- 694 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GEZİ PARKI SENARYOSU
Aslına bakarsanız bu olayların başlangıç noktası Reyhanlı da ki saldırılarla başladı. Her şeyin iyi gittiğini zanneden AKP hükümeti bu olaylar neticesinde ne yapacağını şaşırmış, olayları çözmek neticesinde şaşkınlıklarının önüne geçemedikleri için hemen soluk icazet babalarının yanında alınmıştır. Hemen akabinde tamamen doğal bir eylem olarak başlayan Gezi parkı muhabbeti olaylara dahil olmuştur. Yavaş yavaş çığ gibi büyüyen bu eyleme karşını ikinci bir şaşkınlık yaşayan AKP hükümeti, tehditkâr konuşmalara başlayınca olaylar çığırından çıkmış büyük bir hesaplaşma haline dönüşmüştür. Süreç bu şekilde devam ederken bunu fırsat bilen provakatörler hemen sahneye çıkmıştır. Son yıllarda başlayan sürekli yanlışlıklar AKP hükümetine büyük oranda oy kaybettirmiş MHP ve CHP büyük bir ivme kazanmıştır. AKP hükümetinin sürekli olarak anketler yaptırarak bu anketler neticesi oy potansiyeline göre tehditkâr konuşma ve demeçlerine devam etmiştir. Fakat en son yapılan anketlerde MHP’nin oy potansiyelinin artması ve %29 a ulaşması AKP hükümetini aşırı derecede rahatsız etmiş ve senaryo başlamıştır.
Çünkü bu süreçte sokaklara inen eylemcilere provakatörler dahil olduğunu fırsat bilen AKP hükümeti kendilerini de bu sürece dahil etmişlerdir. TKP, ÖDP, BDP, TGB, CHP, BJK, GS, FB gibi örgütleri kendisine rakip bile görmeyen AKP hükümetinin amacını belli ederek ülkücü gençliği sokağa çekmeye çalışmış, bunlar hep böyle yakıp yıkarlar iftiraları ile kaybetmiş olduğu ivmeyi geri kazanma planlarına düşmüştür. Gelin görün ki, evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Bu durumun erken farkına varan Sn. Devlet BAHÇELİ ülkücü gençleri bu süreçten geri çekmiştir. Çünkü bu eylemin çizgisinin dışına çıkıldığı ve provakatörlerin olaylara dahil olduğu kısa bir zaman içerisinde ortaya çıkmıştır. AKP hükümeti her zamanki fırsatçılığı bu sefer büyük bir hezeyana dönüşmüş Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın eyleme dahil olan insanlara karşı kullanmış olduğu bazı ifadeler ( çapulcu, üç beş ne idiğü belirsizler, ayyaş, geri kafalı zihniyetler topluluğu ) olayları daha da tırmandırmış git gide ağız dalaşına dönen bir restleşme haline dönüşmüştür. Ne yazık ki bu olaylar karşısında çatışmalar, yaralanmalar ve ölümler oldukça olaylar tamamen devlet millet meselesine dönüşmüş, genci yaşlısı, çoluk çocuk, partili esnafı sokaklara dökülmüştür.
“ Ne edersen kendine, edersin kendi kendine ”.
Sonuç olarak bu olayların olması gerekiyor muydu? Diye sorarsanız, vereceğim cevap, bunların hepsi saçmalıktan başka bir şey değildir derim. Demokrasiden bahseden insanların sokaklarda değil seçim sürecinde vatandaşlık haklarını kullanarak bu tepkilerini birlik ve beraberlik içerisinde vermeleri daha doğru olurdu.
Ülkenin birçok yerinde dükkânlar yağmalanmamış. Zaten kan ağlayan esnaf siftahsız kapattığı dükkânlarından olmazlardı.
Gencecik beyinlerin psikolojilerini bu tür olaylarla bozup, devletin polisine ve askerine karşı kışkırtıcı ve öfke kusan bir terminatör haline dönüşmesine izin vermiş olmazdınız.
Hayatının baharında bu tarz olaylara kurban giden bedenlerin sakat kalmasına ya da toprağa verilmesine sebep olmazdınız.
Devletin kamu mallarını yakarak ve yağmalayarak vermiş olduğunuz vergileri iki katına çıkarmış olmazdınız.
Demek ki neresinden bakarsan bak, iki uçlu değnek misali…
Biz Müslümanlar Türkler olarak hep kaybetmiş olduğumuz nokta, para ve koltuk sevdaları olmuştur. Bu uğurda gelenek ve göreneklerimizi kaybettik, inançlarımızın zayıfladığının farkına varamadık. İşte bunlarda Yüce Allah tarafından bizlere musibet olarak geri dönmektedir.
Biz ki; yedi düvele Kur-an’ın hükmüyle medeniyet götürmüş ecdatların torunları olarak, biz ki; Çanakkale de hep bir ağızdan “Allah Allah” nidaları ile namusunu şerefini ve onurunu kanla ödeyerek bu günlere geldik. “Allah Allah” diye inleyen o meydanlar da sen Laz, sen Kürt, sen Sünni, sen Alevi, sen Tatar, sen Boşnak, sen Çeçen demediler. Bu gün de demeyeceğiz. Hepimiz Müslüman Türk kavimi değil miyiz? Şimdi herkes elini vicdanına koysun, eğer bir şey yapılacaksa bu ülke için Müslümanlık adına yapılsın, İslamiyet adına yapılsın, Türklük adına yapılsın. Emperyalist zihniyetlere, uşaklarına ve akıl babalarına imkân verilmesin. Onların gözü bizleri yok etmek ve bizim sahip olduğumuz değerlere konmaktır. Yoksa Müslümanın ve Türk’ün dostluğunu yine kendisi bilir. Eğer başkaları biliyorsa muhakkak ki altında bir çıkar vardır.
“ Unutma; senden büyük Allah var ”.
saygı sevgi hoşgörü ve selamlarımla... Nazım UZUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.