BİNGO II.
-Leylak kokularını duyuyor musun Tete? Karanlığın içinde bile kokuları duyuluyor.
Bu sene erken açtılar galiba. Sen hiç leylak gördün mü Tete? Böyle üzüm salkımı gibidir ama, taneleri üzüme benzemez. Rengini sana nasıl anlatsam, biraz gökyüzü, biraz deniz, biraz da çimen. Yok olmadı, masmavi bir şey oldu bu. Neden gülmüyorsun ki?
Uyuyor musun Tete?
Tete!
Sen çoktan uyumuşsun… Meğer ben kendimle konuşuyormuşum da, haberim yokmuş.
Sahi Tete, gülümsemek, nasıl bir şeydi. Unutalı öyle çok oldu ki?
Şimdi bu karanlıklar içinde kime gülümseyebiliriz ki? Aydınlıklar içindeyken neden kapılarımızı kilitleriz ki gülümsemelere?
Ne dersin, kuşlara gülümsersek bizi görürler mi?
Ya da gülsek veya ağlasak bizi fark ederler mi? Bir umut mu bu, çırpınıp gelecek bir kanat sesindeki küçücük gülücüğe. Ben hiç çözemedim bu soruların cevabını Tete?
Şimdi diyeceksin ki,
-soru dediğin de nedir?
Diyemiyorsun, çünkü uyuyorsun. Demek ki bende uyumalıyım.
-sana rahat uykular dilemiş miydim evlât?
-dilemeni bekliyordum Tete.
-o zaman rahat uykular evlât…
-ama az sonra güneş doğacak Tete.
-kör oyununda güneşte sensin, gece de evlât.
-sesler azaldı. Uyuyamıyorum.
- Cırcırları dinle bak. Ne çok ötüyorlar duydun mu? En çok bu ayda öterler, doğum hazırlık zamanlarıdır. Birazdan uykuya geçerler. Bizim oralarda birazdan güneş doğmaya başlar.
-sizin oralar çok mu uzak Tete?
-evet, evlât.
Çok uzaklar. Sapla samanın tarlada arkadaş olduğu kuytu, köşe yerler. Bizim oraları sen bilemezsin.
Pirincin suda yüzdüğü bir yerler. Kadınların erkeklerini, erkeklerin kadınlarını ölene kadar sevdikleri yerler.
Ayak sesinden, çocuk sesine, gıy gıy sesine kadar bütün seslerin oynaştığı, öylesine yerler işte. En genç ihtiyarın bile, benim yaşımda olduğu yerler.
-merak ettim O’ uzak yerleri Tete. Görmeyi çok isterdim.
-merak ettiğin her şeyi Kendisinden iste. Bir gün bende merak etmiştim. Kendisine öyle yalvardım ki, beni kırmadı.
Bir sabah uyandığımda bir de baktım ki, güneş sadece benim gözlerimin içinde doğuyor.
Eğer güneş, gökyüzünde olmasaydı avuçlarıma alacaktım. Sevip okşayacaktım.
Batacak diye üzülmedim, onu kaybedeceğim için üzüldüm. Yeryüzünde yalnız ikimiz vardık sanki. Sadece gidişine baktım. El salladım. Bir daha da hiç doğmayacağını biliyordum.
Çünkü güneşi sadece tekrar görmek istemiştim... O da benimle bir gün beraber oldu, sonra söndü.
-Tete… Sen iyi misin?
-iyiyim evlât. İyiyim.
-görmemek ne kötüymüş Tete, bunu ancak gözlerimi kapatınca anlayabildim.
-o zaman aç gözlerini evlât. Yolun daha çok uzun.
Sen buna dayanamazsın. Şimdiden eski haline özlem duymaya başladın. Oysa ben, geldiğim bu yaşa kadar halime dua ettim. Çünkü yaşım bana emanettir. Onu korumalıyım. Eğri bir ağaç parçasına basarak olsa bile.
Gideceğim yerde benimde yaşımı ona emanet edeceğim birisi olmalı. Unutma ki: “Aklımızla bile olsa görebilmek bizim elimizde.”
Kör olmak başka, görmemek başkadır evlât. O yolu da yüreğinin gözü çizer. Önünde, ardında hep aynı yol vardır.
Onu görmek için göze gerek yoktur evlât… Yüreğinin çizdiği o göz sana yeter de artar bile.
Yüreğinle görmek de tıpkı gözyaşına benzer.
Gözyaşı; hani şu yanağından akıp giden şu su var ya… Süzülünce, elinde oyuncak olur. İstediğin şekle girmeye başlar, sonra kuruyup yok olur gider...
“…Gideceğin yol, yüreğin ve gözyaşın…”
Aslında bunların üçü de birbirinden habersiz arkadaştır. Ne zaman görmeye başlarsın düşün bakalım? Bir şeyi gerçekten kaybettiğini ve onu bir daha göremeyeceğini anladığın zaman, değil mi? İşte asıl görmek o zaman başlar ve ağlarsın. Yanağından süzülen gözyaşlarını kimse görmesin diye onlarla oynarsın.
Mesela, şu an yanağından süzülen gözyaşlarını görmek için körlüğüm bana engel değil…
Meraklanma:
-ben görmek istediklerimi senin yüreğinin çığlık seslerinde zaten duyarım. Görmeme gerek yok. Dediğim gibi, nasılsa henüz oyunun başındayız. İstersen aç gözlerini evlât.
-anlaşıldı Tete, bu oyunu sen kazanmak istiyorsun.
Ama bil ki, “karşındaki rakip de bu oyunda oldukça hırslı.” Devam edelim, bil bakalım ateş böcekleri ne tarafta Tete?
Bingo.
-sağda evlât, birbirini çok seven iki âşık için akşama düğün hazırlığı yapıyorlar. Bingo.
öyküsatıcısı2013/Davidoff
YORUMLAR
Çok sevmek için ne yapmalı?
Başkalarının gördüklerinden daha fazlasını görebilmek için ya ?
Biraz hayalin ne zararı var karaciğere ki?
Peki, kalbinde çağlayanlar akarken uyuyabilir mi insan?
Düşlerimizin gölgesinde ilerlemeliyiz .
Ki güneş batarken el sallasın sahilde bekleyen çocuklara.
Evlilik aşkı öldürü diyorlar.katil mi ki o?
Sadece hayaller hakikate dönüşünce...
Selam ve saygı ile...
Bu Tete, Çocuk Kalbi gibi, Yüreğinin Götürdüğü Yere Git gibi kitaplık nasihatler çıkaracak birisi, hatta daha derin. Ben bu Tete konuşmalarını çok sevdim. Tete çok orijinal, belli, ama anlatan da bir başka güzel anlatıyor.
Kaleminize sağlık, Öykü Satıcısı... Selâm ile.
Ayak sesinden, çocuk sesinden, gıy, gıy sesine kadar bütün seslerin oynaştığı, işte öylesine yerler işte. En genç ihtiyarın bile, benim yaşımda olduğu yerler.......
senin tarzın...sana mahsus ne kadar istesemde böyle yazmayı beceremiyorum...yine kıskandırdın davi.....birde adresini versen emanetini ulaştıracağım...saygılarımla...