- 982 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
FLAŞ MI? FARAŞ MI?
Dün bir flaş haber verdi Akşam gazetesi.Ertuğrul Kürkçü ile yapılan bir söyleşiydi konu.
Başlık ’AKP İLE GENELKURMAY ANLAŞTI’
Akşam Gazetesinin yaptığı olay söyleşiden bir bölüm:
Dün 30 Mart’tı. Yani Kızıldere katliamının 36’ıncı yıldönümü. O katliamdan yalnızca Ertuğrul Kürkçü sağ kurtuldu. Kurtuldu kurtulmasına ama, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp 14 yıl hapis yattı. Kürkçü ile konuştuk. Ancak röportajımızın konusu ‘Kızıldere’ ya da ‘Hatırla Sevgili’ değil, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir yazıydı.
Kürkçü, şu sıralar bianet.org adlı bir haber sitesini yönetiyor. Dikkatimizi çeken yazı da bu sitede yayınlandı. Başlığı “Yeni Egemen Blok: Asker-İslamcı İttifak.” Yazıda bugün yaşananlar Dolmabahçe’deki Büyükanıt-Erdoğan görüşmesine bağlanıyor, ordu, para ve dinin gücünün halkın tepesinde birleştiği iddia ediliyordu. Bu görüşün detaylarını öğrenmek için Kürkçü ile bianet’in İstanbul’daki merkezinde bir araya geldik.
Dolmabahçe mutabakatına atıf yaparak ne kastediyorsunuz? Yaşar Büyükanıt ve Tayyip Erdoğan 27 Nisan muhtırasından sonra bir görüşme yaptı. Sonuçları hakkında ne Erdoğan kendi partisini ne de Genelkurmay kendi kademesini bilgilendirdi. Kamuoyuna da hiçbir şey söylemediler.
Söylemeleri gerekir mi? ‘Devlet güvenliği için bazı şeylerin
Devlet sırrının da bir protokolü olması gerekir. Bu sürecin öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri izlediğimizde kendinden önce olan birçok şeyin kendinden sonra olmadığını gözlüyoruz.
Nedir artık olmayanlar? Askerle hükümet arasındaki polemik artık yok. Örneğin cumhurbaşkanlığı seçiminde bekledik böyle bir polemik olmadı. Türban için anayasa değişikliklerinde bekledik, yine yoktu.
22 Temmuz’da AKP’nin zaferini ordunun müdahalesine bağlayanlar oldu. Polemiklerin bitmesinin nedeni partinin daha fazla güçlenmesini önleme isteği olamaz mı?
Bundan ibaret olmadığını düşünüyorum. Özellikle Kürt meselesi, Kuzey Irak ve terör konusunda bir işbölümü yapıldığı ve mutabakat oluştuğu kanısındayım. Mutabakatı kendi kafamda şöyle tanzim ediyorum:
1- Ordu ve hükümet seçim sonuçlarına saygılı olacaklarına dair birbirlerine söz verdiler.
2-Anayasal konumlarında birbirlerinin işlerine karışmayacaklarına söz verdiler. Yani ordu hükümetin işine karışmayacak, hükümet de ordunun kendine özgü yönetim tarzına müdahale etmeyecek.
Neden bu yükümlülüklere girmeyi kabul etmiş olsunlar?
Çünkü aksi takdirde seçim sonuçları nasıl olursa olsun ordunun müdahalesinden başka bir yol kalmamıştı. Oysa bunun için ne iç koşullar uygun ne de uluslararası ve iktisadi koşullar.
27 Nisan’da muhtırayı açıklarken bunu hesaplamamış mıydı ordu?
27 Nisan’da ilk kez protokol dışı davranışlar görmeye başladık. Mesela Hüseyin Kıvrıkoğlu ya da Hilmi Özkök dönemine baktığımızda, bir şey diyecekleri zaman kendi imzaları ile kamuoyunun önüne çıkıyorlardı. 27 Nisan muhtırasını arkasında kuvvetli bir mutabakat olsa Büyükanıt’ın çıkıp kendisi okurdu.
*********
FLAŞ MI? FARAŞ MI?
Başarısızlığımızın nedenlerini arıyorduk ve neden birlik olamadığımızdan değil mi arkadaşlar? İşte çarpıcı bir örneği karşımızda.
Orduyu yıpratma kampanyalarından biri daha...
Şıklara bakın ve iyi irdeleyin lütfen. Ordu asla bir hükümetten yana olamaz!
Devletin ordusudur çünkü. Hükümetler yolcu, o ise hancıdır. Elimizde dayanabileceğimiz kurumsal güçlerden biridir anayasamızdan sonra.
Bu ABd ci güçlerin yüz yıldır yapamadığını şimdi hükümetin kurmaca politikasızlığı vasıtası ile yapmaya çalışıyorlar. Asker gerektiği yerde, kararınca az ve öz konuşmakta. ’dükkan kapalı’ ve ’ sözde değil özde’ gibi. Ayrıca her daim tekrarlanan ise ’tavrımız belli’ sözleri değil mi?
Bütün bunlardan sonra biri çıkıp bu karmaşa içinde yeni bir polemik yaratıyor ve bizler ne acıdır ki ’şüphe’de kalıyoruz.
Nasıl bir ruh bizlerdeki? Özümseyemediklerimizi, özümsetme sevdasından ne zaman vazgeçip gerçekleri olduğu gibi kabulleneceğiz? İçimizde böylesi bir sinsi şeytan olan ’acaba’larla mı şavaşacağız ülkemiz esarete girmek üzere iken? Demokrasi anlayışımız koltuk/sayı hesabı mı olacak, yoksa beyinlerin aydınlığınca mı?
Işık sayılamaz değil mi...
İçimizdeki aydınlık öylesi yoğunlaşmalı ki, hedef saptırıcıların bile gözlerini kör edebilmeli. Yürek gücümüz yeter bunu yapmaya. Bırakalım ’o böyle dedi, diğeri şöyle’leri de yolumuzdan ve içimizdeki güvenden sapmalar yaşamayalım.
Uyanık olmalıyız ve bu tür propagandaların çaresizlerin işi olarak soğuk savaş yöntemlerinden biri olduğunu görmeliyiz artık. Gen.kur. Çankaya köşkündekilerle bile mesafeli iken, hükümet edenlerle hesap yapar mı dersiniz?
O Devlet erkidir ve Devletin koruyucusu, bekçisidir.
Bu Cumhuriyet bedevi çadırlarında kurulmadı!
Gelelim ikinci konuya:
Bu rahatlığı ne reden alıyor olabilirler dersiniz?
Ceplerinde taşıdıkları tezkereyi ABD den izin almadan vermeyişlerinden ve askerin geri dönüş açıklamasını onlardan evvel yapmış olmasından olmasın sakın!
Sam amcalarının yıllardır yapamadığını(!) asker sekiz günde yapıp döndü...
Ne garip olaydır ki, orada bulunan ABD li generâl, "terörist" ilan ettikleri kanlı örgüt üyelerinin varlığından habersizdi(!)
Bu nasıl dost ve müttefiklik paylaşımı?
Önce teröristlere haber veriliyordu, sonra da bize demekki bilgiler.
Adamlar boşuna yapmamışlar daha 1920 lerdeki Ülkemizi dörde bölme plânını demek.
1919’un şifresinde öyle net delillerle anlatılıyor ki, okumamış olanlarınızın edinmesi gereken bir kitap diye düşünmekteyim.
Bu ve benzeri saf/sataları çıkarma nedenleri ile zamanlamalarına bakınız birde.
Bizler öylesi uykucularız ki, gözümüz önünde olanları bile faketmiyoruz ne yazık ki.
Sonra da çıkıp bas/bas bağırınıyoruz "Vatan elden gidiyor" diye.
Verecek daha neyimiz kaldı ki?
Doğmamış çocuklarımızın bile borçlu doğacağı güzel Ülkemizde?
Birlik olma vakti geldi de geçmekte. Zekîliğimiz nerede? Yoksa bizlerde mi sattık ruhûmuzu şeytana besmele ile!
Öğünmeyi çok iyi biliriz ya hani biz hazırcılığımız ile, bu defa kazın ayağı böyle değil ama bilesiniz. Balık hafızamızı diriltmeliyiz. Daha iki hafta bile olmadı ÇANAKKALE ve ŞEHİTLERİMİZ HAFTASI geçeli...
Elimizden alınmak istenen olmayan para/pulumuz değil, tek sahip olduğumuz Ordumuz.
Vatanımızın ve Bayrağımızın emsalsiz koruycusu.
Nasıl ki toprağımıza dikilen gözleri oyar, düşmanca toprağımıza basan ayakları kırar, almak için uzanan elleri koparır, dilleri kesersek,işbirlikçi hainleri de tarihe gömmeliyiz.Kendilerinden öncekilerin yanına yani...
Ettiğimiz yeminlerle ATAMIZA ve Ceddimize sadakâtimizi ancak bu şekilde göstermiş oluruz.
O’nların yattıkları yerden acı izledikleri bizler, bu vurdum/duymazlığımızla utanç tablosu olmaktayız.
Flaşlarını açıp, gözümüzü kör etmeye çalışsalar da bazıları, süprülüp faraşlanmaktan kutulamayacaklardır.
VATANIMIZA, BAYRAĞIMIZA ve ŞANLI ORDUMUZA SAHİP ÇIKMA GÜNÜMÜZDÜR ARKADAŞLAR!
ORDUMA
ÖZÜ SÖZÜ DURUŞU YURDUMU SAVUNUŞU
BENZEMEZ KİMSELERE
ÖZGÜDÜR TÜRKİYEM_E
İŞTE BENİM ORDUM BU !
MUSTAFA KEMAL ORDUSU!
MİLLETİN_İN GURURU!
YAŞA VAR OL ASKERİM!
BENDE SENDE BİR ERİM,
KINALI KUZUM MEHMETCİĞİM,
GÖNÜL_DEN EMRİNDEYİM!
VARLIĞIN ARMAĞAN BİZE,
DUALARIM SİZİNLE!
YAŞA VAR OL DAİMA! O ŞANLI TARİHİNLE..
*Kiraz Çiçeği*
Gönül Ersin Gürsu
Saygılarımla.
YORUMLAR
"vurdum/duymazlığımızla"..... eşdeğer
"yurdum/duymazlığımız" var !
Her yerde konuşan ve her ortamda söz söylediğini sanan sade vatandaş bile gerçekçi değildir !
ve maalesef söz söylemekten başka bir sanatımız yok, olsa olsa kahve köşelerinde yapılan haksızlıkları konuşup ardından koşuşturarak kınadıkları kişilere oy veren bir toplumuz...
Ulus bilincimiz yok !
Çarşıda pazarda yoldan çevirip kime sorsan...
Ulus bilinci nedir diye...
Ankara'daki Ulus Meydanını soruyorsun sanıp, sana otobüs ya da dolmuş hattı tarif edecektir, şurdan inip şuna bineceksin diye...
Bu kadar binilirken üstümüze !
Aymazlık içindeyiz maalesef...
Bizler mirasyediyiz... evet evet doğru okudunuz
Kazanılmış bir zafer örneğinden sürekli örnek vererek nasıl olsa bize bir şey olmaz diye rahaaaaattt rahat yatan mirasyedileriz !
Çivili yatakta yattığımızı fark edemeyecek kadar da hissiziz !
Vatan millet sakarya denilen edebiyat var ya... aynen doğru !
Nasıl olsa; biz böyle bir milletiz deyip, geçmişimizi örnek verip, sözüm ona; dışarıya gözdağı vermeye çalışan hamasi söylemlerle şahlanacağımızı sanarak kendimizi kandıran ! bilakis elden sırayla her şey sessiz sedasız giderken tek kelime dahi edemeyen mirasyedileriz...
Yazdıklarıma itiraz eden varsa çıksın !
Haksız olduğum yerleri belirtsin !
Sayfanıza Gönül Dolusu Saygımı bıraktım
Rom@ntik tarafından 6/18/2008 4:15:21 AM zamanında düzenlenmiştir.