BEKLEYEN VE BEKLENENLER
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BEKLEYEN VE BEKLENENLER
Yaylaların âdeti böyleymiş besbelli. Küçük baş hayvanları çoban güdüyor, büyük baş hayvanlar seyibine yayılıyor. Peşlerinde ne çoban var, ne de hiç kimse. Geçenlerde piknik için Topçam yaylasına çıktık, aynı manzara orada da öyleydi. Benim dikkatimi çeken olay, bu hayvanların gün eğilince peş peşe düşüp evlerinin yolunu tutmasıydı. “Gün batar, kuşlar döner” örneği.. Karanlığı kim sever ki, yarasalardan, hamam böceklerinden başka. Karanlık basanca herkes barınağında yerini almalıdır. Eskiden anneler, akşamları çocuklarını eve çağırırken, “Yerler mühürlendi, gel gayri” derlerdi.
Çocukluk yıllarımda büyük baş hayvanlarımızı sığıra katardık. Çoğu, bunlar gibi evlerinin yolunu bilirdi ama bazıları sağda solda salakanalık edip eve gelmezlerdi. Bu türlü hayvanların sahipleri, sığırı karşılar, evin yolunu unutan hayvanını alır getirirdi. Bu işleme sığırın önüne gitmek denir. Rahmetli Aşır da öyleydi: İşten çıkınca ev yerine kahveye gidip evi unuturdu. Her akşam aramaya çıkan babası, nereye gittiğini soranlara “Sığırın önüne gidiyorum. Paydos olunca Aşır’ı eve getireceğim.” derdi.
Vaktinde gelmeyen ineğin yokluğu belli olur. Hane halkı derhal aramaya çıkar. Dere, tepe koyaklar arandıktan sonra yine de bulunamazsa eve dönülünce dualarla kurt ağzı bağlanırdı.
Gelmeyen inek için telaşlanılır da, gelmeyen insan için üzülmez mi bekleyenler? Yol bekleyenlerin psikolojisi türkülere yansımıştır. “Bekledim de gelmedin!” “Yollarına kar mı yağdı gelmedin?” “Sıra sıra gelir mektep uşağı/ Neden eller geldi, Zöhrem gelmedi?” “…Arpa buğdey saman geldi/ komşu köyden imam geldi/ Hadi garii, sen de gel!”
Bir de şuna şardım. Üç dört sene doğduğu eve taban çalan bir hayvan komşuya satılınca birkaç gün acemilik çektikten sonra yeni evine çabucak alışırdı. Aynen kendi köyüne gelin giden kızlar gibi: evlenene kadar “Bizim ev” denilen hane, evlendiği günden itibaren “Annem gilin ev” olmuştur.
Ne olursa olsun, sakin, sıcak bir yuvanın hâli başkadır. Yüce Tanrı’nın herkesi ağız tadıyla ve de tüm sevdikleriyle yuvasında mutlu ve huzurlu yaşatması dileklerimle...
YORUMLAR
Rasim Canbolat klasilkerindendi yazı.
Dura, düşüne okudum elbette :)
ve sahi, bilmediğim bir iki deyim vardı, öğrenmenin yaşı yoktu ya,
yaşlandım biraz.
Mesela "seyibine yayılmak" mesela "akşamları yerlerin mühürlenmesi" gibi...
Usta kalem, engin yürek... Teşekkürler, paylaşım için.
Tebriğim saygım ile öğretmenim.