- 893 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Geçmişin Tozu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
" Üfledi rüzgar, geçmişin tozunu..."
İçimde tanıyamadığım çok şey var. En başta da kendim! Tabiatım öyle dengesiz ki ben bile uyum sağlayamıyorum. İklimim hep sonbaharda takılı kalıyor. Bir ağacın gölgesinde, düşen yaprakları izlerken yakalıyorum zihnimi. Takip ediyorum uçuşan bir yaprağı; hep bomboş sokakları tavaf ediyor. Yapraktan gözümü ayırıp etrafıma bakıyorum. Hatırlıyorum sokakları. Her bina geçmişten bir alıntı. Yaprağa takılıyorum tekrar. Tüm sokağı usulca yaladıktan sonra tam önümde duruyor. Anlıyorum; bir o yaprak bir de anılarım yalnızlığımla sevişiyor...
Kalbimi açtığım tüm kapıların şu an bana ne kadarda uzakta olduğunu anlıyorum. Şartlı tahliye ile savrulduğum tüm insanlar; şimdi adımı bile unutmuş olmalı. Peki ben neden unutamıyorum olanları. Sevgiyle araladığım pencerelerim neden artık hep kapalı? İnancımın en uç kıyısında asılı kaldım. Ne pencereyi açmaya mecalim kaldı, ne de olanları sorgulamaya...
Çocukluğumun en saf yıllarına dönebilmeliydim şimdi. O zaman ağaçlar hep yeşil güneş hep parlaktı çünkü. Geceleri gözlerimde ki ışık aydınlatırdı her yeri. Şimdi ise içimin karanlığı tarifsiz bir acıya boğuyor gözlerimi. Bir perde çekiyor bakışlarımın hemen önüne. Hüznü sığdırıyor o ufacık göz bebeklerine. Kayboluşlarım hiç bu kadar uzun sürmezdi oysa. Çocukluğumun o en saf yıllarını arıyorum. Aradıkça kayboluyorum. Dönemiyorum...
Yıllarımı eskittiğim yitik şehirleri anımsıyorum. Yitik olan onlar mıydı yoksa ben mi yitirdim bu şehirleri hala bunun cevabını bulamasam da; özlüyorum.. Özlüyorum geçen seneleri. Geçmişin bu yanık kokusu bir yaprağın beni savurmasıyla işledi içime. Buram buram tütüyor burnumda eskiler. Hiç atmaya kıyamadığım, zihnimin hep bir yerinde var ettiğim ve benim bile bugün keşfettiğim, eskiler!
İklimimin sonbaharında ki bir ağacın gölgesinden çıktığım bu yol; artık bana çok yabancı. Bu yüzdende içimde tanıyamadığım çok şey var elbette. Yere düşen yaprakların aslında geçmişimin izleri olduğunu anladım. Ben artık geçmişi sorgulamaktan bıktım. Hatıralarımdan kalan bomboş sokaklar anlattı bana her şeyi. Yüzleştim tüm gerçekle. Ne çocukluğum fayda sağlar artık bu gözlere ne de geçmişten gelen bir misafir. Bir ben kalmışım bana geleceğe dair. Bir de zihnimin en kuytu yerinde ki eskilerim. Hatalarımın bedelini; üzerime çöken yaşamımla ödedim. Artık bir ben varım, ben de kendime yabancıyım sanırım...
YORUMLAR
İnsanın kendisine yabancılaşmasını olumsuzlarız hep. Aslında bu, kartalın ikinci ömrünü inşa etmesi halidir. Önemli olan, sığındığımız mağaranın bize ne kadar uyup uymadığıdır. Önemli olan, kanatlarımızı, pençelerimizi, ne kadar bir sürede tamir edeceğimizdir. Ne tuhaf ki, bu tamir işi gagamızın vazifesidir. Kartallar bunu pençe ve kanatlarını kayalara vurarak, önce gagalarını düşürüp sonra da gagalarıyla kalan pençe ve kanat kalıntılarını yontarak yaparlar, biz ise konuşup yazarak. Benzetme hoş kaçmadı galiba. Lakin doğru ve isabetli ne yazık ki. Kutladım yazıyı.