Uğruna Rızıklandığımız İnsanlar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evimin bulunduğu yerden rampa aşağı, yürüyüş yapmanın neşesi ile yaylana yaylana iniyor bir taraftan da bir halk türküsü mırıldanıyordum. Bizim külüstürü sattık ya, “Ferrarisini Satan Bilge” edalarıyla yürüyoruz. Yanımda duran bir aracın fren gıcırtılarına dönüp baktığımda başörtülü bir bayan sürücü kullandığı kamyonetten seslendi:
-- Aşağı kadar götürebilirim.
-- Tamam, dedim ve teşekkür ederek araca bindim.
Bir kilometre kadar aşağıdaki çevre yoluna geldiğimizde teşekkür ederek araçtan indim ve yolun karşı tarafına geçerek ilerdeki otobüs durağına geldim. Durağa geldiğimde yaşlı bir kadın ve onun yanında orta yaşını devirmiş olduğu anlaşılan, pejmürde kılıklı bir adam oturuyordu. Yaşlı kadın, bu sakalları uzamış, ayakkabısının terlik misali kullanan ve umursamaz tavırlarla etrafı süzen adama çıkışıyordu.
-- Niye kaçıyorsun? Sürekli seni aramaya mı gideceğim? Bak ikimiz de perişan oluyoruz.
Her halinden akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşılıyordu. Yoldan geçmekte olan temiz giyimli, sırtında bir bilgisayar çantası taşıyan biri bu meczuba selam verdi. Aralarında belirsiz bir konuşma yaşandı. Birbirlerini tanıyorlarmış izlenimi oluştu. Sonra yoldan geçen adam buna bir sigara uzattı akabinde yaktı.
Yaşlı kadın onunla ilgili değildi. Durakta beklemekte olan bana:
-- Oğlum “yirmi yedi numara” gelirse söyle emi? Dedi.
Ben “yirmi yedi numara”nın dün başka bir güzergahı kullandığını anlatıyordum ki uzaktan yirmi yedi numaralı otobüsün geldiğini gördüm.
-- İşte geliyor, dedim.
Yaşlı kadın:
-- Kalk hadi, kalk otobüs geldi, diyerek meczubun kolundan çekiştirmeye başladı. Fakat meczubun hiç kımıldamaya niyeti yoktu, oralı bile olmadı. Banka iyice yayılmış keyifle sigarasını tüttürüyordu.
Ben, abartılı el kol hareketleriyle otobüsü durdurmaya çalışırken bir taraftan da kadının perişanlığını izliyordum. Otobüs durağa yaklaştığında, daha fazla dayanamayıp yaşlı kadına yardım etmek için meczubun diğer kolundan tutarak kaldırdım. Otobüs şoförü, müşterinin bir meczup olduğunu görünce durağa yanaşmadan gaza bastı. Yapılan bu vicdansızlığa dayanamayarak gayri ihtiyari:
-- Şerefsiz, dedim, şeddeleyerek.
-- Şerefsiz değil mi ya, dedi yaşlı kadın. Sonra ekledi:
-- Almıyorlar çocuğum, neyse diğer arabayı bekleyelim dedi. İsyan yüklü duygularını yenilmişliğin çaresizliğine hapsettiği anlaşılıyordu.
Bu bir belediye otobüsüydü güya ki ammeye hizmet eden bir toplu taşıma aracıydı. Behey insan, araba senin bile değil. Bir süreliğine sana emanet edilen malı, uğruna rızıklandığın insanlardan mı kaçırıyorsun.
04.06.2013, Kahramanmaraş
YORUMLAR
"Behey insan, araba senin bile değil. Bir süreliğine sana emanet edilen malı, uğruna rızıklandığın insanlardan mı kaçırıyorsun."
Gözlem yapan rikkatli bir vicdanın sorusuydu yukarıdaki soru?
Kime, sadece kendisine emanet edilen bir kamu malını kullanan -adama mı, yoksa bil cümle duyar fukarası zevata mı?
Bu tür toplumsal şeyler her an her dakika yaşlanıyor etrafımızda.
Ve bizler hep üç maymunu oynuyorken, bir kalem çıkıp böyle veciz bir şekilde olayı gözlerimizle buluşturup vicdanımıza sunuyorsa o kalemi tebrik etmek birinci vazifemdir.
Tebrik ederim Sayın yazar.
Keşke bari güne düştüğü için daha çok okunsa ve kelebek etkisi yayılsa.
selam ve dua ile.