SENİ AĞIZ DOLUSU SEVİYORUM
-Sana ağız dolusu seni seviyorum getirdim.
-Olacak iş mi bu?
-Neden olmasın? Olacak iş ve dua, sen âmin de tek! Seni sevdiğimi başka nasıl ifade ederim!
-Hımm! İstemem kalbime gir babında bir şey takındığım tavır!
-Daha cümlelerim bitmedi. Hem içim tıka basa sen dolu.
-Bu yüzdendir her anım senle dolu dolu, bir sen havası sarmış ruhumu, sen melodisi takılmış dilime, sen görüntüsü sarıyor baktığım her yeri. Bu sen rüzgârı fena sarmaladı beni.
-İşte diyorum ya; sen doluyum, beni boşaltmışlar seni koymuşlar. Beni rafa kaldırmışlar, seni dizmişler. Sen formatı atılmış ömrüme, beni silmişler. Sen gibiyim.
-Ben gibisin yani!
-Gibiyi de at senim basbayağı ya! Sanki turşu basmışlar gibi sen basmışlar içime, tadımı bulmak için yatırmışlar beni köşeye, beklemişler demimi bulmak için.
-Sen bensin, ben benim!
-Evet, biziz bu!
-Tarifin ve tanımın bu bende, manan, ehemmiyetin ve değerin: Sen, yüksek sanat değerim, estetik güzelim, bu kalbin sanat merkezi, güzellik üssü, aklın ziyneti… Sen, bu aşkın en takdir edileni, beğenileni… Eşi az bulunur güzellikte olanısın ruhumun. Daha nem olacaksın her şeyimsin şimdi. Hitabımsın yüksek tonda, aşkımsın arka fonda, onda onumsun bu aşkta, tamamımsın. Ve sen ülkümsün idealimsin bu yaşamda. Uğruna peşine düşmüşlüğüm, itirafçılığım, sencilliğim, şımarıklığım ve kalbimi açmışlığım bu ülküyü gerçekleştirmek istememdendir.
-Vavvvv! Bu cümleler karşısında dondum kaldım. Ne diyeyim sana? Kiminin parası kiminin duası derler ya senin de cümlelerin!
-Sana susmalar değil konuşmalar getirdim kelime kelime. Susma konuş sevgili, sana dizeler getirdim kıta kıta. Satırlarım var şiir tadında, sana şiirler getirdim sevgili, durma oku, ezberle ve şiir üzerine kur aşkını. En güzel aşk şiir tadında olandır. Susma, sustukça kalbindeki kaçacak, dönmeyecek bir daha. Susmama hakkımı kullanıyorum bu aşkta! Ben senin susmanı değil bangır bangır bağırmanı istiyorum. Çağırmanı beni uluorta, durmadan gel demeni mesela. Ağmanı bir akşam vaktinde karanlığa, sahipsiz ve yalnız bir yıldız gibi. Ben sana susmalar değil konuşmalar getirdim satır satır. Yazmanı istiyorum sayfa sayfa, kitap kitap okumanı istiyorum beni
-Sen bir kitap, öyle mi! Ve ben seni okuyacağım. Su gibi okurum valla seni!
-Susma lütfen, bu bir masum istektir senden yapılması istenen. Bu bir arzudur senden yerine getirilmesi beklenen.
Ey bu kalp için yola düşmüş sevdalı asker! Fethedeceğin tek yürek bu kalptir işte! Hedefin belli istikametin bu aşkta, aşk bayrağını dikmek için ol afetin yüreğine hücum emri veriyorum.
-Savaş mı var bayım!
-Hayır savaş yok seni seviş var! Sevgili teslim ol! Eller elimde, kalpler teslimimde olsun. Gözler bana kilitlensin, ömrün bana meyletsin. Suçlusun bu kadar tatlı olmak zorunda değildin, yüreğime bu kadar hükmetmek akıl kârı değildi.
Kadın: “Çok heyecanlandım.” dedi usulca ve mutluca.
-Heyecan güzeldir çünkü içinde ’can’ vardır. Senin heyecanlanman beni de heye’can’landırdı ya! Cansın işte bil, ben seni zorda koymak yahut üzmek istemem. Ama kalp bu! Ne dersin? Söz geçmez bazen yahut dinlemez hiçbir şeyi, aklı yoktur dili çoktur kalbin.
-Bu kadar can alıcı kalp açıcı sözü kaldıramam ben.
- Sen kalp doktoru musun ya?
-Kalp doktoru değilim sen hastalığına tutulmuşum. Bazen bir bakışa konuk olur. Bazen bir öpüşe… Bazen bir kelimeye musallat olur. Ve gelir senin yüreğinde durur. Kapını çalar tak tak diye.
-Kim o? Dersin.
-Benim ben! der.
-Sen kimsin? dersin. O da;
- Senim! der.
Ve çal kapı girer kalbine. İşte böyle bir şey; bazen kalpler yalnız kaldığında hüzün biriktirir ve hüzün tortuları başka sevgilerin önünü tıkar. Oysa sevgi hep vardır ve olmalıdır kalpte. Birileri uyandırır belki de! Belki de birileri o sevginin kapısında bekler durur. Belki de sevgi hep vardır birilerinde. Sohbetini beklemişim bugüne değin, özlemişim seni hep. Sadeliğini, dinginliğini… Sen bana bunları hatırlattın.
-Bugünden sonra aşkım olur musun sevgili?
-Oldum bile!