- 1667 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUPLAR-20
Sevgilinin yurdunu, gönül dışarıdan isteyip dururken canının içinde buldu. İnsan anlar ki her aşkın durağı orasıdır.
Selam can.
Selamlar olsun canımın içi.
Tüm gelecekleri eline verdiğim, konuşabilen, değiştirilebilen, diri, duyan, gören bir hayattan sesleniyorum bugün sana. Senden aldığın her şeyi sana veren bir günün sabahındayım. Aldığım nefes dâhil olmak üzere, nefesimle seni süsleyen bir gündeyim. Gördüğüm, bildiğim, duyduğum her şeyde sen varsın ki, ne olur, payına düşeni isteme benden, o kadar zenginliğim yok. Bendeki her şeyi al. Gel can, gel canım, gel de ömrümüzden iki günü bir güne katıp, içimizdeki bizi yaşarken konuşalım bugün seninle. Gözlerimiz bir birleriyle konuşsun, dudaklarımız bir birine anlatsın, yüreklerimiz ne diyecekse desin, tüm vücudumuzun ayrı yerleri hepsi eşini bulsun, hepsi bir birleriyle kendi dillerinden bir birine konuşsun. Biz bölünmeden, eksilmeden, yasaklanmadan, biz olalım. İçimizdeki biz, bize algılarımızı veren, kalbimizi çalıştıran, bize soluğumuzu veren içimizdeki biz olalım. Belki bilmen gereken bir şey varsa oda güzelliğinin yanındaki fakirliğim, yoksulluğumdur, biraz çaresizliğimdir. Aşktan haberdar olduğumdan bu yana sözlerim hıçkırığa dönüştü, tüm zenginlik olarak gördüğüm duygularımın ne kadar fakir olduğunu anladım, gözlerim daha bir uzağa, yüreğim yeni bir ateşle tanıştı. Cenneti hangi deli yakıp, içinde yanmak ister ki? Dünyanın bir mucizesini yakıp tarihe geçmek isteyen den başka. Yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü. Sende lal, sende suskun, bir sana böylesine tutkunum. Sesinle beslenen aşk duygum, gözlerinle doğan bakışlarım, sesinle dirime ulaşan kulaklarım, varlığınla çarpan kalbim sensin. Ruhum çoktan ruhuna dokunmuş, sarılmış, katılmış cennetini yaşıyor. İnsan ruhu hak emridir, sakın onu toprak ve sudan sayma can. Dalga rüzgâra uyduğu için, belki kendini değişik sandı, oysa her hevesten geçen denizin kendisidir. Dünya gider, dünya biter, ama ruh tüm dünyaların güneşidir.
Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım Aşk ’ı soran gönül. Ey bana, seslenirken hiç şansın yok diyen, yasemin çiçeğim. Ben şansa gelmiyorum. Ben şansımı aramıyorum, aksine elime geçen şansı bir başkasına verecek kadar, çılgınlığımın ve deliliğimin hayranıyım. Ben sana geliyorum, ne şans olarak, nede vadesi dolmuş bir alacak gibi. Ben sonsuzluğuna katılıyorum. Sonu olan bir duyguyu neyleyim… ben bir deryada olmadıktan sonra, suyu bulanmış, derinliği görünmesin diye akan bir nehiri neyleyim.
Aşk peçesiyle beni kuşattığından beri, ben sana aşkın gelişini ve değerini sormaya geliyorum. Bütün dünya resimlerini gönül levhandan sil diyorum, silki ruhtan başka barınağı olmayan gönlünü gör. Ki kalbin yaraları hadsiz hesapsızdır. Kalbe hatıralar bir aşkın oklarıyla gelmektedir. Sana sesleniyorum can.
Sorularımı kim yanıtlayabilir? Sorularım kendi içimdeki için; kendi kendime cevaplamak istiyorum. Ben hangi mevsimin çiçeğine tutuklandım böyle. Hangi gecenin yıldızını gözümden kaçırdım ki, tüm varlıklara aciz, tüm varlıkların, senin yanında fakirliklerini gördüm. Bir çiçeğe konan bir kelebeğin durması kadar kısaydı bende duruşun.
Nedir gördüklerimde beni esire dönüştürüp, bir yanımı yok ederken, diğer yanımı yükseklere çağıran şey. Ebetteki can sensin, senin varlığınla yüceliğinde yüceldiğimi görüyor, eksik yanlarımın tamamlandığına şahit oluyorum. Ben sende yeniden doğuyorum… Ben sana çok ama çok düşünmeyeceğin kadar çok büyük bir sevgiyle sesleniyorum. Her yemeğe, her şeye tadını veren tuz misali seviyorum seni, sen olmasan hiçbir şeyin tadı olmaz, senin katılmadığın hiçbir yemek yenmez, tadılmaz, tadını bulmaz, güzelliği olmaz. Ben senin her şeye tadını veren bir güzellik olduğunu biliyorum. Gel can içime gel de, bu rehber olan can dost aşığını da kendinde bul. Sende olanla benim olanın aynı olduğu yerden bak bana. Dost arkadaş diyorsun, senden asla ayrılmayan kaç kişi sayabilirsin bana. Ayrılan ve giden dost olur mu? Hem bana dost, arkadaş, hem de uzaklaşan oluyorsun. Beden ağacının yaprak ve meyvelerine düşkün dostluklar bilirim elbet, meyveyi vermek için ağacın, görünmeyen köklerini besleyen, yücelteni gör derim. Hangi hırsız yolda duran güzel bir ağacın meyvesine taş atmaz ki. Ama kaç kişi yolda duran kuru bir ağacın köklerini sulayabilir. Suyunu taşıyıp o ağacı dirime ulaştırabilir.
Ey gerçekleri görüp haberdar olan can. Gönlündeki yabancı fikirlerin, kalbine bir düşman olduğunu unutma. Çünkü üzüntü ve kederle bakıp durmaktasın. Oysaki yaşayan yanlarını öldüren zehirin baş çeşmesi sendeki düşüncelerdir.
Ahh can geçici güzelliği alıp satanlardan olmadım ki, seni kalp gözümle görebildim, baki olan bir ruhun aşk duygusunu gelip geçici sayanlardan olma. Akıl ve düşünce nehirlerini aş, Kevser suyuna, hayat suyuna ulaşta gel. Gel ki sevgin bende can perdeme işlenmiş bir nakış olduğunuda gör. Gönül evinin viran olması hoş değildir. Padişahın evinde çöp olması hoş olmaz. Çünkü sevgili ister ki, gönül sayfası başka yazı ve şiirlerden arınmış olsun. Herkesin yazdığı bir tahtada bilge bir sözle yola çıkamazsın.
Yoluma çıkmadan, yoldaki dikenlere değil, yolunu aydınlatan ruhumu gör derim..
Zikrin fikrin güzellikse
Arzun kalbin şad olsun
Dünya düşüncelerinden arınırsa kalbin
Can yüzün her güzelliğe bir ayna olsun.
Seninle ve sevginle, can dediğim güzellik esintim.
Her zamanki gibi sadece gülümse can.
Gülümseki güller güzelliğinden utansın.