- 668 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
isyanin adi mizah
İsyanın Adı Mizah
Muhittin Çoban
Bilirsiniz ki her Padişahın bir veya birden fazla soytarısı vardır. Halk bunlara padişahın soytarısı adını vermiştir. Sıkıcı, bunaltıcı cihan meselelerinden bunalan padişahlar gülmek ve neşelenmek için soytarılarını huzura çağırır, kendisinin gülmesini, eğlenmesini sağlatırdı. Gülen ve neşelenen Padişahımızın da ömrü uzardı.
Padişahı güldürmek isteyen soytarılar bitmez, hiç olmadık yerde çıkarlar ortaya. Gezi parkı eylemiyle başlayan direnişte de Padisahı rahatlatmak , huzurlandırmak ve güldürmek için sanat çevresi dahil bir çok kesimden soytarı çıktığını gördük, görüyoruz. En son padişahın yaptığı bir mitingde, Padişahın kadrolu soytarısı olmaya aday bir kadın çıktı, ne dedi?
“Ben Tayyibin götünin gıli olayım”.
Daha öncede şair Fatma Durmuş da, “Tayyibi üzmek Allahı üzmektir”demişti. “Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir” diyor Hüseyin Şahin; İsmail Eser durur mu patlatıyor espiriyi:” Tayyip bizim için ikinci peygamberdir gibidir”.
Amma lakin sadece Padişahların soytarısı yoktur, bir de Halkın soytarıları vardır. Bu soytarılar Halka müthiş mizah zenginliği katarlar. Hatırlarsanız seksenli yıllarda Gırgır adlı mizah dergisinin beşyüzbin tirajı vardı, Türkiye tarihinde görülmemiş bir traj. Dönemin Padişahı Turgut Özal Gırgırcılara korkunç derecede mizahlık malzeme veriridi, Gırgırcılarımız mizah üretmede sıkıntı yaşamazdı; ve halkı da bol bol güldürürdü Özal..
Kendisinden önceki ecdatları gibi Padişahlığa heveslenen Tayyipte gerek mizahçılara bol bol malzeme vermekte, halkımızı güldürmektedir.
Bildiğimiz gibi çok konuşan çok yalan söyler. Tayyip de öyle çok konuşuyor ki, konuşdukça da öyle çok yalan söylüyor ki, buna halkı inandırdığını sandığı gibi kendiside yalanına inanıyor, kabardıkça kabarıyor herkes üzerinde hakimiyet kurmaya başlıyor, tek adamlık hayalleri güçleniyordu.
Gezi parkı direnişiyle gördü ki halk yalanlarına hiç inanmamış, inanır gibi yapmış, kandırmış.
Bir de en küçüğümüzün bile tanık olduğu Tayyibin çok bilmiş edalarında olması. Bilemdiği şey yok. Herşeyi biliyor. Sosyolojiden, psikolojiden, matematikten...hep en iyi anlayan o!
Lakin şunuda çok iyi biliyoruz ki çok bilen hiç bir şeyi bilmeyendir.
Ama bunu derken hakkınıda yemeyelim.
Yalan söyleme konusunda çok usta. Yalanı doğruymuş gibi ne de güzel anlatıyor.
Camide içki içiyorlar dedi, başta cami imamı yalanını açığa çıkardı.
Lakin hiç yüzü kızarmadı, hiç utanmadı.
Eee yüzü kızarmayan bir insandı çünki.
Eeee herşeyi bilmediğini en iyi gösteren de Geziyle başlayan dirilişin ve direnişin hikayesiydi.
Kendine çok güveniyor ya, dedi ben üç beş Gezi çapulcusunu hamamböceği gibi ezerim. Kükredikçe kükredi, tehditler savurdu, ayyaşlar dedi, marjinaller dedi, örgüt üyeleri dedi, dedi de dedi.
Tutmuyordu maya, halk yemiyordu yalanları. Korkmuyordu tehditlerden.
Çapulcular, ayyaşlar, marjinaller çoğaldıkça çoğaldı direniş Ülkeye yayıldı.
Ülkede bu kadar çok çapulcunun varlığına kendisi bile şaşırdı.
Karizması çizildi artık, itibarı bitti halk nezlinde, güvenirliliği kalmadı.
Bu saatten sonra iktidarda kalsada, o koltuğa otursada bu halkın başbakanıda olamaz, kendi partisinin de başkanı. Çevresindeki yalakalarda ciddiye almayacaktır artık, aheste aheste bir vebalı gibi kaçacaklar Tayyiplerinden.
Halkın bir volkan gibi patlama anını hesap edemeyen sadece Tayyip değildi, sosyalistlerde bunu hesap edememisti.
İsyan için bir iki ağaç kesiminden daha önemli gerkçeler vardı oysa!
Bir ay öncesinde Reyhanlıda 50 nin üzerinde insanımız katledildi Tayyibin Suriyeli müttefikleri tarafından. Roboski de yine öyle, terörist diye köylülerimiz katledildi, Madımakta aydınlarımız yakıldı.
Her yere termik santraller kuruyor, dağlardaki ormanları katledip altın aratıyor.
Korkusuzca her ürüne zam yapıyor, halkın alım gücü zayıflıyor.
Üniversiteleri, Danıştayı, Sayıştayı, Yargıtayı yeniden kendine göre dizayn etti, futbol kulüplerine el attı.
İnsanları evine girmeye başladı, üç çocuk yapın dedi; öpüşmelere, sevişmelere karıştı.
Bunların hiç birinde isyan başlamadı, Gezi deki üç ağaçla başladı.
Bu durum Tayyibin ezberini, dengesini, haleti-ruhiyesini bozduğu gibi solunda ezberini bozdu, yanılttı.
Gelmiş geçmiş tüm iktidarların ve elli bin Aleviyi kılıçtan geçiren ecdadı, yeni küprüye adını vermek istedikleri Yavuz Sultan Selime benzemek isteyen, geceleri bu hayalleri kuran Tayyibin bu halk aptaldır, koyun gibidir, nereye sürersen oraya gider dediği ve solcularında “lan bu halka her şey müstahak, bu halk için ölünmez, bu halk için mi mapus yattık” diye kızdıkları halk şimdi direniyor Gezi de, Kızılayda, Eskişehirde, Adana da, Kayseride, İzmir de...
Peki neyle direniyor?
Silahla mı, gerillayla mı, öncü savaşçılarıyla mı, orakla mı, çekiçle mi?
Hayır!
Mizahla...
Mizahızla direniyor halk.
Hani hepimizin bildiği bir fıkra var yaaa!
Padişah Vezirine sorar haracımızı (vergimizi) artırdık, halk ne yapıyor?
“Zil çalıp oynuyor halk” deyince Vezir, Padişahın kalbi hobbidik hobbidik atıyor korkudan.
Şimdi halk zilleriyle sokakta oynuyor, tencere tava eşliğinde.
Öldürsen bir araya gelmez denilen, düşman kardeşler haline getirilen Göztepespor, Karşıyakaspor, Altayspor taraftarı meşaleleriyle omuz omuza yürüyor, ve yine birbirlerine satırlarla saldıran Beşiktaş, Fener, Cimbom taraftarı kol kola Geziyi savunuyor şarkılarıyla.
Bu arada halkın zil çalıp oynamasından korkup halkın içine fitneler sokarak yoldan çıkarmak isteyenlerde yok değil hani, lakin en kötüsü de, en acısı da bunu kendine sosyalistim diyenlerin yapması.
Bir sosyalist vekil çıkıyor “tam tadında bırakılmalı Gezi direnişi” diyor.
Bir başka solcu, “Açığa çıkan muazzam kitle enerjisini heba edilmesine izin vermemek, gerektiğinde durup geriye bakmayı, gerekli sonuçları tartışarak, halkla paylaşarak kazanıma dönüştürmeyi bilmeliyiz” diyor bir yazısında.
Ve yine bir solcu Alevi lideri şöyle sesleniyor halka bir yazısında: “Evlerimize çekilelim, çaylarımızı yudumlarken pencereden yağan yağmuru izleyelim”.
Sormalı bunlara, adı mizah olan halk direnişinin tam tadında durma nokası neresi? Halk mizahıyla sokaklarda akarken bir nehir gibi, “zıpla zıpla zıplamayan Tayyip olsun” diyerek AKP nin temsil ettiği sermaye düzenine, Erdoğan faşizminin üzerine korkusuzca yürürken durmak, durdurmak neyin nesi? Yürüken de tartışılmıyor mu, yürürkende gerekli sonuçlar çıkarılamaz mı? Göç yolda da düzenlenemez mi?
Yaa şuna ne demeli “pencereden yağan yağmuru izleyelim”.
Erdoğan faşizminin bastırmadığı direnişi sen mi bastırmaya niyetlisin?
Bu halk Tayyibi dinlemediki sosyalist zübükleri dinlesin.
Geziyle başlayan bu diriliş harlanmalı, her sokak, her okul, her fabrika, her köy, her şehir direniş olmalı.
Halk mizahıyla Tayyibin düzenine yürümeli.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.