- 489 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sevda Ruletini Kaybettik
Kıyılarımızın boş kumullarında yağmur altında dolaşmayı düşledikçe biz
Ne kadar istemesek de, inkar etsek de, bir gün her şey geçip gidecekti işte
Bir sevdanın ruletini çevirdikçe kanadı yüreğimiz, koptu birbirinden ellerimiz
Bedenimizdeki aşk telaşıyla, yüreğimizdeki kıyım ateşlerine attık kendimizi
Sapandan çıkan bir taş misali patladı öfkemiz sürüklendiğimiz aşkın nefesinden. Çığlık çığlığa aktığımız gecelerde hırçınlıklarımızı dayattık yüreğimize. Nedensiz taşlaşmalarla bıçkın düşünüşlerde ayrıldık, göğün en mavi denizlerinde olta atarak sevdamızın töresine karşı durduk. Suçumuzun sorgu mendillerini kurutmadan kan düşürdük yüreğe, can biçtik kalbimizdeki dileğe ve helalleşmesiz, duldasız yıldızları kendimize mesken seçtik.
Kabuk bağlayamayan bin bir yaramızdan köprüler kurup, geniş alınlarımızdaki parlaklığa utançlar sıvayarak uykusuzluklar diledik birbirimize. Bedenimizdeki aşk telaşıyla, yüreğimizdeki kıyım ateşine attık kendimizi, dokunmasız kalışlarla. Yörüngemizde bizi çevreleyen bütün rüzgarlarda, hışırdamaktan bitap düşen tüm sarı yapraklarda kalabalıklarda bile bulmak isterken resmimizi, yüzümüzde tüm haşmetiyle uyuyan bir şehri uyandırıp gündelik telaşların böğründe saklanmalara durduk.
Ne kadar istemesek de, ne kadar inkar etsek de, bir gün her şey geçip gidecekti işte. Saçlarımızda unuttuğumuz ışık gülümseyişlerinin boz bulanık hüzünlerinde bitecekti her sonsuz bekleyiş. Yüreğimizin birbirine her vuruşunu da unutacak, dinlediğimiz acılı, ağrılı şarkıların ağıt sarılışlarında yeni sonlar dileyecektik kendimize. Kıyılarımızın boş kumullarında yağmur altında dolaşmayı düşledikçe, gelgitlerimizin sabırsız beklentilerinde yoktan sebeplerle dalaşmayı seçtikçe biz, eylül’ün sirenlerini yüreğimizde hissedecektik.
Olsa, bir bakışına, bir gülüşüne ve gizli gizli süzüşüne şiirler dizmiştim, çocuksu heveslerle. Menzil koşuşturmacalarımızda, iki kişilik sinema localarında biz birbirimizi izler, anlamını asla yapamadığımız bir filmin finalinde yeni başlangıçlarla tutardık ellerimizi. Öpüşlerimizle yeni karakterler yaratır, bize bir kez bile görünmeyen figüran sonların yakasından tutarak hışımla karanlıklara atardık.
Yüzümüze vuran her dalganın bembeyaz köpüklerinden geleceğimizi ısmarlardık kötü falcılara. Cehennem yalnızlıklardan çaldığımız sevdamızın tanrılarına diz çökmeden yaşamayı öğrenmiş, günlerce yolculuk ettiğimiz çürük teknelerin kamarasında birbirimiz için günlükler tutmuştuk. Oysa ki, ilençler peşimizdeydi. Bu aşkın seyir defteri yaşanmışlıklardan kurulu olsa da, hep konuşmaktan uzak kaldığımız koylarda ayrılığa sürükleniyorduk. Sulara batıp çıkmaktan küflenmiş demirimiz bile bedenimizi acıtır olmuştu.
Yine de her sevişmemizde korkunun saçlarını okşayarak dolaştık bedenimizde. Berrak ırmaklarımızın üzerine düşen yıldızları toplardık utançsız. Her savunmasızlığımızda, her ayrılığın hüznünde yoklardık yüreklerimizi. Kaç küllükte, kaç izmarit bıraktık duman yalnızlığın, her sonlardan yeni başlangıçlar çıkardık kaç kez biz. Şiir intiharlarımızın parlak vuruşlarında kayaları işledik, bütün sorguları aşkımızla dişledik ve acılarla boğuşarak biz bu aşkın mendilini işledik.
Biz ki, nice acıların, nice mevsimlerin yapraklarını biriktirdik aşk dergahımızda. Büyümesi geciken tüm çocukları sevgimizle besledik, yiğit gönlümüzün savaş alanlarında kımız acılarla türküler besteledik. Ağrılı acılarımızın dermansız kalışları büyüdükçe her gece içimiz karanlık bir geceyi ağırladı. Ani bir göktaşı düşünce denizlerimize alabora olduk, sevdikçe bizi içine çeken ırmaklarda veda bile edemeden boğulduk.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Ne kadar istemesek de, ne kadar inkar etsek de, bir gün her şey geçip gidecekti işte. Saçlarımızda unuttuğumuz ışık gülümseyişlerinin boz bulanık hüzünlerinde bitecekti her sonsuz bekleyiş. Yüreğimizin birbirine her vuruşunu da unutacak, dinlediğimiz acılı, ağrılı şarkıların ağıt sarılışlarında yeni sonlar dileyecektik kendimize.
....................
Gecenin biçimsizliği şekillenirken düşlerimizde, yıkılır birer birer sevda ile suladığımız fidanlar... Hain parmaklar dokunur tetiklere, en güzel yerinde can verir umutlarımız...
Kurşun uçlarında sonsuz yolculuklar başlar, boynumuzda yağlı bir ilmikle bizi bekler dar ağaçları, veda bile edemeden boğuluruz kendimizde...
Kutluyorum şair, saygılarımla selamlıyorum...
Yine de her sevişmemizde korkunun saçlarını okşayarak dolaştık bedenimizde. Berrak ırmaklarımızın üzerine düşen yıldızları toplardık utançsız. Her savunmasızlığımızda, her ayrılığın hüznünde yoklardık yüreklerimizi. Kaç küllükte, kaç izmarit bıraktık duman yalnızlığın, her sonlardan yeni başlangıçlar çıkardık kaç kez biz. Şiir intiharlarımızın parlak vuruşlarında kayaları işledik, bütün sorguları aşkımızla dişledik ve acılarla boğuşarak biz bu aşkın mendilini işledik.
yoğun duygu akışı vardı...ezom'un dediği gibi kabolmamamk elde değil! tebrikler üstadım, gönül taşınıza daha neler çizeceksiniz kimbilir!
sevgiyle selamlarım...
iz ki, nice acıların, nice mevsimlerin yapraklarını biriktirdik aşk dergahımızda. Büyümesi geciken tüm çocukları sevgimizle besledik, yiğit gönlümüzün savaş alanlarında kımız acılarla türküler besteledik. Ağrılı acılarımızın dermansız kalışları büyüdükçe her gece içimiz karanlık bir geceyi ağırladı. Ani bir göktaşı düşünce denizlerimize alabora olduk, sevdikçe bizi içine çeken ırmaklarda veda bile edemeden boğulduk.
yüreğinize sağlık,
içinde kayboldum
ama nerde kayboldum bilmiyorum,
inşaallah çıkarım.