizim için de çok önem taşıyor. Bence bugün Avrupa için daha da büyük önem taşıyor. 1789’dan bu yana ne kadar gerçekleşti? Şu anda Paris’te olan olaylar neyi simgeliyor? Almanya’da da kuşkusuz birçok olaylar oldu. Bir taraftan Avrupa Birliği diyoruz, diğer taraftan hem din, hem dil, hem de ırk ayrımı yapılıyor!.. Ondan sonra da Türkiye Cumhuriyeti, ırk ayrımı yapmakla suçlanıyor. İnsanlar ilk önce kendileri aynaya bakmalılar ve "Biz ne kadarını gerçekleştiriyoruz?" diye sormalılar.
Berlinli Türklere müjdem var!..
Ben, 1988-89 yılları arasında Berlin’de çalışmıştım. Berlin’de 200 bin kadar Türk yaşıyor. Vatandaşlarıma bir müjda vermek istiyorum: Berline Ensemble Müdürü Klaus Bergman ile anlaşabilirsek, her ay 5 gün yeni bir oyunumuzu burada sergilemek istiyoruz. Yani, Berliner Ensemble, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Berlin’de bir şubesi haline gelecek!... Biz, zaten İstanbul’da 6-7 değişik sahnelerde oyunlarımızı turne çapında bir çalışmayla sahneliyoruz. Berliner Ensemble de 8. sahnemiz olacak. Ayda 5 gün çarşamba’dan pazar’a Berlin’de Alman ve Türk vatandaşlarımıza sergileyeceğiz...
75 yıldır ailece İstanbul Şehir Tiyatroları’nın içindeyiz...
Babam, Müfit Kiper, 1931 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda başladı, 1974 yılında ölünceye kadar da hep sahnedeydi. Ben, Şehir Tiyatroları’nın bahçesinde büyüdüm. 1964 yılında Shakespear’in 400. doğum yıldönümü dolayısıyla birkaç oyun sahnelenecekti. Oyuncuya ihtiyaç olmuştu. Bana da sordular, kabul ettim. Yani 1964 yılında "alaylı" olarak tiyatroya başlamış oldum. İlk oynadığım Romeo Jüliet’te Burçin Oralaoğlu, Sibel Göksel, Yalçın Boratap, Kamuran Usluer, Samiye Hün... gibi değerli sanatçılarımızla oynadım.
Tiyatro eğitimimi İsveç’te aldım...
1969 yılında tiyatro bilgimi artırmak için Şehir Tiyatrosu’ndan izin alıp İsveç’e gittim. İsveç’te oyunculuk ve reji eğitimi aldım. Orada tiyatro grupları kurdum. Tiyatro, televizyon, sinema ve reklam çalışmaları yaptım. 1986 yılında o zamanın Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün, "Gelebilirsen Türkiye’ye gel, sevinirim, ihtiyacımız var" diyerek, beni Türkiye’ye davet etti. Ancak 1988-89’da Berliner Ensemble’daki çalışmamı tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönebildim.
Engellilerle tiyatro çalışma projem...
İsveç Devlet Tiyatrosu’nda engellilerle tiyatro çalışmalarım olmuştu. Neden onlarla da bildiğimiz tiyatro oyunlarını işaret diliyle oynamayalım!..
Bunu Türkiye’de de niçin başlatmayalım!..
Tiyatromuzun içinde bu çalışmayla ilgili bir bölüm -tabii başta sağır ve dilsizler olmak üzere- kurmak istiyorum. Çok yakın arkadaşlarımla birlikte ön çalışmalara başladık. Sadece istemekle olmuyor; bu dili bilen uzman elemanlara ihtiyacımız var.
Sahneyi ve oynamayı özledim...
Günün birinde tekrar sahneye dönmek istiyorum; sahneyi ve oynamayı özledim. Ancak şimdilik Genel Sanat Yönetmeniyim. Bu işlerimi kolayladıktan sonra sahneye çıkmak istiyorum. Çünkü oyunculuk benim ilk göz ağrım; onu bırakamam...
ADEM DURSUN