- 591 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Sebep Aramak
Daha en başından belliydi her şey. O saçak altında, hani sicim gibi yağan yağmurdan korunmayı denerken dudaklarıma ilişen kaçamak öpüşte saklıydı son.
Otobüs mü bekliyordum? Bir yere mi gecikmiştim? Yoksa bırakıldığım tüm ortadalıklardan geri mi dönüyordum?
Ne tuhaf, şimdi hatırlamıyorum. Kıştı. Mevsim soğuktan yapılmış zamanları devşiriyordu. Aklımda kışlaşman da bundan olsa gerek.
Okşasan ya kelimelerimi? Acılarıma üflesen ya eskisi gibi? Vazgeçerim belki parmaklarımın arasında tuttuğum ve sabrı umut ettiğim tesbihi çevirip durmaktan.
Kurşunla kaplı bir hastahane odası var anılarımda. Kimsenin yaklaşamadığı, sürekli izlenen bir yer burası. Ben sızıp süzülüyorum içeriye. Aklından, içinden yollar buluyorum kendim için. Sadece kendimi de değil, seni de taşıyorum bütün gücümle.
Martılar hep yaygaracı kuşlardı. Kanatlarında denizin şarkısı, uçmaları acele, kapmak için yarıştaydılar ekmek ufaklarını. Hala öyleler. Hala kırılmış ışık hüzmelerinin gizlediği geceye benziyorluğun gibi.
Onca şey söylenmiş. Örneğin eylül masalları anlatmışız şafağın gölgesinde. Hikayelerimiz bitmeden, şiirleşmelere yeltenmişiz. Ellerin büyücek ve kucaklıyor. Yüzün çizgili kağıtlardan yapılmış. Duyma sen fısıltılarımı. Başkalarının kulaklarına mırıldandığım adını, kendimi pay edişlerimi başkalarına ve başkalaşmalarımı bilme istersen.
Korkuyorum yine de. Tetanozdan, difteriden, kızamıktan, her türlü sağlıksızlıktan korkuyorum. Üzülüyorum her yenilginle ben. Kafiyesini tutturamıyorum yaşamımın. Zor yürüyorum dar kaldırımlarında bu şehrin. Üstelik ayak izlerine basmamaya çabalayarak.
Okuduğun kitapların sayfa aralarına serpiştirdiğin ayraçları yokluyorum. Yönümü bulmayı deniyorum çaresiz. Uygun adım ilerliyorum geçmişe doğru. Hep söz veriyorum, sonra cayıyorum unutmaktan inci tanelerini, yosun kokulu gözlerini.
Öfkem, hırsım, hıncım kalmadı bitti. Su topladı dimağım. Harfler işlenmiş kazınmış içime.
Denedim başarabilmeyi. Yazıtları yıkmayı, ağaçları devirmeyi, uçurtmaları özgürleştirmeyi denedim. Yorgunum çok. Bezginim de galiba. Sırf ağlamayayım diye, geçmiyorum vapur iskelelerinin yakınlarından. Fakat uzaktan bakıyorum vapurların telaşlı manevralarına.
Uyuşuyor kaygılarım. Endişelerim kayboluyor bazan. Saatimin kadranından okuyorum seni anbean. Sebep te aramıyorum artık. Sadece özlüyorum...
YORUMLAR
Çok güzel benzetmeler var yazıda; örneğin:
"Kafiyesini tutturamıyorum yaşamın" gibi...uyum sağlayamıyorum gibi düz bir cümleyi değil de, bu sanatlı ve estetik cümleyi kullanmışsınız; çok da etkileyici olmuş.
Yine şiirsel bir yazı; ben kendi adıma daha çok seviyorum bu tarzı...
Yalnız; bu yazı deneme adı altında sunulmuş okuyucuya; ama bu deneme değil, kısa bir öykü bu aslında; deneme farklı bir türdür...
Saygımla...