- 1140 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜZEL SÖZ
Güzel söz; her medenî insan için bir ihtiyaçtır. Medenî insan, dâimâ, güzelliğe tâlib olmalıdır.
Cenâb-ı Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de: “ İnsanlara güzellikle söz söyleyiniz.” ( Bakara, 83) buyurmaktadır.
Sözün güzelliği; hem doğruluğunda, hem vecîzliğinde ve hem de âhengindedir. Bu demektir ki; yalan, kaba, müstehcen ve mâlâyâni söz çirkin’dir.
Kâinat Efendisi de bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmaktadırlar: “ Söz söylemekte, kısa ve vecîz söylemekle emrolundum. Zîrâ, sözlerin hayırlısı kısa ve mânâlı olanıdır.”
Doğru ve güzel söz söyleme gaayemiz olmalı; çirkin sözden durabildiğimiz kadar uzak durmalıyız. “ Kelâm-ı kibâr” ve “ mısrâ-ı berceste” ye ehemmiyet vermeliyiz.
Hazret-i Ali: “ İnsan dilinin altında saklıdır.” buyurur. Demek ki, lisândaki “edâ” ne ise, insan odur. Nezâket de, belâ da onun “altında gizli”dir. Öfke, hırs ve kin de onunla ifade bulur; yumuşaklık, zarâfet ve kibarlık da!
Yusuf Has Hâcib, bu bahisle ilgili olarak, Kutadgu Bilig’de çok ibretli sözler söyler. İşte birkaçı:
* “ Anlayış ve bilgiye tercüman olan dildir; insanı aydınlatan fasîh dilin kıymetini bil.”
* “ İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saâdet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı derde gider.”
* “ Dil arslandır, bak, eşikte yatar; ey ev sâhibi, dikkat et, senin başını yer.”
* “ (.) Sözüne dikkat et, başın gitmesin; dilini tut dişin kırılmasın.”
* “ Söz, bilerek söylenirse, bilgi sayılır; bilgisizin sözü kendi başını yer.”
* “ Çok sözden fazla fayda görmedim; amma söylemek de faydasız değildir.”
* “ Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle; binlerce söz düğümünü bu bir sözde çöz.”
* “ İnsan söz ile yükseldi ve sultan oldu; çok söz başı, gölge gibi, yere serdi.”
(Bknz. Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, Çeviri: Reşid Rahmeti Arat, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1974, s. 23-24)
Hazret-i Mevlâna’nın sözle ilgili tavsiyeleri pek geniştir. Mesnevî’den de birkaç numûne sunalım:
* “ Ham, hiçbir vakit pişkin, olgun kişinin hâlini anlayamaz; öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.”
* “ İnce sözler, keskin bir çelik kılıca benzer; kalkanın yoksa, geri dur.”
* “ Söz, dinleyenin mertebesine, anlayışına göre söylenir, bizim sözümüz su gibidir, suya hükmeden akıtır onu.”
* “ Bizim sözlerimizin hepsi yenidir; başkalarının sözleri ise rivâyettir. Bu rivâyet, yepyeni sözlerin parça buçuğudur.”
* “ Söz, anlaması için söze muhtaç olan kişiye söylenir. Söz söylemeden de anlayan kişiye söz söylemenin ne lüzumu var? Gökler, yerler, anlayan kişiye hep sözdür.”
( Geniş bilgi için bakınız: M. Hâlistin Kukul, Mevlâna Eşiğinde, Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’de Söz’ün Önemi, Ankara 2007, s. 43-56)
Sâdece Türk şiirinin değil, dünya şiirinin de erişilmez zirvesi olan Yûnus Emre’miz, şüphesiz ki, sözü, olması gerektiği gibi söyleyenlerin başında gelir. Bir beytinde şöyle der:
“ Kişi bile söz demini/ Demiye sözün kemini
Bu cihân cehennemini/ Sekiz uçmağ ede bir söz”
İşte; insanlığa, hem mânâ , hem kısa ve özlü oluş ve hem de âhenk bakımından ders veren müthiş güzellikte iki mısrâ!
Diyeceğim o ki; bizim edebiyâtımız, bir “ yüksek kültür” ve “ medeniyet şâhikası”dır.
Onunla, ne kadar iftihar etsek azdır!
M. Halistin KUKUL