- 1667 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Şikâyetim Var Atam…
Bu ülkede sevilmesi mecbur kılınan ancak sevgisi bu denli itibarsızlaştırılan ne yazık ki bir tek SEN oldun Ata’m…
Biz Trablusgarp’ta, Çanakkale’de, Anafartalar’da tanıdık bildik, sevdik seni… ”Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” demiştin…O yüzden tüm teferruatları kaldırdık bu günlerde rafa, inancın olsun ki vatan diyor aklı selim her kafa..
Amasya’da bize ““Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.” diye yapacaklarımızı işaret etmiştin..Sen yürümüştün on binler, yüz binler düşmüştü peşin sıra..Din uğruna vatan uğruna…Askerini azmini inancını tarif etmiştin bir kitabe üzerinde nakşedilmiş Çanakkale’de anlatıyordun;
“"Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. Yirmi düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."
Evet, o yüksek ruha bu gün neler neler oldu anlatsam, benim gibi biliyorum senin de için yanar be Atam…
Ah Atam, bu gün sarhoş kadehlerinin fon dibinde “şerefine” içilen sen oldun Atam.. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” derken, Halkçılık ilkesi ile bu sözü pekiştirmiş “Egemenlik bir zümre ya da ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir.” Demiştin ya, şimdi gel gör aydınım, sanatçıyım, paralıyım bu millet aptal diye ortaya düşenler halkın eline zar zor geçmiş demokrasinin de simsarı oldular Atam…
Ülkemizi ulaştırmalarını istediğin muasır medeniyetler seviyesini hedef olarak belletiğin o gençler var ya, ilkelerini ilkelleştirmekle meşguller Atam… Ne cumhuriyet, ne devletin, ne milletin çıkarları ne de milli itibar umurlarında değil. Yapılan her yeniliğe karşılar. Ülkenin kalkınmasına tahammülleri yok..Tam da tarif ettiğin gibi gaflet delalet hatta hıyanet içindeler… Ama sorsan onlara, onlar da ATATÜRKÇÜler Atam!
Sen Atam on yılda on milyon gence övgülerle marşlar yazdırırken seksen yıldır bir karış yol almamakla kalmadı, bu marşı yüzleri kızarmadan söylerken üzerinde yürüdükleri kaldırımları bile söktüler.Hatta halkın iradesine karşı o güvendiğin gençliğin yağmada talandaydı Atam...
İsimlerinin başına TC, sıfatlarına da Atatürkçü dediler yeminle söylüyorum bira şişeleri ile TC yazıp senin eserine ne denli sahip çıktıklarını da cümle aleme gösterdiler.. Bayraklara resmini bastılar ellerine alıp meydanlara döküldüler. Zeki, çevik ve ahlaklı olmalarını öğütlediğin o sportmen taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler milletin malını da yaktılar, yıktılar… Yetmedi küfrün bini bir paraya ahlak konusundaki yoksulluk seviyelerini de ortaya koydular Atam
“"Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa."
Öyle bir analar var ki artık Atam, ah bir görsen için yanar nerde o oğlunu kınalayıp vatana kurban ol diye gönderen analar… Nerede, Elini öpen oğlunu bağrına basan ve “Bak son yongam sensin. Eğer, minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun. Öl de köye dönme. Haydi oğul! Allah yolunu açık etsin” diyen analar…
Şimdi yattığın yerden kalkıp bir baksan ne analar var… Maşallah(!) çok yüksek vasıflılar… Teknolojiyi iyi kullanıyor gençleri sokaklara döküyorlar… Yetmiyor hırslarını alamayınca elinde taş sapan yüzlerinde bir perde sokaklara dökülüyorlar görmelisin sanki dişi amazonlar… Gençleri kandırıp vurdurup kırdırtıyorlar ama yine de o kinlerini hırslarını tüketemiyorlar… Saklanma zamanı gelince oğluna kızına navigasyon olup emniyetten kaçmaları için yön bile tarif ediyorlar görmelisin çok donanımlılar be Atam… Sana nasıl anlatsam nasıl tarif etsem bilemiyorum ama emin ol Atam Anadolu, hala Ana/dolu… Ne oldu ise şu burjuva kesimde analara bir haller oldu…
Öyle çok şey var ki Atam düne kadar Kürt – Ermeni ideolojisine hizmet eden TV kanalları artık Atatürkçüye, Atatürkçülüğünü ispat için, içinde senin resmin de olan seti pazarlıyor peçeli düşmanın elinde kapitalizme malzeme de oldun Atam.
Bu gün koca koca mağazaları olan bu milletin emeği ile kalkınan hatta bir ara yeni demokrasi diye bir harekete öncü olan bir konuşmasında "Muhammed’i, Atatürk’ü, Özal’ı ve Marks’ı referans almayalım." Diyerek halka kendince bir yol tarif eden; halkın da onu referans almaması üzerine siyaset sahnesinden bir zamanlar silinen iş adamı da, şu günlerde ATATÜRKÇÜYÜM diyene kılavuz oldu Atam...
Memlekette ne sorun ya da sorunsuzluk varsa Allah diyenin karşısına da, Din diyene de samimiyete de samimiyetsizliğe de hatta Yaradılışa haşa sebep seni dediler Atam..
"Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz. Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." Demiş ve ’O, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. O’nun izinden bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür’ “ diye ilave etmiştin ya, inan laiklik tanımının ardına sığınıp seni Allah ve o güzel peygamberle bile yarıştırdılar Atam…
Bayrağa, deftere, arabanın kaputuna, parklara,okullara, sokaklara, bahçelere, kitaba, duvara derneklere, sosyal faaliyetlere, pencereye, tişörte, halıdaki desene, resmi yere resmiyetsize heykelini dikip, resmini ya da imzanı bastılar Atam..kime kızdılarsa cıss “Atatürk” dediler ama seni hiç mi hiç öğrenmek istemediler….Atam dediler de Atam demekten öte gidemediler ….
Bilesin şikâyetim var Atam…
perihan kılıç
YORUMLAR
Hâl-i Pür-Melâl´imizi; Ne Güzel Malûm-u İlâm ve Tasvir Etmişsiniz..!
(Kelimenin tam Anlamıyla) Eksiksiz, Katkısız, Can Sıkıcı, Can Yakıcı, Utanç Verici, İç Karartıcı, Dertli, Acıklı DURUM’umuzu ne güzel dile getirmişsiniz..! Dîl’e getirmişsiniz..!
Sizi Dîl’den Tebrik Ediyorum..! Gönlünüze Sağlık Perihan Hanım..!
Gençler için bir Lügâtçe eklemek gerekirse eğer;
Hâl-i Pür-Melâl:
1. Bir şeyin can sıkıcı, dertli ve biraz da utanılması gereken durumunu ifade etmek, gözler önüne sermek için kullanılır. (Uludağ Sözlük)
2. Durum. acıklı, iç karartıcı vaziyet. daha üzüntülü, daha negatif durumu temsil eder. yeni türkçede tam bir karşılığı yoktur. (İtü sözlük)
3. Hüzünlü, acıklı durum. (Ekşi sözlük)
4. Keder, üzüntü ve can sıkıntısı içinde boğulmuş olma hali. (Medya Sözlük)
Malûm-u ilâm etmek: Bilineni Bildirmek, Bilinenleri Yeniden Düşünmek.
Tasvir Etmek: Resmini Çizmek, (Günümüzün Deyimiyle) Fotoğrafınızı Çekmek.