- 524 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sefil Boyut Zat Ruh Beden
Sefil Boyut Zat Ruh Beden
Dikkat! Bu yaklaşım felsefidir…
Şöyle anlamaya çalışalım. Bir mühendis bir bina yapmayı planlıyor! Bu mühendisi çok kudretli biri olarak düşünelim. Planladığını anında inşa ediyor, çizgi film gibi. Bu palanı da doğaçlama yapıyor! Doğaçlama yaparken de araçlar kullanıyor! Mesela emrindeki elemana soruyor, "Nasıl yapalım bu binayı?" Ve onun tercihini aldıktan sonra (zamanı aradan kaldırmayı unutmayın anlarken) kullandığı her komplike ruhsal yapılara (Bu tercihi sorulan insanın kendisi) tercih soruyor! Her tercih sorduğu eleman bir “Ben” olarak tercih belirtiyor ve hepsinin tercihini de yapıyor! Milyarlarca bina yapıyor!
Şimdi burada neyi anlayamıyoruz onu tespit edersek neyi anlayacağımız açığa çıkar! Bu ruhsal yapılar, kendinden insana üflenen ruh ve ene ben olduğuna göre aslında kendi kendine sormuş ve tercih almış. Yani bir irade var o da kendi iradesi; kendi iradesini farazi insan ruhlarına da üflemiş ve kendi kendiyle konuşur gibi; ruhlarla konuşmuş. Tercih sormuş! Burada insan onun dilediği maksadı yapan bir araç! Ve bu araçlara tercihine göre konum vermiş. Elest ve kalu bela bu! Yani, esfel Dünya boyutunda görünen hal orada sorulan sorunun cevabının yansıması! Elest şu an devam ediyor! Yani esfel boyutta devam eden elest ruhsal boyutta zamansızlıkta an halinde! An açılıyor genişliyor! Bu da esfel aldatmaca! Şu an yapılıyor, kaderi oluşturan verilerin tercihi. Bu “An” a zamansız bakınca andayız! Zaman göreceliliğinde bakınca olmuş bitmiş bir tercih sanki sonradan yaşanıyor gibi. Bunu anlatırken de önceden tercih ettik şimdi yaşıyoruz şeklinde anlatırız. Şu an tercih ediyoruz diye anlatamayız! Çünkü öyle anlar bu boyutta akıl.Kaderin bilinmesi konusunda kavrayamaz işi.
Kaderin bilinmesi, zamanı aşan bir bilgi olduğundan zamanla sınırlı boyutta bu hal algılanamıyor! Şu anda tercih de şu anda derim ben! Gelecek bir şekilde zaman ve mekan boyutu aşıldığında, bilinince de bu algı güme gider! Bunu yıldızlardan gelen ışığın sonradan Dünya’dan seyriyle anlamak isterim. Mesela Güneş ışığı yaklaşık 8 dakikada ulaşır Dünya’ya! Güneş’te bir hal olsa; farzı muhal bir arkadaş güneşten cep telefonuyla bu durumu ışıktan önce bildirse ben burada 8 dakikalık bir kahin oluveririm! Hatta bunu daim bildirse 8 dakikalık bir geleceği her zaman bilirim; Güneş’in geleceğini. Bunu tüm evrene yayalım! Kaderin bilinmesi konusu anlaşılır!
Şimdi sorun şu; insana tercih soran kendi, ruh yazılımını verip “Ben” üfleyen de kendi, ceza ve mükafat veren de kendi. Adeta kendi kendine bir zihin jimnastiği yapıyor! Planlıyor, yapıyor; seyrediyor ve bir sonuç elde ediyor! Seçtiği sonucu, Cennet boyutunda devam ettiriyor; seçmediğini, Cehennem boyutuna bırakıyor! Bizlerin varlığı sanal! Ya da bizlerin (Ben, ene) olarak bildiğimiz kendimiz sanal. Şimdi sıkı durun; zat konusu geldi!
Zat: Ruh; tüm insanların yazılımı gibi, yani "İnsan" olarak bilinen "Adem" in yazılımı. Bu anlamda tek ruh var! Tüm insanlar aynı yazılımı kullanır! Beden; evrende tekrar olmadığı için tüm insanlar farklı bedenlerle terkip olunmuş, bu donanım gibi! Zat; Ruh ve bedeni kullanan "Ben" yani bilincin oluşması! İnsan adedince farklı zat oluşur! Zat ve ruh aynıymış gibi anlatılır! Çünkü zat konusu algılamada yeterince yerleşmemiştir! İsrafil’in sura üflemesiyle kıyamet günü toplanacak olan zatlardır! Ruh emanet yazılım, beden eskimeye mahkum ruh ve "Ben" taşıyıcısı. Zat ise tüm yaşamsal üretim ve veriler! Elde kalandır yani! O dahi esmanın yansımasından başka bir şey değil!
Son tahlilde; elde “Ben” olarak bildiğimiz “Zat” kalıyor! Bu zat için iki durum var ya seçilir Cennet boyutunda devam eder yoluna ya da Cehennem boyutunda bırakılır! Bizim çabamız seçilebilmek! “Ben” denen zatımızın çabası seçilebilmek! Hani Ben, ruh ve bedeni kullanarak evrene yaşamsal veriler yollamıştı bu yaşamsal verileri İsrafil sur üfleyerek toplayacak, topluyor! Bu toplanan “Ben” bilgi şeklinde; kullanışlı olanlar daha üst boyutta değerlendirilecek! Üst boyuta uygun olmayanlar esfelde bırakılacak, “Seçilmiş” denen hal de bu! Tüm “Ben” ler seçilme yarışında, adeta spermlerin yumurtaya koşması gibi bir yarış bu! Bu yarışta rakiplere çelme takmak ve aldatmak da kaçınılmaz! Bilinçli “Ben” ler rakipleri başka tarafa yönlendirip kendisi (Yumurtaya) hedefe koşmak ister! Bu nedenle çok dikkat edilmeli! Bu nedenle şeytan insanları yanıltmak ister! Bu nedenle insanlardan öne çıkmak isteyenler insan benliğini alçaltmak ister! Hatta “Ben” demek günah türü söylemlerle bunu desteklerler ki rakip çıkmasın! Bakınız insanı aldatan, bizzat insanlara yol göstermeyi vazife edinenlerin ta kendileri olabilir! Bu çok mühim! Çünkü bu yol göstericilerin “Ben”likleri aşırı şişer, ayrıcalık ve kendilerine itaat isterler! Deccal ve mehdi ikileminde de bu durum var! Deccal aslında sureti haktan görünecek! Oysa ki Deccal arayanlar “Kötü” birini arıyor! Ve yanılıyor! Mehdi ise Deccale karşı olacak! Deccal “İyi” görüneceğine göre Mehdi de Deccale karşı olacağına göre Mehdi kötü biri sanılacak! Oysa Bu yarışı düzenleyen aldanmaz! Bu yarıştaki her aşamayı kaydediyor, deney aşamalarını kaydeden bilim adamına benzer bir durum! Deney aşamalarındaki olumlu, olumsuz denekleri de elbet dikkate alıyor! Sonuçta başarılı denekler ödüllendirilir! Bir sonraki deney için yani boyut için muhafaza edilir! Diğerleri imhaya ayrılır ya da geri dönüşüme gönderilir! Hepsi bu!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.