Huzur evi anılarım 1_Bir eli sevgi ile tutmak
Yaşam acısı ve tatlısı ile geçip gidiyordu.Küçük yaşta evin büyük ablası olduğumdan ve de annemin rahatsızlığından dolayı sorumluluk alarak büyüdüm.Sevgi ve merhamet duygusu içimde olduğu kadar rahmetli babacığımın verdiği öğütleri ve duruşundaki asaleti, hoş görüsü, yardım severliği rehber oldu hayatımda.Evlat,kardeş,eş ve anne olarak...Öyle bir koşuşturma içindeydim ki;Kendim için yaşamak aklıma dahi gelmezdi.Ta ki;Huzur evinde çalışmaya başlayana kadar...
İstanbul’un nezih semtlerinden birinde özel hasta ve huzur evinde çalışmaya başladığımda, hayatımın dönüm noktası olacağı hiç aklıma gelmemişti.Sahibi doktor olan, çok yüksek ücret ödeyerek hastalarını ve yaşlılarını buraya bırakanları ve hastaları tanıdıkça içim burkuldu.Hastaların tamamı diyebilirim üniversite mezunu, kariye sahibi kişilerdi. Şöyle düşündüm kendi kendime;Bu kadar büyük ücretle, gece ve gündüz bakıcı tutarak evlerinde rahatlıkla bakımlarını sağlayabilecekleri anne,baba,eş,kardeş...neden buradaydılar...
Orada kaldığım süre içinde öyle hayat hikayeleri dinledim ki;Kendime dert ettiğim şeylerden utandım.Bugün onlardan birisini anlatmak istiyorum size.Nermin Teyzecim...Emekli tarih öğretmeni...Bakım evine dört güvenlik görevlisi eşliğinde sedyeye bağlanarak getirilmişti.Avazı çıktığı kadar bağırıyordu...Haksız da sayılmazdı.Bir çok öğrenciye öncü olmuş,öğretmiş kişinin bu şartlarda ömrünün son deminde böyle bir hayata adım atması yaşanası bir durum değildi.İsyanı onaydı.Huzur evi dört katlıydı.O gün üç ve dördüncü katta nöbetçiydim.Nermin Teyzeyi güç bela dördüncü kata çıkardılar.Oldukça da kilolu idi...Eşi arkadan boynu bükük hüzünlü bir şekilde geliyordu.Gözünde güneş gözlüğü vardı.O an çok kızmıştım eşine.Fakat daha sonra gözlerinin yaşını gizlemek için gözlük takan beyin emekli bir savcı olduğunu ve yaşam hikayelerini dinlediğimde O’nun da bu hüzne istemeyerek katıldığını anladım.Düşündüğüm şeylerden de utandım ayrıca.Demek ki;Bazen istemeden de olsa ön yargılı olmamak gerektiğini tekrar hatırlamış oldum.
Nermin teyzeyi bırakıp gittiler ama O’nun öfkesi kızgın boğa gibi idi. Haşlamadığı kimse kalmadı.Bir saat bağırdı ve eli mahkum susmak zorunda kaldı ama yemeğe elini sürmedi grevdeydi kendince.Yanına sokuldum ve bir şeye ihtiyacının olup olmadığını sordum.Bir bardak su getir dedi bağırarak.Suyu getirir getirmez başımdan aşağıya buz gibi oldum.Bir kaç gün bu huysuz davranışları devam etti.Yemeklere ağzını sürmedi.Belli ki;Her dediğini yaptıran bir yapısı vardı...Sonra şunu hissettim, boşluğa bakın gözlerinde kimsesizliğin verdiği hüzün...Yanına gittim ve oturdum.Niye gedin oturma buraya dedi.Sen istemesen de oturacağım dedim ve ellerini avucumun içine aldım.’Nermin Teyze’cim niçin böyle yapıyorsun,aslında senin çok güzel bir kalbin olduğunu biliyorum yoksa öğretmen olur muydun dedim.Yüzünü okşadım.Huzur evlerinde yaşayanların çoğu hep birinin elini tutmak isterler.Tuttukları eli bırakmak istemezler.Aslında sevgiye ihtiyaç dokunmakla başlamaz mı.Bebeğiniz bile doğduğunda başını okşadığımızda nasıl uysallaşır....Nermin Teyzem beni yanıltmadı belki de uzun zaman sevgi ile yaklaşan olmamıştı kendine doluydu.Hüngür hüngür ağlaya başladı.Uzun süre ağladı ve orada bulunan ben de dahil gözlerimiz doldu.Bir sıkıntın mı var hadi anlat bana dedim ama hala elimi bırakmamıştı.Çok büyük üzüntüm var dedi.Bir tanecik çocuğum var.Kayıp dedi...yirmi beş sene oldu aramadığımız yer kalmadı bulamadık dedi.Çok üzüldüm ve Nermin Teyzenin başka çocuğu olmadığını düşünerek bir kat daha sevgim artmıştı.Hadi gel bakalım dedim ben sana şimdi yemeğini yedireceğim hiç itiraz etmek yok dedim.Çocuk gibi ellerini sürmeden benden yedi.Kendi anneciğimden de bilirim en keyif aldıkları şeydir bu..Sonraları Nermin teyze her yemeği benim elimden yemeğe başladığından doktordan azar da işittim.Uzuvlarını kullanmak zorundaydı hastalar çünkü başka hareketleri yoktu.
Bir gün bir ve ikinci katın nöbetinde iken gece telefon çaldı.Birisi Nermin Teyzeyi sordu.Kim olduğunu sordum, komşusuyum kendisini çok merak ediyorum dedi.Ben de durumunu anlattım kayıp oğluna çok üzüldüğümü söyledim.Komşusunun oğlunun kayıp olmadığını yirmi beş sene önce vefat ettiğini ve kendisine söylemediklerini öğrendiğimde oraya çökesim geldi...Bir anne oğlu ile ilgili ölüm de olsa bilmeli mi,bilmemeli mi...çok, çok acıydı..Ya Nermin Teyzenin umutlu bekleyişleri hüzünleri...!
Annelik özel olduğu kadar çok da zor ...Mutlaka söylemediklerine göre özel bir durumu olmalıydı.Sonra eşinin durumunu düşündüm bir an...Ne zordu Rabbim kimseyi imtihan etmesin böyle...Sabah Nermin Teyzemin yanına gittiğimde bir sırra ortak olmanın mahcubiyeti, hüznü ile yüzüne bakamadım inanır mısınız...
Bir gün Nemin Teyzenin ateşi yükseldi aniden.Şeker komasına girmiş.Acilen hastahaneye kaldırdılar.Nemli gözlerimle uğurladım onu.Çünkü bir daha göremeyecektim...Nermin Teyze belki de çok mutluydu.Oğluna çok sevdiği biriciğine kavuşmuştu koyun koyuna ebedi uykularında birbirlerine doydular belki de..kim bilir...
Ruhun şad mekanın cennet olsun sevgili öğretmenim...
Ferda Özsoy
YORUMLAR
Anı öykü, kendini okutturuyor. Nermin teyzenin yerine koydum kendimi bir an. Bir tanesi, ikincisi yok.. ve kayıp bilmesi. Çoğu zaman güzellik yapacağım derken bilmeden acılar yaşatmıyor muyuz sevdiklerimize. Gerçek ne kadar acı da olsa doğrusunu söylemek en güzeli galiba. Düşen kalkar, ama ayağının olmadığına inandırmak gibi bir şey bu. Güzel insan Ferda Hanımı kutlarım bu insanı yazısından ötürü.. dostlukla.
Ne kadar bizdendi .İnsana ve yaşama dair alacalı,hüzünlü,acı ve gerçek renkler.Alayımı ustalılı,yaşanması güç,bir yanı kahra bir yanı kedere değen.Yazıdaki akıcılık,atır aralarından elimize yüzümüze bulaşan hüzünler...Çok ama çok etkileyici,bir o kadar anlamlı ve güzel.Kaleminizin gücü tükenmesin.
değerli gönül dostu kardeşim.
yazınızı okurken..hani derler ya erkek ağlamaz,evet bir müddet ağlamadım belki,ama zor tuttum kendimi.günümüzün dünyasında sizin gibi duyarlı insanlara rastlanıyorsa eğer.
demek ki hala yaşanılır mış bu sözlerimden sakın abartı yada buna benzer şeyler aranmasın
ben sadece yaşanan bu kaoslu günlerde insanların zihniyetlerini gözetleyerek bu kadar masum,
bu kadar samimi,bu kadar özverili olur mu?diye sormadan edemedim kendime
size ve bu hakkın rahmetine kavuşan öğretmene gelince yaptığınız ve yaşadıklarınız doğrusuyla
tam bir insanlık dersi dilerim ki her duyarlı olmak isteyenlere güzel bir ders çıkar.
kutlarım oda yetmez gönülden tebrik ediyorum.kalın sağlıcakla esenli günler
TÜM ROLLERİ İLE
ONLAR CANLARIMIZ
Katmer, katmer, kırışık
Tatlı , güzel yüzleri.
Titrek elleri, kısık sesleri.
Bal , kaymak, şirin dilleri ile
Bizim Yaşlılarımız.
Kimi, Anamız,Kimi Babamız.
Kimi emmimiz, kimi dayımız, amcamız
Halamız, Teyzemiz,Ana Anne, Baba Anne
Komşumuz, yakınımız, ahbabımız, arkadaşımız
Öğretmenimiz, muhtarımız
Onlar tüm rolleri ile, bizim Canımız.
Yaşlılarımız
Bizleri, geçmişimizden,günümüze.
Günümüzden,geleceğimize
Onurla, şanla şerefle, bilgi ile becerileri ile
Başarıları ile, İnsanlığa hizmetleri ile
Taşıyanımız.
Tarih sayfalarımız, anılarımız
Kederli, hüzünlü,sevinçli, kıvançlı
Mutlu, mesut yanımız.
Kimileri komşularımız.
Geçmişteki şanımız, şöhretimiz
Yakın , uzak akrabalarımız
Unutulmayan anılarımız, dostluklarımız
Tabii ki yaşlılarımız.
Elleri her zaman öpülesi.
İnsanlığın, sevilen, takdir edilen
Bal kaymak, saygın, arif,İnsan-ı Kamil yanı.
Toplumda, yaşlılarımız olarak
Duyurmuş adını.
İnsan olma olgusunun yüz akı
Büyüklüğü, şanı, şerefi onuru
Yaşında, başında, düşüncesinde saklı.
Kadını, erkeği,ile onlar
Baş tacımız, yürek acımız
İyiki varsınız, iyiki varsınız
Eli öpülesi!!..
İnsanlığın son evresi
Kimi Anamız, kimi Babamız
Kimi dertli Bacımız,
Tüm rolleri ile saygın yanımız
Yaşlılarımız.
Huzur evleri hüzün evleri, hicran evleri, görmeseniz daha iyi
görenlerin lime lime kanar yüreği tıpkıbenim gibi
Emeği geçen arif kaleme, asil yüreğe
Saygılarımla