- 538 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞBAKAN VE MEYDANLAR
Ülkemiz talihsiz günler yaşıyor.
Haklı veya haksız yeşil katliamını protesto etmek isteyen çevreci guruplar, aralarına giren ajanlar ve provakatörler tarafından, sosyal medyayı kullanarak ve hükümetin basiretsiz tutumunu da kendi lehlerine çevirerek, meydanlarda can, mal ve mukaddes değerlere zarar veren eylemlere sürüklendiler.
Başbakan Sayın Erdoğan da onların ekmeğine yağ sürecek olan tabirleri ve özellikle “yüzde elliyi evlerinde zor tutuyoruz” cümlesini kullandı. Bu yangına barut atmak gibi sonuçlar doğurdu.
Önce Başbakan’a bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Böyle hayati konularda konuşacaksa, önceden bir metin hazırlatmalıdır. Yoksa irticalen konuşunca belki de hiç kasdetmek istemediği şeyleri ağzından kaçırıveriyor. İtidalli sözler söylemeyi onuruna yediremiyor mu ne bilinmez. Ama sorumsuz hareketler neticesinde büyütülen terör elebaşıları ile ileride masaya oturmak zorunda kalması daha mı onurlu oluyor, onu da herkes görüyor?
Yüzde elliyi bir emir ve işaretle sokaklara çekebileceğine samimiyetle inandığını ben zannetmiyorum. Çünkü daha geçen sene kendisi ifade etmişti ki; 10 yıldır milletin gazını almak ve pürüzlerini törpülemekle meşgul olmuşlar ve bunu başarmışlardı.
Bu iktidar tarafından milletin çoğunluğunun başarılı bir şekilde gazının alındığını bir iki örnekle açıklamak gerekirse:
Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Arakan’da ve daha başka coğrafyalarda milyonlarca Müslüman katledilirken, ırza namusa tasallutlar olurken, trilyon dolar servetler yağmalanırken, altyapılar tahrip edilirken ve onlara “Müslüman” olanlar destek verirken, bir tek Milli Görüş ve onun etrafındaki STK’ları meydanlara indi, iç ve dış dünyaya mesajlar verdi. Gazı alınmışlardan gık çıkmadı. Enteresan olan da bu iktidarın, o tür mitingler yapan yegane toplum olan Milli Görüş’ün önünü kesmek için her çabayı harcamasıdır. Mesela duyuruların engellenmesi, pankartların toplattırılması, ulaşım yollarının zorlaştırılması bunlardan sadece bir kaçıdır.
Allah ve Peygamber düşmanları içeride ve dışarıda gemi azıya aldıklarında, mukaddes değerlerimize hakaretler yağdırdıklarında, bunların elebaşısı olan Rasmussen isimli İslam düşmanı bu iktidar tarafından NATO’ya tekrar tekrar genel sekreter yapıldığında, bir tek Milli Görüş, hukuk çerçevesinde milyonluk mitinglerle sesini cümle aleme duyururken, gazı alınmışlar pencereden kafalarını bile uzatmadılar.
Ülkemiz ABD ve NATO’nun silahları ve kanlı postalları tarafından işgal edilircesine doldurulmaya çalışılırken, gazı alınmışlar kapılarının önüne çıkmaya tenezzül etmediler. Saadet Partimiz ise bu silahların karaya çıkarılacağı Hatay’da hukuk çerçevesinde milyonluk yeni bir mitingle halkı ayağa kaldırmak istedi ise de maalesef Başbakan Sayın Erdoğan’ın verdiği talimatla bu protesto mitingi engellendi.
Misalleri çoğaltmak mümkün…
Şimdi insan düşünmeden edemiyor. Bu kadar hayati konularda sokağa çıkmayı bırakın, sesini bile çıkarmayan bu gazı alınmışlar, üç beş tane ağaç ve kışkırtılmış eylemcilerin karşısına mı çıkacaklar? Sayın Başbakan sanıyor ki bu toplum onun emrindedir. Onların kapılarını dışarıdan kilitlemiştir, bu kilidi açtığı anda hepsi sokağa fırlayacaklardır. Ama on yıldır gördük ki bu toplumun kapısı dışarıdan değil içerden kilitlenmiştir. Duyarsızlaştırılmış, törpülenmiş, gazı alınmış ve pasifize edilmiştir. Hem de kendisi tarafından!..
Başbakan’ın kasdettiği yüzde elliyi bir tarafa bırakacak olursak, son derece duyarlı, ülkesi ve insanı ile ilgili, Milli Görüş tabanı bu kanunsuz olayların içine çekilmeye çalışılmaktadır. Ekranlarda, yazılı basında ve sosyal medyada bu tür yoğun çabaları görüyoruz. Ama bu provakatörler bilmeliler ki, Milli Görüş meydanlara ancak hukuk çerçevesinde iner. Hem de milyonluk mitinglerle iner. Kimse bu duyarlı kitleyi hukuksuz eylemlere çekemez. Bırakın hukuksuz eylemleri, milletimizin fertleri arasında fitneye sebep olabilecek bir hareket hukuk çerçevesinde bile olsa buna asla tevessül etmez. Bununla ilgili bir hatıramızı açıklamak isteriz:
Yıl 1985.
Refah Partisi İstanbul il ve ilçe teşkilatları. İl başkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Biz de onun yardımcısıyız. Harıl harıl çalışıyoruz. Ramazan ayı geldi. Bir ay oruç tuttuk. Sıra bayrama gelince ortalık karıştı. Hilali gözleme esasına göre oruç tutup bayram eden İslam ülkeleri, Türkiye’deki arefe gününde bayram etmeye başladılar. Gece hilali görmüşler. Sabahtan toplandık konuyu müzakere ettik. Bugün oruç tutmak haramdır, dedik. Hepimiz zeytin peynirle kahvaltı yaptık. Sıra bayram namazına geldi. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimisi diyor ki, haydin Sultanahmet Camii’ne gidelim bayram namazı kılalım. Bu kanunlara aykırı değil. Camide istediğimiz zaman namaz kılmak hakkımızdır. Kimisi Süleymaniye Camii’ni teklif etti. Kimisi meydanda kılalım dedi. İçimizde daha oturaklı düşünceye sahip olanlarımız dediler ki:
“Arkadaşlar, meydanda da kılsak, camilerde de kılsak buna kimsenin karışma hakkı yoktur. Ama kanuna uygun olan her şeyi yapmak meşru değildir. Bizim bu hareketimiz olayın ehemmiyetini bilmeyen Müslümanlar tarafında istismar edilip ayrılık ve fitne sebebi olarak kullanılmaya kalkışılabilir. Biz bugün bayram namazını kılalım ama, kimsenin görmeyeceği tenha bir yerde kılalım. Fitneye alet olmayalım. Biz iktidara gelince de İslam ülkelerini toplar İslam’a uygun olarak bu konuları düzenleriz.”
Bu söz akan suları durdurmuş, yapacağımız hareketi belirlemişti. İl başkanımızın öncülüğünde kalktık vasıtalarımızla Belgrat ormanlarına gittik. Kimsenin gelip geçmeyeceği bir düzlükte beraberce bayram namazı kıldık. Hatırladığım kadarıyla da bayram namazını biz kıldırmıştık.
Konu dışı belki ama, bu ayrı günde oruç, bayram, kurban konusu hala halledilemedi. 12 yıldır iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan bile maalesef hiçbir şey yapmadı.
Milli Görüş’ün hep hukuk ve meşruiyet çizgisinde kalmış olduğuna dair sayısız örnekler vardır. Refah Partisi’nin bir zulüm eseri olarak haksız bir şekilde kapatıldığı günü hatırlarsak, Erbakan Hocamızın sükunet çağrısı üzerine, meydanlara inmeye hazırlanan milyonların nasıl kanunsuz eylemlerden vazgeçtiğini hatırlarız. Bu hareketin bile ileride Akparti olacak olan ayrılıkçılarca (yenilikçiler) nasıl kullanıldığını iyi biliyoruz. Hocamız, sabır sabır dedikçe, Erbakan Hoca bizden sabrı hımari (eşek sabrı) istiyor diyen densizleri unutmamız mümkün mü?
“Patriotlar Gelmesin Biz Geliyoruz” mitingimiz de kanunsuz bir şekilde bu iktidarca engellendiğinde, meydanlara çıkmak isteyen mensuplarımıza Erbakan Hocamızın geleneğine uyularak nasıl itidal ve sabır tavsiyesi yapıldığını ve olası hadiselerin nasıl önlendiğini çokları bilmez.
Şimdi yine meydanlardaki hukuksuz gösterilerin içine çekilmek istenen Milli Görüşçülere geleneksel sabır tavsiyesinde bulunmak istiyoruz.
Şurasını da haykırıyoruz ki; Başbakan’ın evlerinde zorla tuttuğu kitlenin içinde biz yokuz. Biz kimsenin oyununa alet olacak oyuncaklar değil, milletimizin saadet ve selamaetini düşünerek hareket tarzımızı belirleyen bir davanın mensuplarıyız.
HAPI YUTAN YÜZDE ELLİ
Kapısını kapatıp evde tuttuğun,
Yüzde elli ya da yüzde elli yedi;
On yılda verdiğin gaz alıcı hapları,
O çok güvendiğin yüzde elli, yedi…
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Bazen hiç bir muhalefetin ayar veremediği kurum ve kuruluşlara,kişi ve yöneticilere,mazbata veren çapulcu yada bizim gerçekte gördüğümüz halk verebiliyor.Mesajı aldık diyenler umarım almışlardır.
not:Bende o evlerde tutulan %50'nin içindeydim lakin çok üzgünüm ama o meydanlardaydım
saygılar.hayırlı kandiller...