- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yeterince Kısa Değil mi
Kızın üzerinde minicik bir şort… Birkaç santimlik bir yerini ancak örtebiliyor bacaklarının. Tam arkasındaysa bir genç… Benim baktığım açıdan son derece garip bir görünüm teşkil ediyor ikisi. Oğlan benim ruh halimden çok uzaklarda, gayet doğal bir durumun içindeymişçesine umursamaz tavırlarla sırasının gelmesini bekliyor. Alışveriş yapan herhangi birinden farksız, önündeki kızın çıplak bacaklarıyla güzel bir uyum yakalamış, şaşkınlığa yüzünün hiçbir noktasında yer vermemeye kararlı…
Medeniyet bu olmalı diyorum. Şaşkınlıkla ters orantıda, en küçük ürpertiyi bile kendine ters düşmek sayan bir dengeleme mekanizmasına tabi tutmak tüm ruhu ve bedeni… Buz gibi suya balıklama atlamak yerine, yavaş ve kararlı adımlarla an be an suyun ısısına alıştırarak bedenini, birden kulaç atarken buluvermek kendini denizin ortasında… Başta ürpertilere boğulan, zangır zangır titreyen o beden hiçbir zaman sana ait olmamış gibi…
Bu genç o ısınma aşamasını hangi ara geçti, ne zamandan beri bir markette ödeme için sırada beklerken, bir plajda kumların üzerinde koştururcasına bir kıyafetle o kızın önünde bitivermesine bir an bile şaşırmayacak o medeniyete erişti, en küçük tahminde bulunamıyorum. Ama bu dönüşümün başladığı tarih epey bir önceye dayanıyor, belli. Hareketlerinde en küçük bir zorlanma olmamasından anlıyorum bunu.
Kız benim bulunduğum noktadan görebilse, o gencin bacaklarını yok sayan bu gamsız tavrını, fena halde bozulurdu herhalde. O kısacık şort varlık nedenini yitirir, anlamsız bir ayrıntıya dönerdi. Eğer düşündüğüm gibi amaç teşhirse, bu heyecansızlık, bu çok sıradan bir durumla karşı karşıya kalma tavrı, o kızı deliye dönderir, şortuna şöyle bir göz atardı şüpheyle, yeterince kısa değil mi yoksa diye. Yeterince çıplak et sergilediğine emin olur olmaz da oğlana bakardı şüpheyle. Bu gözlerdeki ifadesizlik ve kendi sütun bacakları… Çelişkinin daniskası… Hayır, aynanın önünde kendini hayranlıkla seyrederken zihninden geçen görüntü böyle değildi kesinlikle. Az sonra dışarı çıktığında bir tılsım yaratacaktı bacaklarıyla. O uzun, soğuk mevsimlerde saklı tutmak zorunda kaldığı o en güzel parçasını sere serpe dökecekti ortaya. Onca ay boyunca hiç olmadığı kadar var olacaktı. Böyle düşünmüştü işte o aynanın önünde… Şimdiyse o parçasını yitirdiği soğuklardaki kadar onu eksik kalmış hissettiren bir vurdumduymazlıkla karşı karşıya gelmiş, son sürat bir uçuruma yuvarlanma hissiyle belki küçücük bir dal bulurum diye umarak oğlanın cinsel kimliğini sorgulayan bakışlar atıyordu. Yani atardı herhalde... Benim olduğum yerden görebilseydi...
Ama o benim gibi göremediği için arkasındaki o genci, onun yüzünü istediği anlama bürüyebiliyordu zihninde. Oğlan biliyor muydu acaba, onu gerçeğiyle olmasa da zihnindeki resmiyle ne kadar var ettiğini? Bence biliyordu; çünkü kız konuşmak için başını arkadaşına doğru her çevirdiğinde, yüzündeki o mağrur gülüşü görmemek mümkün değildi. Her şeyi karanlığa gömecek kadar onu parlatan, büyüten bir ışık yayıyordu bacaklarıyla sanki. Daha doğrusu o öyle sanıyordu. Nerden bilsindi ki o an, kendisini fark etmesini en çok istediği insanın zerre kadar ilgilenmediğini onunla? Işık mışık yaymadığını, çünkü onu markette sırasının gelmesini bekleyen insanlardan herhangi biri yapacak kadar yüksek bir uygarlık seviyesiyle burun buruna geldiğini… Ve istediği tarzda olumlu olmasa da epey şiddetli bir etkiyi bambaşka birinde yarattığını… Bir hemcinsinde…
Yeterince Kısa Değil mi Yazısına Yorum Yap
"Yeterince Kısa Değil mi" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.