- 401 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tarlasından da mı Geçmedin?
TARLASINDAN DA MI GEÇMEDİN ?
Etem (Temir) dayım iyiydi.Hastı.Lakin bir huyu vardı:Soğan sarımsak yemezdi.Gar’osman’ın (Kara Osman) Etem,derlerdi ona.İşinde gücünde bir insandı.”Name Gelin”de anlattığım gibi iyi tef çalardı.Çalışır,çabalardı.Boş durduğunu görmedim.
Cumartesi pazarını hiç kaçırmazdı.Binerdi eşeğe, erkenden vasıl olurdu Boğazlıyan’a.Beklerdi pazarın sonunu.Alış verişi sona bırakırdı.Çünkü bilirdi ki pazarın sonuna doğru fiyatlar düşer.Alırdı,elma armut heybeler dolusu...Torba torba...
Dayım pekmezi pek severdi.Bir gün pekmez alacak.Satıcıya demiş ki:
”Tadına bakabilir miyim?”
Satıcı bir kaşık uzatmış.Sanmış ki dayım bir kaşık pekmez alacak,tadacak.Dayım kaşığı bir kenara bırakmış.Pekmez güğümünü dikmiş tepeye.Satıcı şaşkın. Öylece bakakalmış...
Şimdi laf buraya gelmişken Dedefakılılı Mustafa Pehlivan’ı anmamak olmaz.Aynı Etem dayım gibi “Koca Mustafa adıyla da anılan Mustafa Şimşek, Peyik Pazarı’na gelir.Öğleye doğru karnı acıkır.Fazla parası yok ki cebinde gidip sucuk ekmek yesin.Bir somun ekmek alır,bir köşeye oturur.Başlar yemeye. Hemen yanı başında Faraşlı tarafından bir hacı emmi iki küfe üzüm getirmiş,satıyor.Bizim pehlivanın yavan ekmek yediğini görünce:
--Oğlum,ekmeği yavan yeme.Gel üzümle ye,der.Mustafa ağız ucuyla “Sağ ol,mağ ol” derse de üzüme dayanamaz.Yanaşır sepete.Cebindeki bir lirayı çıkarır,adama uzatır.
--Ben bedava yemem Hacı emmi! En azından şu bir lirayı al da hakkını helal et.
Hacı emmi:
--Yav oğlum ne gerek var,derse de bir lirayı alır,cebine atar.
Pehlivan sepetten bir salkım alır.Ağzıyla bir sıyırır.Kalan çöpünü kaldırır atar.Bir salkım,bir salkım daha derken küfeyi yarıya indirir.Hacı emmi dayanamaz:
--Bak oğlum! Salkımın hepsi öyle ağza sokulup sıyrılarak yenmez.Tane tane yiyeceksin.
Koca Mustafa,adı üstünde 120 kiloluk pehlivan.Elindeki salkımı dişleriyle sıyırıp attıktan sonra:
--Tamam Hacı emmi,der.Bu sepeti böyle yiyim,ötekini de senin dediğin gibi yiyeceğim.
Adamcağız az önce aldığı bir lirayı cebinden çıkarıp Mustafa’ya uzatır:
--Aman oğlum! Al şu bir liranı da burdan git.Benim sana satacak üzümüm yok.” (*)
Mustafa Pehlivan üzümü çok seviyor.Etem dayım da pekmezi çok severdi.Dayım dikmiş tepesine güğümü “Lıkır lıkır” içiyor.Satıcı işi gücü bırakmış.Seyri temaşa ediyor.Bir taraftan da “Eyvah adam bir güğüm pekmezi götürecek...” telaşesinde. Satıcının telaşı boşuna. Dayım pekmezi beğenmiş.Pekmezci de çok uygun fiyat istemiş doğrusu. Bir güğüm pekmezi alıvermiş dayım.İşi tatlıya bağlamışlar.
Etem dayım pekmezi urupla tasla içerdi.Ama sofrada soğan,sarımsak varsa o sofraya oturmazdı.Hastalanınca doktora gitti Kayseri’ye.Allah hekime,hakime iş düşürmesin.Tahlil tetkik...Dayımın hali hal değil...İğne ilaç kâr etmedi.Tanrı’ya kavuştu erken yaşta dayım.
Rivayet edilir ki dayım doktora gittiğinde doktor tahlilleri incelemiş.Demiş ki dayıma:
”Hiç mi soğan sarımsak yemedin?”
Dayım:
”He...Yemedim doktor bey...Soğanı da sevmem,sarmısağı da...”
Doktor şaşkın bakışlarla süzmüş dayımı:
”Tamam! Soğanı sarmısağı yememişsin.Tarlasından da mı geçmedin be adam.?..”
.............................
(*)Yozgat Tesellemeleri
Habib Coşkunsoy,2012.s.190
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.